12-Killer in the forest

113 11 0
                                    

Bu bölüm flashbacklerin yoğun olduğu uzun bir bölüm. O yüzden başlamadan uyarımı vereyim dedim.

Eğer ilk bölümleri okumadıysanız, ya da okuyup hatırlamıyorsanız bu bölümü anlamazsınız. O yüzden iki seçeneği yaşayanlar için de söylüyorum, bölümü okumaya başlamadan önce sakince geri tuşuna basıp, ilk bölümleri okuyunuz.


Okuyanlar için ise,

İyi okumalarr🖤🧛🏻🤍
(Medya: Ruelle- madness, okumaya başlamadan önce açmanızı öneririm)














Yaşadığım her şey gözümün önünden geçiyordu. Teker teker.

Kafamı sallayarak tableti koltuğa bırakıp sargı bezini alarak tekrar banyoya yöneldim. Dolaba geri koyduktan sonra lavabonun üzerindeki aynada kendimi görmemle yerime mühürlenmem bir olmuştu.

Dudağımın kenarında kan kurumuştu ve dudaklarım olması gerekenden daha fazla kızarıktı. Kırmızı ruj sürmüş gibi duruyordum. Aynaya yakınlaşıp elimle dudaklarımı sildim çıkar umudu ile. Çıkmadı.

"Dudağımı mı ısırdım acaba? Bir yere mi çarptım?"

Musluğu açıp elime su alarak dudağımın kenarındaki kanı temizledim. Aynaya tekrar baktığımda dudaklarım hala kırmızı olsada, kan gitmişti.

*

Bir binadayım. Lüks ve yeni bir bina sayılmazdı. Hatta değildi. Dar koridorun sonundaki kapı aralık bir şekilde duruyor. Kahverengi eski bir kapı. Numara 382. Kapıya yönelip içeriye giriyorum. İçerisi oldukça eskiydi. Antika diyebileceğim eşyalarla döşeli. Koyu asker yeşili kadife koltuklar, hardal rengi perde fonları, krem rengi hafif kirlenmiş bir halı kaplaması, eskitme kahverengi, cilalı bir yemek masası koltukların yanında duruyor. Üstünde üç başlı şamdan. İçerisi is kokuyor. Yoğun bir is kokusu.

Bir odaya yürüyorum. Kapıyı yavaşça açıp içeriye bakıyorum. Oldukça sessizdim. Kendimi bile duymuyordum. Sanki nefes almıyorum. Sanki kalbim bile atmıyor. Bedenim bir sessizlik içinde.

Kapıdan içeri girip yatakta yan bir şekilde duvara dönük yatan bir adam görüyorum. Uzun boyluydu. Orantılı bir vücudu vardı. Onun nefes alış verişini duyabiliyorum. Kalp atışlarını da duyabiliyorum. Oldukça yavaş nefes alıp veriyor. İki üç adım atarak yataktaki uyuyan bedene yaklaştım. Üst bedenimi ona doğru eğdim. Yan profilini daha iyi görebiliyorum şimdi. Saçları siyaha yakın bir kahve ve uzun. Suratında iki adet karakteristik bir beni var...

Dönüp uyuyan bedene tekrar bakıyorum. Hareketlenip bu seferde bana doğru döndü ve uykusuna devam etti. Yüzünden akan ter damlası yavaş yavaş boynuna indi. Ona yaklaşıp suratına yakın bir şekilde diz çöküyorum. Kokusu buram buram geliyor. Nefesinin sıcaklığı soğuk yüzüme vuruyor. Elimi onun boynuna, akan terinin üstüne götürüyorum. Elim onun sıcaklığını almıyor, o elimin soğukluğunu alıyor, çekiyor. Sıcak boynu buz kesiyor yavaş yavaş.

*

Apartmandan çıkıp yürümeye başladım. Hava serin ve yağmurluydu. Ellerimi cebime atarak ısıtmaya çalışıyordum. On dakika yürüdükten, yüzlerce su birikintisine bastıktan sonra döneceğim köşeye geldim. Karşımdan hızla koşarak gelen bir adam omzuma çarpıp geriye sendelememi sağlarken kekremsi bir koku burnuma doldu.

"Hey dikkatli olsana be!!"

Adam şaşkın bir halde gözlerine ıslak saçları düşmüş olmasına rağmen bana bakıyordu. Yarım yamalak görünüyordu gözleri ama bir şeyden korkup kaçtığı belliydi. Gözümde kısa bir süreliğine bir anı canlandı sanki, garip ve oldukça tuhaf. Adam ani bir hareketle dönüp koşmaya başladı. Bu, bu çok... Bu anı nerde yaşadım ben? Bu anı daha önce yaşadığıma yemin edebilirim kokudan dolayı mı tanıdık geldi yoksa dejavu mu yaşadım bilmiyorum.

Unknown BiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin