Buzluktan aldığım buzları bir buz torbasına doldurdum ve ağır adımlarla indiğim merdivenleri geri çıktım.

Odaya girer girmez bakışları beni bulan Jungkook'a buzu uzattığımda "sen yap," diye sinirli bir ifadeyle konuştu ve ben de yatağın kıyısına oturup hızla buz torbasını alnına dayadım.

"Ahhh! Yavaş olsana!"

"Rica et o zaman," dedim net bir tavırla.

Dişleri arasından "Yavaş olur musun Jieun'cuğum," dediğinde buzu serbest bir şekilde tutmaya başladım. Ona bakmayı reddedip yalnızca buz torbasını inceliyordum fakat onun beni izliyor olmasından rahatsızlık duymaya başlamıştım.

"Tamam geçmiş olsun, hadi odana git," diyerek buz torbasını geri çektiğimde Jungkook bileğimi tutup beni durdurdu. Bakışlarım onu bulduğunda bir miktar siniri geçmiş gibi görünüyordu.

"Geçtiği falan yok."

"Ne yapayım? Sabaha kadar seninle mi uğraşayım?"

"O taşı atmadan önce düşünecektin bunları."

Sürekli aynı yere geliyorduk. Birazdan birbirimize girecektik. Daha ağır bir şeyi kafasına atmamak için birimizin daha ılımlı davranması gerekiyordu ve sanırım o kişi bu seferlik bendim.

"Tamam çok konuşma ve uzan," dedim onu omzundan itip yatağa bastırdım ve biraz ona doğru dönerek alnına buzu daha sakin bir şekilde koydum.

Ne kadar süredir öylece beklediğimi bilmeden Jungkook'un yüzüne bakma gafletinde bulunduğumda bakışlarının yüzümde dolaştığını fark ettim. Yüzümü incelemesinden rahatsızlık duyuyordum.

"Niye öyle bakıyorsun?" diye soğuk sesimle sordum.

"Karşımda sen varsın," diyerek bakışlarını çektiğinde göz devirdim.

"Ne zaman gideceksin?" diye sordum bu kez. Aslında diretmesini beklesem de bileğimden tutup elimi nazikçe geri itti ve buz torbasını da alıp yataktan kalkarak ağır adımlarla odadan çıkarken bir süre ardından baktım.

Tam bir dengesiz olduğunu düşünüyordum.

.....

Duştan çıkar çıkmaz saçlarımı kurutup şekillendirdim ve Bayan Kang ile birlikte aldığımız paketlerden üzeri pembe çiçekli beyaz elbiseyi çıkardım ve üzerimdeki bornozu çözüp elbiseyi giyindim. Yanda kalan fermuarı çekip aynanın karşısına ilerledim.

Çiftlikte büyüdüğüm için çeşitli böceklerden korunmak, at sürerken rahat hissetmek, güneş altında ekinlerle ilgilenirken tenimin yanmaması adına hep rahat ve bol kıyafetler giyinmeyi tercih etmiştim. Şimdi kendimi böyle zarif elbiseler içinde tuhaf ama güzel hissediyordum. Bugün Jimin geleceği için heyecanlıydım. Beni farklı bir şekilde görürse belki arkadaşlıktan öte duygular hissedebileceğini düşünüyordum.

Yüzüme yerleştirdiğim kocaman gülümseme ile birlikte makyaj dresuarının önüne geçtim. Oluşturduğumuz makyaj çantasının içinden kırmızı bir ruj seçip sürdüm. Dudaklarımı birkaç kez birbirine bastırıp gülümsedim. Göz kapaklarıma doğal tonlarda bir far sürdükten sonra kirpilerimi belirginleştiren maskara uyguladım. Bunu yaparken bir miktar göz kapağıma da bulaştırmış olmayı umursamayarak bir pamuk yardımı ile sildim ve aynadaki görüntüme baktım. Bence ben bu işi becermiştim.

Paketleri karıştırıp içinden takıların olduğu poşeti çıkarıp kulağıma pembe küpeler taktım ve yine aynaya doğru koşup son halimi inceledim.

Gülümserken kısılan bakışlarımı duvar saatine dikip henüz saatin çok erken oluşu yüzünden yakındım. Sabırsızlanıyordum. Onu çok özlediğimi hissedebiliyordum.

Sütünü içmeyi bırakan yavru kedimin bana doğru ilerlediğini görünce yanına yaklaştım ve onu kucağıma aldım.

"Nasıl olmuşum? Jimin'in kalbini çarptırabilir miyim sence?"

Miyavlayarak kucağımdan inmeye çalışan kedi yüzünden bir miktar suratım asıldı. Evren bana bir işaret mi gönderiyordu? Yavru kedinin hayır deme şekli miydi bu?

"Biraz daha saçmala Jieun," diyerek kendi iç sesime kızdım ve aynı anda kapının çalması ile birlikte ağır adımlarla odanın kapısına doğru ilerledim ve kilitlediğim kapıyı açtım. Dün Jungkook odaya bir anda daldığı için kapımı sürekli kilitli tutma kararı almıştım.

Kendimi kapının dışına atar atmaz aynı anda karşıdaki odadan çıkan Jungkook ile göz göze geldim. Bakışlarını benden aldıktan birkaç saniye sonra şaşkınlıkla yeniden bana odaklanan Jungkook, baştan ayağa bakışlarını üzerimde gezdirdi. Gördüklerine inanamıyor gibi bir hali vardı. Eliyle gözlerini ovuşturup kaşlarını çattıktan sonra tekrar bakışları üzerimde ağır ağır dolaştı ve bakışlarımda kilitlendi.

Beğenmiş miydi?

Farklılıklar gözüne güzel mi görünmüştü?

Bir erkeğin gözünden ne kadar farklı göründüğümü test etmeye çalışmıştım. Belli ki başarılı olmuştum.

O halde bir tek Jimin'in gelmesini bekleyecektim.

Ben geldim 😍

Jungshook ederler adamı işte böyle 😌

Jimin'i görmek artık diğer bölüme kaldı 🤷‍♀️

Yeni bölüm için;

Vote siniri:200
Yorum sınırı:500


Euphoria ❧ KookUWhere stories live. Discover now