Köyünde

162 12 6
                                    

ÖNDEN BİRKAÇ SÖZ

Düşünün ki, ülkeniz yaklaşık kırk yıldır savaşlarla boğuşuyor. Önce Sovyetler Birliği müdahale ediyor, sonra iç çekişmeler yaşanıyor daha sonra ABD ülkenize demokrasi getiriyor. Sonra bir anda Tüm Dünya'ya meydan okuyarak ülkenin güney kısımlarında kökten dinci, her türlü baskı ve dayatmalarla, kadın ve insan haklarını hiçe sayarak, İslam Emirliği adı altında diktatörlük kuruyorlar ve ülkenin yüzde doksanı bu diktatör rejim altına giriyor. ABD'nin müthiş müdahalesiyle, ülke yeni bir savaşa giriyor. Belki diktatörlük son buluyor ama kırk yıllık uzun süren savaşlar ülkenizi yaşanacak halden çıkartıyor.


Ülkemizde istesek ya da istemesek de binlerce Afgan mülteci kaçak bir hayat sürüyor. Kendi ülkesinden daha iyi şartlar olduğunu düşünerek, çalışıp para kazanma umutlarıyla kilometrelerce uzakta hiç bilmedikleri bir ülkeye geliyorlar. Ne bir tanıdık insan, ne konuşulan dil, ne bir yol ne de bir iz bilmeden kaçıp geliyorlar. İşte Afgan Raashid'de onlardan biri ama henüz KÖYÜNDE!


Afganistan'ın başkenti Kabil'in güneyinde yer alan ve ülkenin önemli şehirlerinden biri olan Kandehar'ın Arğandab ilçesinin Nagahan köyünde, Sovyet işgalinden birkaç yıl sonrasında, bolca aralıksız birkaç gün boyunca yağan yağmurların ardından etrafı saran toprak kokusunun baskın olduğu bir gece...Fariha doğum sancılarıyla yattığı yer yatağında acıdan kıvranıyor ve acısını bir az olsun dindirmek için elleriyle karnına bastırarak tüm köye adeta haykırıyordu.

Fariha'nın bu altıncı çocuğuydu. On altı yaşında komşu köylerden birinden evlenip gelmişti. Yıllar içerisinde çocukları eşi ve eşinin anne babasıyla hatta babaannesiyle birlikte büyük bir aile olmuştu. Yüzünde boncuk boncuk olan terler birleşip, yüzünün kenarlarından yastığına akıyor ve hafiften ıslatıyordu.

Evin erkekleri ise akşam namazı için camiye gitmişlerdi. Namazdan sonra eve dönmemişler, yatsı ezanını bekliyorlardı. Çocuklarınsa kimi evde kimi dışarıda annelerinin acı feryatlarını dinliyorlardı. Az sonra köyün yaşlısı ve doğum işinde oldukça usta olduğu bilinen kadın eşikten içeri ilk adımını attı. Sarı ışıkların altında neredeyse bomboş olan küçük ve ufak tefek eşyaların duvar kenarlarına saçılmış odanın loş ortamına bir uçtan diğer uca hızlıca bir göz atarak yer yatağında acıyla kıvranan kadının başına hızlı bir hareketle eğildi. Maharetli elleriyle evin diğer kadınlarının yardımıyla en usta olduğu işe koyuldu. Köyün ve hatta çevre köylerin bile doğumlarını, işinde gayet başarılı olan bu kadın yaptırıyordu. Doğum esnasında bu kadını gören kadınların belki de yüreğine bir damla da olsa su serpiliyordu. Belki de hatta kendilerini şanslı hissediyorlardı.

Uzun çabalardan ve geçen uzunca süreden sonra işinin ehli bu kadın doğumu gerçekleştirememişti. Tüm ev halkı ise kapalı kapılar arkasındaki odadan gelecek müjdeli haberi bekliyorlardı heyecanla.

Fariha'nın doğumunu heyecanla bekleyen bu insanlar, ailece kendi tarlalarında, buğday, haşhaş, fındık ve meyve yetiştirerek, yün ve deri satarak geçinmeye çalışıyorlardı. Bazı zamanlar, Fariha'nın kocası Hamid, köylülerinin bahçelerinde çalışarak biraz daha para kazanıp, geçim yükünü hafifletmeye çalışıyordu. Hamid'in kardeşleri ise köylerini terk etmişlerdi. Kız kardeşleri ya evlendikleri köylerde yaşıyorlardı ya da sonradan şehirlere göç edip orada yaşamaya çalışıyorlardı. Ağabeyleri ise, babalarının tüm ısrarlarına rağmen köylerini terk etmekle kalmayıp, çalışma ve yaşama izni aldıkları Pakistan'da yaşıyorlardı. Bu civarların en gözde yerlerindendi. Hamid'de onların yanına gidip daha iyi bir hayat ve çocuklarına iyi bir gelecek sunmak istese de anne babasını bir başına bırakıp gidememişti. Hamid köyünde kalıp ata toprağında devamlılığı sürdürecek görevi üstlenmişti. Ağabeyleri onu Pakistan'a çağırıyordu, eşi Fariha ise buralardan göç etmek istiyordu. Bu görev, onun kulaklarını tüm isteklere ve çağrılara kapamıştı. Hamid bu ailenin son bekçisi, son kalesiydi.

Afgan RaashidWhere stories live. Discover now