1.Bölüm

104 20 2
                                    

    Genç kız yattığı yerden rahatsızca uyanırken,yine o şirret kadının sesini duyuyordu.
" Hala uyuyormusun sen küçük fare?"sesinde aşağılayıcı bir ifade vardı.
Genç kız yatağından kalkarak kendine çeki düzen verdi.
Ses tonunu ayarlayarak."Uyandım efendim,birazdan geleceğim.
"dedi.
Kadın;"Çabuk olsan iyi olur!" diyerek merdivenleri inmeye başladı...
Loya her ne kadar bu kadının davranışlarını ve söylediklerini hazmedemesede katlanıp görmezden gelmsi gerektiğini biliyordu.
Ona bir minettarlık borcu vardı...
O kadınla tanıştığı gece gelmişti aklına.
O gece ne kadar iyi bir kadındı oysaki...
  Üvey annesi Loyayı evden kovduğu gece bir banka gidip oturmuştu.
Ağlıyordu...Yoldan geçmekte olan bir  kadın,Loyanın iç çekerek  ağlayışını duymuştu.
Meraklanıp usulca ağlayan  kızın yanına doğru hareket etmeye başladı.
Hafif sarhoştu adımlarını dikkatli atmak için çabalıyordu...
Kızın yanına geldiğinde elini kızın omzuna koydu.
"N-neden ağlıyorsun küçük fare,kim üzdüde seni böyle ağlıyorsun."
sesi acınası bir şekilde çıkmıştı ağzından. Loya başını kaldırmış,dolu gözleriyle karşısında ki kadını süzüyordu.
Buruşmuş yüzü,koyu gözleri tıpkı üvey annesini anımsatıyordu.
Kadına uzun bir süre baktıktan sonra bir tepki vermeden kafasını yere eğdi...
Başucunda ki kadın ne kadar çabalasada Loya konuşmamakta ısrar ediyordu.
Ve kadın onun bu suskunluğununa sinirlenmiş olmalı ki?
"Neyin var dedim sana!Beni duymuyor musun?"diye bağırdı.
Kız yine sessiz kalmış ve git gide ağlamasını şiddetlendirmişti.
Bunu görüp dayanamayan kadın Loyanın yanına oturmuş ve küçük kıza sarılmıştı.
Kız biraz saşırıp afallasada kadının sarılması iyi hissettirmişti  karşılık verdi...
Kadın kollarını yavaşça kızın belinden ayırırken:
"Şimdi anlat bakalım küçük kızım,noldu sana?" Loya nefes alış verişini düzene sokmaya çalışarak "Hiç...hiç bişey olmadı efendim."diyivermişti başını yere eğerek.
Kadın sıkıntıyla bir nefes aldı."O zaman neden ağlıyorsun ki?Bir hiç uğrunamı?"Loya başını kaldırıp gözlerini kadının büyümüş göz bebeklerine dikti."Hayır efendim bir hiç uğruna ağlamıyorum tabiki. Sadece..."
"Evet küçüğüm söyle sadece ne anlat bana belki  bir hal çaresini buluruz..."
Loya susmuştu.Kadın elini kızın dizine dostça vurarak "Bekliyorum seni küçük kız"diye mırıldandı...
Loya sert bir şekilde yutkunarak konuşmaya başladı."Üvey annem beni evden kovdu efendim.Gidecek,kalacak hiç bir kimsem,yerim yok." dedi der demezde ağlamaya başlamıştı küçük kız...Kadın yüzünü ekşiterek oflayıp pufladı...
"Üzüldüğün şeye bak be küçüğüm,değer mi o minik gözlerinden akan yaşlara..."
Loya hıçkırarak kadına döndü."Öyle demeyiniz efendim"diyerek tekrar kafasını yere eğdi.
Kadının içi burkulmuştu Loyanın çenesini hafifçe kaldırarak gözlerinin içine baktı. "Herşeyi  baştan anlatırmısın küçüğüm?Neden seni evden kovdu?Babanın haberi yokmu?Hem annene ne oldu?"
Kadın fazla soru sormuştu ama ne önemi vardı ki? Sonuçta Loya bunların hepsini cevaplayabilirdi...
Küçük kız için derin bir nefes çekerek konuşmaya başladı.
"Efendim adım Loya ben doğduktan bir gün sonra annem vefat etmiş.Anne sevgisi nedir,nasıldır bilmem.Sadece bir kez annemin kokusunu almışım.Altı yaşıma kadar annemin yokluğunu hissetmemiştim.Sonra hayatımda koca bir eksiklik olduğunu anlamıştım.Bu çok acıtmıştı canımı ama babam vardı. Annemin Cennette olduğunu ve akıllı uslu bir kız olursam onu görebileceğimi söylemişti.Hep annemi görme ümidiyle avutulmuştum ve babasını çok seven babacil bir kız olmuştum.Sürekli babamla beraberdim.Babam da beni çok severdi.Taaki o kadınla evlenene kadar.On iki yaşıma geldiğimde babam adı Sadet olan dul bir kadınla evlenmişti...O kadın beni hiç sevmezdi,babamıda öyle tek amacı babamın parasıydı...Hep bana söver sayardı,döverdi de.Sonra çirkin,ağza yakışmayacak iftiralar atar babamdan soğutmaya çalışırdı beni...Aslında başarılı da sayılırdı.Babam git gide benden uzaklaşmıştı artık eskisi gibi davranmıyordu..."
Küçük kız içine derin bir nefes çekerek sözlerine devam etti ağlamamak için dişlerini sıkıyordu.
"O sene on üç yaşıma girecektim.Bir eylül sabahıydı.Yaş günümü son üç gün kala ruhumu okşayan bir sevinç vardı içimde. Çok mutlu uyanmıştım ama nerden bile bilirdimki o günün başıma gelecek en kötü gün olacağından.Babam beni okula bırakmıştı.O sabahı hiç unutamıyorum.Son kez sarılmıştım sanki babama,son kez 'Kıvırcığım'demişti bana .Ve ben son kez babamın gökyüzü kadar derin olan mavi gözlerine bakmıştîm.Ölmüştü babam benim kurtarıcım ölmüştü okul müdürümüz İrfan Bey söylemişti bana.'Başın sağolsun Loya baban işe giderken kaza yapmış ve orada başına aldığı darbeden dolayı beyin kanaması geçirip vefat etmiş." demişti.Yıkılmıştım, hayatım sönmüştü. Olduğum yere yığılı vermiştim.Artık kimsem yoktu.Yanlızlığı iliklerime kadar hissetmiştim.Bir yıla yakın hastanede tedavi gördüm.Ağır bir depresyon geçirmiştim.Küçük bedenim büyük acılar tarafından ezilmişti...Hastaneden çıktığım zaman biraz bile olsa acılarım hafiflemişti.Evime döndüğümde o kadının babamın eşyalarını attığını ve başka bir adamla beraber olduğunu öğrenmiştim.Bir insan ne kadar iğrenç olabilirdi ki..?Bağırıp,çağırdım,hakkımı aramaya çalıştım ama boşunaydı.Evden kovdu beni çocukluğumun geçtiği evden bu kadar basit bir şekilde kovulmuştum.Artık o ev onundu bu resmi olarak öyle gözüküyordu."
Loya elindeki yırtık hediye paketini kadına göstererek "babamdan kalan tek şey bu bana. Sarı bir bere..."Loya daha fazla dayanamamış hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.
Yaşadığı hayatı kısa özetlerle anlatıvermişti.
Kadının gözleri dolmuştu.
Oturduğu yerden kalkıp Loyanın başını okşadı "Ahh küçüğüm üzülme lütfen hiç kimse kolay şeyler yaşamaz,sende kolay şeyler yaşamıyorsun ama lütfen üzülme."
Loya boş gözlere kadına baktı. "Haklısınız."dedi"Hiç kimse kolay şeyler yaşamıyor..."
Uzun bir süre sessizlik oldu aralarında.
Sonra kadın birden yerinden sıçradı küçük kıza yaklaştı.Yüz ifadesi bir hayli neşeliydi.
Küçük kıza;
"Bak ne diyeceğim küçüğüm ben evde tek başına yaşayan zavallı bir kadınım.Kimsem kimseciklerim yok.Benimle kalsan olmazmı? Sen kalacak ev bende bana yarenlik edecek bir arkadaş bulmuş olurum. Ne dersin küçük kız? "
Kadın bunları dile getirirken gayet samimi ve içtendi.Loya burnunu çekerek umut dolmuş gözlerle kadına baktı.
"Size rahatsızlık vermiyim efendim. Ben başımın çaresine bakarım. Sizi huzursuz etmek istemem."
dedi.Kadının bir anlığına suratı düşsede kendinden emin bir sesle
"Ne rahatsızlığı yahu beni şu Allahın cezası yanlızlıktanda kurtarmış olursun hem."
Loya kadının söylediklerini ne kadar samimi bulsada,kadına güvenmek istemiyordu.
Sonuçta tanımadığı bir yabancıydı.
Ama hayat onu öyle bir noktaya sürüklemişti ki tanımadığı o yabancıdan umut bekleyip,ona güvenmesi gerektiğini hissediyordu.
Çaresizdi...İstemeye istemeyede olsa kadının teklifini kabul etmişti.
Başka çare bulamamıştı .Sokaklarda sabahlamaktan daha iyidir diye düşündü.
Hem bu kış ayında nere gidebilirdiki?Belki bu kadın onu kızı gibi severdi,tekrardan okula başlamasını sağlardı bilemiyordu. Bildiği tek şey bu kadının üvey annesinden daha iyi biri olduğuydu...
Ağır adımlarla kadının peşinden gitti.
Etrafına baķınmak istiyordu,nere gittiğini öğrenmek ama hava karanlık olduğu için pek fazla şey göremiyordu.
Sürgülü bir kapının önüne geldiğinde durdular.Kadın; "İşteburası."dedi tok bir sesle.Kız düşüncelerinden sıyrılmış eve baķıyordu.
Yıkılmaya yüz tutmuş bir evdi.En ufak bir sarsıntıda göçebilirdi.
Kadın saksının altında bulunan anahtarı alarak kapıyı açtı.
Loyaya hadi gel anlamında işaret yaptı.
Küçük kız ayakkabılarını çıkarıp bir köşeye koydu.
Ürkek adımlarla eve girdi.İkı oda bir salondan oluşan küçük çaplı bir evdi.İçerisi fazla dağınıktı.
Kadın Loyaya karşısında ki kanepeye gelip oturmasını söylemişti.
Ve artık buranın onunda evi olduğunu rahat olması gerektiğini de beyan etmişti.
Loya kanepeye otururken kadında mutfağa küçük kıza yiyecek bir şeyler hazırlamaya gitti...

Soluk GüneşWhere stories live. Discover now