4 | Kader

51 10 25
                                    

Kavga çıktığını anladığımda, her şey için çok geç olduğunu henüz kavrayamamıştım. Daha önce fark etmeliydim. Belki de hiç fark etmemeliydim. Ama olan olmuştu ve kader bizi bir şekilde yine bir araya getirmişti işte. Gözlerimi ürkekçe yerde yatan bedende son kez gezdirdim.

"Baba?"

Onu görmeyeli aylar olmuştu. Hatta belki yıllar bile olmuş olabilirdi. Bilmiyordum. Tek bildiğim uzun zamandır penceremin kenarına oturup onu beklemeyi kestiğimdi. Bu adam bulunduğu her yere acı ve karanlıktan başka hiçbir şey götürmezdi. Annemi terk edip gittiği kadın da bunu yakın zamanda fark etmiş olmalıydı çünkü ayrıldıklarını magazin haberlerinde görmüştüm.

Şok şok şok, Mehmet Gündoğan yeni çıtır sevgilisiyle yakalandı. Kaynaklarımıza ulaşan bilgiye göre Gündoğan'ın yeni çıtırıyla arasında yirmi dört yaş var! Bu duruma karısı Elif Gündoğan'ın ne tepki vereceği ise merak konusu.

Ben gözlerimi ona dikmiş, boş gözlerle ona bakarken gözlerini bana yöneltti. Gözleri şeytanı kıskandıracak kadar siyahtı. Göz bebekleri belli olmuyordu bile. Saçları beyazlamaya başlamıştı, anlaşılan uzun zamandır boyatmaya gitmemişti. Kaşından süzülen kanlara rağmen her zamanki gibi büyülü bir güzellik vardı. Kaç yaşında olursa olsun onu gören herkes onun güzelliğine tekrar bakmak için kafasını bir kez daha ona çevirirdi.

Gözleri odağını kaybetmiş gibi yüzümde dolanırken yüzüme bir perde gibi örttüğüm maskenin sarsılmaya başladığının bilincindeydim. Ne, yoksa ona acımaya mı başlamıştım? Onun için üzülüyor muydum?

Yapma, dedim kendime. Bu kadar saf olma. Onu bu kadar kolay affedemezsin. Ona bu kadar kolay teslim olamazsın. Aklıma annem gelince sanki sıcak bir suda boğuluyormuş gibi nefessiz kaldım. O bunları hak etmemişti. Biz bunlar hak etmemiştik.

"Hazal," dedi. Sesindeki saf şaşkınlık ben şaşırtmamıştı. Sarhoş olduğunu zaten biliyordum. Ama beni tanıyamayacak, hatta nereden baksan yirmi yaşındaki bir çocuktan dayak yiyecek kadar sarhoş olduğuna uzun bir süre inanmak istememiştim. Derin bir nefes aldım. Gözlerindeki karmaşık duygular afallamama neden olmuştu. Özlem? Kesinlikle. Pişmanlık? Peki ya o gözlerde pişmanlık var mıydı.

"Kızım," diye fısıldadı sanki acı çekiyormuş gibi. Bir elini üzerinde tuttuğu gövdesinden kaldırıp bana uzanmaya çalıştı fakat çok fazla darbe aldığı için buna gücü olmadığının farkındaydım. Dudaklarım titredi ve bir elim nazikçe elinin üzerine kapandı.

Babam benim için anılarımda bile oldukça silikti. Doğum günümde, karne günümde, mezuniyetimde... Hiçbirinde yoktu. Aslında bir süre sonra sanki olması gereken buymuş, gibi hissetmeye başlamıştım. Olması gereken şey, orada benimle bulunmamasıydı. Ne yalan söyleyeyim, hayatımdan çıktığında yokluğunu pek fazla hissetmemiştim çünkü zaten hayatımdayken bile varlığını hissedememiştim ki.

İnsan bunlara alışıyordu. Ama insanın alışamayacağı bir şeyi söyleyeyim mi? Ekranlarda gördüğü o kişinin, dizide mutlu bir ailenin babası olduğunu görmek. Çocuklarını omzuna alarak gezdirmesi, onları sinemaya götürmesi... Bunların hepsinin rol icabı olduğunu pekala biliyordum fakat acaba bu sahneler çekilirken aklına hiç gelmiş miydim?

Bu gerçekten de uzun bir süre cevabını merak ettiğim bir soru olmuştu.

Düşüncelerimden babamın elimi belirli belirsiz sıkmasıyla sıyrıldım. Biraz daha toparlamış görünüyordu. En azından şimdi gözleri tek bir noktaya odaklanabiliyordu. "Nasılsın?" Diye sordu titrek bir sesle. Sanki vereceğim cevaptan korkar gibiydi. Yoksa bana bu soruyu sormaktan mı çekiniyordu? Anlayamamıştım.

Düşen son yaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin