Bölüm Kırk İki - Aitlik

En başından başla
                                    

Başıyla onayladıktan sonra doğruldu, arkasını döndü ve saniyeler içinde beni odada yalnız bıraktı. O çıktıktan sonra gözlerimi bir kez daha kapattım lakin çok uzun tutmadan -öyle yaparsam uyuyacağımı biliyordum- geri açtım, soluklandım ve en nihayetinde yataktan fırladım. Yatmadan önce duşumu almış olduğumdan rahattım, banyoda kısa sürede rutin işlerimi hallettim, yorgun görünen suratımı Alaz'ın her an etrafında dönüp duran full bakımlı kızları düşünerek hafif bir makyajla -ki bu zaten uzun olan kirpiklerimi kaldırmak için dokundurduğum rimel, siyahlaşan göz altlarıma sürdüğüm kapatıcı ve solgun benzimi canlandırmak için yanaklarımın ucuna değdirdiğim şeftali tonlarındaki allıktan oluşuyordu- süsledim. Dolgun dudaklarımı renklendirmek çok fazla dikkat çekmelerini sağlıyordu bu nedenle ona dokunmadım, sadece dişlerimle sıkarak biraz kızarmasını sağladım. En sevdiğim "ruj" yönetmi buydu sanırım. Koyu kahverengi saçlarım kurumuş ve dalga dalga bir hal almıştı, toplamak istemedim, güzel duruyordu.

Sürekli yenilenen dolabımda bugün için seçtiğim krem rengi büstiyerin altına giyindiğim kot pantolonumun düğmesini ilikledikten sonra boy aynasından kendime şöyle bir baktım. Fena sayılmazdım, en azından halsiz görünmüyordum. Artık.

Topuklu deri botları ayağıma geçirip, siyah şişme montu elime aldıktan sonra odada daha fazla oyalanmadan dışarı çıktım.

Kahvaltı yerine inmeden evvel Mehsa'nın nasıl ve ne durumda olduğunu kontrol etmek istiyordum. Bu nedenle koridordan merdivenlere yönelmek yerine sağıma döndüm ve onun kaldığı odaya doğru ağır ağır yürüdüm. Alaz'ın odasının önünden geçerken şöyle bir baktım, lakin içinde olmadığını biliyordum. Olsaydı, kapısı kapalı olduğu halde kalbim onu hissetmiş gibi hız değiştirirdi.

Mehsa'nın kaldığı odanın önüne geldiğimde hiç beklemeden elimi kapı koluna attım, kolu sessizce çevirip kapıyı araladım. İçeri girer girmez onun kaldığı yatağa doğru çevirdim kafamı ve gözlerim istemeden bir ana şahit oldu. Bars uyanmıştı, başı Mehsa'ya dönüktü ve gözleri hâlâ uyumakta olan arkadaşımın üzerindeydi.

Bu kısa âna sadece bir saniye kadar şahit olabildim, çünkü benim içeri girdiğimi anlayan Bars suç üstü yakalanan bir hırsızın elindeki eşyayı bırakması gibi gözlerini Mehsa'dan ayırıp başını bana doğru çevirdi.

Planlarım arasında onu uyanmış bulmak yoktu bu nedenle hem şaşırmış, hem de kapıyı tıklatmadığım için biraz rahatsız hissetmiştim.

Bars'ın çoğu zaman ciddi bakan lakin şimdi yalnızca bitkin görünen mavi irislerine bakarken ne yapacağımı bilemeyerek boğazımı temizledim. Ardından, "Uyanmışsın," dedim kısık tuttuğum sesimle.

Aramızda artık garip karşılamadığım gerginlik hükmünü sürmeye devam ediyordu. Beni kafasını hafifçe eğerek onayladı. "Birkaç dakika oluyor."

Kaşlarım yukarı kalktı. Uyandığı an Bay Agnes'in onu kontrol etmesi gerekiyordu fakat ben ortalıkta Bars ve Mehsa'dan başka kimseyi göremiyordum. Kapıyı arkamdan kapatırken, "Bay Agnes nerede?" diye sordum. "Seni kontrol etmedi mi?"

Çenesinin ucuyla çaprazımda kalan siyah kapıyı işaret etti. "Sanırım banyoda."

Gösterdiği yöne baktığımda ancak fark edebilmiştim gelen su sesini, evet bu her şeyi açıklıyordu. Başımla onayladım. Seri adımlarla Mehsa'ya doğru ilerlerken, "İyi hissediyor musun?" diye sordum. Bunu sormakla iyi yapmış mıysım bilmiyordum ama sorma ihtiyacı hissetmiştim. Aramızda ne geçerse geçsin Bars benim arkadaşımı kurtarmak adına yaralanmıştı. Bunu benim için yapmadığı aşikardı lakin yine de ona bir minnet borçluydum.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin