46

9.3K 469 25
                                    

"Ateş! Aç kapıyı Ateş! Dilek hanım, Aykut bey açın kapıyı!"diye bağırarak dış kapıyı yumruklamaya devam ederken bir kaç adım geri gidip pencerelere baktım ama herhangi bir hareket yoktu. Giray'ın söylediğine göre Ateş o gün uçağa binmeyip eve dönmüştü ben de elbette kapısına dayanmıştım. Üstelik bu sefer evde anne ve babası var mı yok mu bilmememe rağmen.

Tekrar kapıya ilerlediğimde yine bağırmaya başlayacaktım ki kapının açılmasıyla derin bir nefes aldım. Kapının ardındaki Dilek hanımla boğazımı temizledikten sonra dört beş adım arkasındaki karartıyla o tarafa döndüm. Ateş'i görmemle tekrar Dilek hanıma dönerken onun çökmüş vaziyette görünmesi gözümden kaçmamıştı ama hiçbir şey demeden arkasını dönüp gittiğinde eve girerek kapıyı ardımdan kapattım ve Ateş'e yöneldim.

"Niye geldin?" diyerek elindeki bardağı kafasına dikttikten sonra arkasını dönerek bardağı dekorasyon için olan sehpaya bırakıp merdivenlere ilerlemeye başladı. Ben de arkasından hızlı adımlarla onu takip ettiğimde merdivenleri hızla çıkmasına karşılık aynı hızda davranarak odasına girip kapısını kapatmasına kalmadan içeriye girerek ardımdan kapıyı kapattım.

"Yüzsüz mü-"

Lafına devam etmesine izin vermeden onu kendime çevirerek öpmeye başladığımda bana karşılık vermemişti ama itmemişti de, bir kaç saniye öncesine kadar. Beni hafifçe iterek kendinden bir kaç santim uzaklaştırdığında gözlerimi dudaklarından gözlerine çıkardım.

"Değer vermediğin birinin sana olan yakınlığı neden seni heyecanlandırdı?" dedim ellerimi hızla atan kalbinin örtülü olduğu göğsüne çıkartarak. O da bana aynısını yapmıştı, şimdi roller değişikti.

"Şu değer verme meselesi, olumlu olan neyi değiştiriyor ki?" diyerek dalga geçer gibi güldükten sonra ellerimi üzerinden çekerek komedinine ilerledi ve içki şişesini dudaklarına götürerek bir kaç yudum aldı. Onu öptüğümde aşağıdaki kafasına diktiği bardağın içki dolu olduğunu anlamıştım.

"Çoğu şeyi." dedim ona yaklaşarak ama o içki şişesini sallayarak ağzından olumsuz saydığımız sesleri çıkartmaya başlamıştı.

"Cık cık cık. Sana henüz değer vermiyorken daha çok yakınımdaydın, yanımdaydın. Sana değer vermeye başladığımda benden uzaklaştın. Eğer böyle olucaksa ben sana değer vermemeyi seçiyorum." dediğinde bir süre sadece ona bakmakla yetindim. Dediği şey içime dokunuyordu ama geçmişe dönme gibi bir şansım yoktu, hiçbir şeyi kökünden halledemezdim. Sadece onarmaya çalışırdım, o da eğer Ateş izin verirse.

"Ben-"

"Sen yok." diyerek sözümü kestiğinde yutkundum. "Artık sen yoksun, olmamalıydın. Çık odamdan." diyerek oda kapısına gidip kapıyı araladı ve bana döndü.

"Ateş, özür dilerim." dedim gözlerim dolmaya başlarken. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu ve bu beni delirtecekti.

"Özür mü? Bana baksana bir. Çek gözlerini gözlerimden de beni baştan aşağı bir süz." diyerek sesini yükselttiğinde dediğini yaparak onu baştan aşağı süzmeye başladım. Salaş eşofmanı ve salaş bir tişörtü vardı. Saçları dağınıktı, gözleri şiş ve göz altları da mosmordu. Baygın ve sinirli bakışları beni öyle bir eziyordu ki, kendimi asla affetmeyeceğim dedim içimden. Bu görüntü beynimden çıkmayacaktı, sebebiyeti bendim ve kendimi asla affetmeyecektim.

"İyi süzdün mü? Özür dilemiştin oysaki değil mi? Ama bak, düzelmedim." dediğinde dolan gözlerim kendilerini serbest bırakmaya başlamıştı çünkü o ağlamaya başlamıştı ve bu görüntü kalbimin sıkışmasına sebep oluyordu.

"O zaman olanları düzeltebileceğim şeyler yapmama izin ver." dediğimde alay geçer gibi gülerek içki şişesini kafasına dikti ve boş kalan şişeyi çöp kutusuna fırlattı. Kutunun içerisinde parçalanan şişeyle irkilerek gözlerimi sıkıca yumduğumda kapı kapanma sesinin gelmesiyle gözlerimi geri açmıştım. Hala odadaydı, sadece araladığı kapıyı kapatarak cam kenarına ilerlemişti.

"Abimi geri getirebilir misin?" diyerek bana döndüğünde derin bir nefes alarak gözlerimi sildim. Suskunluğuma küçüklüğümden beri o kadar çok şey saklamıştım ki aslında, ama kimse derinlerime inmediği için bilmiyordu ne demek olduğunu.

Acı demekti. Bir çocuğun çığlığı, bir abinin intihar ederken ki gözyaşı ya da bir annenin haykırışı. Bir kardeşin bir kardeşe olan sevgisi, aynı zamanda da annesine olan nefretiydi benim suskunluğum.

Benim suskunluğum ölüm arz eden bir cehennemdi.

Faith Marie - Antidote

Cey.

diğer bölümde ufak bir duyurum olacak, okuyup dikkate alırsanız çok sevinirim ^^

Yalan Söyledim // TextingTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang