"Ruh ve ten uyumumuz bu kadar iyiyken neden bir kez olsun denemiyorsun?"

Ruhumu görebilseydi bunu isteyeceğini asla sanmıyordum.

"Üzgünüm Mi Na, düşüncelerim asla değişmeyecek," dedim ve yavaşça olduğum yerden kalkıp ağır adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım. Attığım her adımda içimde biriktirdiklerimi de beraberinde götürüyordum.

Nefretimi, pişmanlıklarımı, öfkemi ve daha birçok şeyi.

.....

Televizyon başında geçirdiğim onca saatin ardından bakışlarımı kol saatime düşürdüm.

"Sorumsuz," diye homurdandım kendi kendime. Gece yarısına kadar neden eve dönmediği ve benim neden saatlerdir bu koltuğa yapışık bir şekilde vakit geçirdiğim başlıca bir sorundu.

Sırf sarhoşken beni taşıdı diye ettiği lafların altında kalmamak için onu odasına kadar kucağımda taşıdığım günden beri benden köşe bucak kaçması hakkında onunla konuşmak istiyordum. Fakat onun eve geleceği konusunsa yanılmış olmalıydım.

İç sesim "sevgilisi ile birliktedir," diye bas bas bağırırken televizyonu kapattım ve yerimden doğruldum. Sırtımda hafif de olsa bir ağrı hissediyordum. Bir ara büyükannem ile  konuşup mevcut koltukları daha rahat olanları ile değiştirmesini isteyecektim.

Kapının açılması ile birlikte salonun ortasında durdum ve usulca içeri giren Jieun'a döndüm. Üzerinde ona elbise gibi gelen gömleğin sahibinin sevgilisi olduğunu fark edebiliyordum. Hızlı adımlarla içeri geçtiğinde elindeki poşette kıpırdayan turuncu balığı henüz görmüştüm.

Beni es geçerek rotasını mutfağa yönlendirdiğinde peşine takıldım ve boş bir kavanoza poşetin içindeki balığı yerleştirmesini izledim.

Minik işaret parmağını kavanozun etrafında gezdirip "evine hoş geldin Jimin," demesiyle birlikte gözlerimi devirdim. Sevgilisini bir balığa benzetmesine şaşmamalıydım.

Mutfak tezgahına yaslanıp bir süre balığına yem vermesini izlediğim Jieun, beni görmezden gelmeye devam ettiğinde boğazımı temizledim.

"Sevgilin mi bıraktı seni eve?"

Jieun önce şaşkın bir bakış atsa da başını olumlu bir şekilde salladı.

"Peki onda tam olarak ne buluyorsun?" diye sordum.

"Bazılarının aksine beynini kullanabiliyor olması oldukça taktir ettiğim bir özellik."

"Senin de her fırsatta laf sokuyor olman fazla itici bir özellik," dedim.

Jieun ellerini ağzına götürüp şaşkınlıkla bana baktıktan sonra hayıflandı.

"Upps, özür dilerim. Üzerine alınacağını düşünemedim."

Yanımdan çekip gidecekken birkaç saniyeliğine dudaklarımı ısırıp gözlerimi yumdum ve sonra buzdolabına doğru ilerlemeye başladım.

"Büyükannemin yaptığı damla çikolatalı kurabiyelerden yemek istersin diye düşünmüştüm. Ama madem gidiyorsun hepsini ben yerim," diyerek kurabiye tabağını alıp tezgahın üzerine bıraktım.

Olduğu yerden geri geri adımlar atan Jieun, tabağın diğer tarafındaki boşluğa geçip kurabiyelerden birine uzandı ve aynı kurabiyeyi seçme olasılığımız bir kez daha gerçekleşti.

İki ucundan tuttuğumuz kurabiyeyi Jieun'a bakarak tuttuğum yerden ikiye kopardığımda "ateşkes ilan edelim," dedim. "Seninle sürekli tartışmaktan çok sıkıldım."

Jieun'un dudaklarında ufak bir gülümseyiş oluşurken bana katıldığını düşünerek büyük yanılgıya düşmüştüm.

Kurabiye tabağı ile birlikte kaçmaya başlayan Jieun'un ardından çok yüksek olmayan bir tını ile seslendim.

"Balığını pişirip yiyeceğim!"

Hiç oralı olmayan Jieun, merdivenleri hızla çıkarken peşinden gidip onu yakalama isteği doğsa da kendimi dizginledim. Kucağımda odaya taşıdıktan sonra yediğim ikinci tekmeyi hâlâ sindirememiştim.

Bıkkın nefesimi dışarı verip kendime bir bardak soğuk su doldurdum. Bu yenilginin üzerine iyi gider diye düşünüyordum. Durduk yere kurabiyeleri de kaptırmıştım.

🍓💙🐇

Ben geldim yine 💁‍♀️

Hayran kurguda #2 olmustuk ama #46'ya düşmüşüz 🤷‍♀️

Bir anlaşma yapalım; siz sınırları çabucak doldurun ben de ders molalarımda bölüm yazıp atayım 💙

Yeni bölüm için;

Vote siniri:300
Yorum sınırı:500

Euphoria ❧ KookUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin