1| ve hep aynı şeyler

339 75 90
                                    




Rüzgar Sarp Bulut'u ilk gördüğümde altı yaşındaydım. Üstümde karpuz desenli bir elbise vardı ve ben onun içinde kendimi gerçekten güzel hissediyordum.

Annemin arkadaşları ne kadar büyüdüğümle ilgili bir şeyler söylerken, annesinin yanında duran ve oldukça sıkılmış gibi görünen benim yaşlarımdaki çocuğun yanına doğru ilerlediğimi hatırlıyorum. Koyu kahverengi saçlarımı geriye atarak ona merhaba demiştim.

O ise, sonradan aşığı olduğum o güzel mavi gözlerini üzerime dikerek kaşlarını çatmıştı ve o günden sonra o elbiseyi bir daha giymememi sağlayan o cümleyi söylemişti. "Karpuzları sevmem."

Ve daha sonra –nasıl oldu bilmiyorum- bir şekilde en yakın arkadaşlar olduk. Daha sonrasında ise –yine nasıl oldu bilmiyorum- ben onu sevmeye başladım.

Yattığım yerde hafifçe kıpırdanarak üzerimdeki kol ve bacağın sahibine doğru döndüm. Kahverengi saçları yastığa dağılmıştı. Bir eli pürüzsüz yüzünün yan tarafındaydı ve gayet huzurlu görünüyordu. Benim aksime.

Bu çocuğu, sevmenin ne demek olduğunu öğrendiğimden beri seviyordum. Anneme bir kızın bir çocuğu sevdiğinde nasıl hissettiğini sormuştum ve bana, sevdiğin çocuğu görünce diğer şeylerin önemi kalmadığını söylemişti. Bana olan da buydu. Rüzgar Sarp Bulut tüm hücrelerimi ele geçirmişti ve o yanımdayken başka hiçbir şeye odaklanamıyordum.

Onu seviyordum. Başka çocuklarla çıktığımda ve onlardan gerçekten hoşlandığımda, o benim önümde başka bir kızla öpüştüğünde bile.

Bir elimi yavaşça yanağına götürdüm ve yanağını yavaşça okşadım. Benim dokunuşumla başını hafifçe yana doğru çevirdi. Tamamen bilinçsiz bir hareketti ama yüzlerimizin arasındaki mesafe serçe parmağımın kalınlığı kadardı. Onu öpmek için yanıp tutuşan tarafımı bastırarak kendimi geriye doğru itecektim ki, benim hareketimle uyandı ve beni kendine doğru çekti.

Bu hareketi beklemediğim için dudaklarımız yavaşça birbirine sürttü ve ne yaptığını dudaklarına değen dudaklarımla fark ederek anında gözlerini açtı.

Tanrı şahidim olsun ki, kalp krizi geçirmek üzereydim.

At koşturuyormuş gibi atan kalbimi umursamadan hala yanağında duran elime çevirdim bakışlarımı. Bir süre ne yapacağımı bilemez bir şekilde elime baktım fakat aklıma gelen şey ile sırıttım. Dudaklarımız tekrar birbirine değmişti ve ben bayılacak gibi olmuştum ama hemen kendimi toparlayarak yanımda donmuş bir şekilde bana bakan en yakın arkadaşıma döndüm.

"Uykumdan faydalanıp beni öpmeye mi çalışıyorsun Rüzgar Sarp Bulut? Hiç yakıştıramadım." Dedim onaylamaz sesler çıkararak kendimi geriye doğru iterken. Evet, bu oyunculukla Hollywood'a bile girebileceğimin farkındaydım. Elimi yanağında unuttuğum aklıma gelince elimi hızla yanağından çektim.

Garip bakışlarını üzerimden çekti ve bakışlarını vücutlarımızda gezdirerek beni ahtapot gibi sardığının farkına vardı. Fakat bunu düzeltmek adına hiçbir şey yapmadı.

"Ah," dedi ve eliyle saçlarını karıştırdı. Ardından yüzünde haylaz bir gülümseme belirdi. "Rüyamda Melis'i gördüm ve biraz yaramazlık yapmış olabiliriz."

Göğüsümü kesip, kalbime elime verse canım daha az acırdı. Ben, o yanımdayken başka hiçbir şeyi düşünemiyordum ama o, benimle uyurken başka bir kız hakkında edepsiz rüyalar görüyordu. Ve daha da kötüsü, buna en yakın arkadaş tepkisi vermek zorunda olduğumdu.

"Şu kızı yatağa atsan da hepimiz rahatlasak keşke," dedim sahte bir şekilde gülüp omzuna vururken. Gözlerini kısıp alayla bana baktı. Yavaşça yutkundum. Gözyaşlarım yüzümde süzülmek için izin istiyorlardı. Son kez yüzüne bakıp ona sırtımı döndüm ve "İyi geceler," diye fısıldadım sol gözümden bir damla gözyaşı düşerken.

Düşen son yaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin