Bölüm Kırk İki - Aitlik

410K 20.6K 51.4K
                                    

Bölüm Kırk İki - Aitlik

Bölüm şarkısı:

Trent Dabbs - To My Girl

Yarın Yok Gibi - Emirhan Derindere

(Spotify'da Karanlığın Şehri adıyla çalma listesi oluşturdum. O listeyi dinleyebilirsiniz, aynı liste YouTube'da da var.)

Lütfen paragraf aralarına yorum yapmayı eksik etmeyin.🖤

Pencereme sertçe çarpan yağmur damlaları beni sıradan bir alarmdan daha güçlü, etkili bir şekilde çekip almıştı saatlerce daha sürmesini dilediğim uykumdan. Dünkü güç çalışmaları nedeniyle yorgun düşmüştüm, ne uyanmakta ne de yataktan kalkmakta gözüm vardı. Tüm günümü evde geçirmek, yatağımdan bir saniyeliğine bile ayrılmak istemiyordum. Bundandır ki başta korktuğum gürültünün yağmur olduğunu anlar anlamaz gözlerimi kapattım, beni rahatsız eden kasvetli gün ışığının etkisini yitirmek adına yorganı saçlarımın üzerine kadar çektim ve tekrar uykuya hazırlandım.

Eğer odamın kapısı iki kez üst üste tıklanıp açılmasaydı bunu gerçekleştirebileceğime emindim.

"Bayan Efsan." Arzen'in sesini işittiğimde gelenin o olduğunu anladım lakin yine de yorganın altından çıkmadım. Gözlerimi sıkıca yumup uyuklamaya devam etmek istiyordum.

Sivri topuklu ayakkabısı zemine çarptıkça sesi beynimde yankılanıyormuş hissini oluşturuyordu. Homurdandım.

"Efendim," dedi Arzen bir kez daha ve üzerimdeki yorgan tek hareketle geriye çekildi.

Yorgansız asla uyuyamazdım. Bu nedenle tek gözümü açarak uykulu ifademle Arzen'e baktım. Her zamanki gibi saçlarını tek teli dahi dışarı çıkmayacak şekilde topuz yapmıştı, tüm düğmeleri sonuna kadar iliklenmiş beyaz gömleğini içine verdiği siyah dar kalem eteği yine takım olarak üzerindeydi, onu hiç rahat bir kıyafetle görmemiştim. Hafifçe eğilmişti ve endişeli bakışlarla beni izliyordu.

"Bayan Efsan..."

Beni dünyanın en korkunç tablosuna bakıyormuş gibi inceliyordu. "Ne oldu Arzen?" dedim uyku yüzünden mırıltıdan farksız çıkan sesimle.

"Efendim, uyanmanız gerekiyor. Kahvaltı için bekleniyorsunuz, eğitim saatiniz yaklaşıyor."

Bahsettiği eğitim Alaz'la çalıştığım güç yönetme dersleri değildi. Büyücü eğitim merkezine gitmem gerekiyordu çünkü bugün haftanın ilk günüydü. Üstelik hâlâ Bay Lefter'in asistanıydım ve bu normal öğrencilerden daha erken gitmemi gerektiriyordu.

Neyse ki bugün o asistanlık görevinden tamamen ayrılacaktım.

Hoş, bunu istiyor muydum emin değildim. Alaz ne kadar karşı çıkarsa çıksın bu asistanlık bana bir şekilde fayda sağlıyordu, en basitinden çam yabanisini bilmeseydim belki o gece o ormandan çıkışımız bile olmayacaktı... Alaz'a bunları anlatmak zordu, ne dersem diyeyim bunu sürdürmem için geçerli bir sebep olarak kabul etmeyecekti biliyordum, eh, uzatmanın da manası yoktu.

Biraz olsun yok olan uykumla birlikte iki gözümü aynı anda kapatıp açtım, elimle ağzımı örtüp esnedikten sonra "Tamam," dedim. "Geliyorum."

Hafiften tebessüm etti. "Sizi dinçleştirecek bir karışım hazırladım, kahvaltıda çay yerine onu içerseniz bir şeyiniz kalmaz."

Arzen fazla iyi niyetli, kendinden başka herkesi önemseyen ve bunu kesinlikle alacağı para nedeniyle yapmayan birisiydi. Buraya geldiğim ilk günden beri sevmiştim onu ve en ufak samimiyetsizliğini görmemiştim. Ona karşılık olarak uyku mahmurluğunun sağlayabildiği kadar büyük bir samimiyetle gülümsedim. "Teşekkürler, içerim."

KARANLIĞIN ŞEHRİWhere stories live. Discover now