BÖLÜM-26

29 6 0
                                    

"Küpen" dedi "küpen düşmüş." Kalbim yerinden oynayacaktı neredeyse. Telefonum çalmıştı arayan annemdi. Telefonu açıp kapının önünde olduğumu söyledim çok geçmeden annem kapıya çıktı Asaf annemin yanına gidip "kızınız hanımefendi" dedi "onu sağ salim getirdim, iyi geceler diliyorum" annem "geç otur oğlum biraz ben de çay katmıştım" dedi Asaf başka bir gün için annemle sözleşmişti. Eve doğru ağır adımlarla ilerlerken içeri girmemizi bekliyordu. Annem kolumdan çekmese öyleca izleyebilirdim Asaf'ı saatlerce. Olanı biteni anneme anlattım bana şimdi neysiniz diye sorduğunda sevgili demeyi isterdim fakat bilmiyorum dedim. Şaşkınlıkla gözlerini araladı annem "bence sevgili olmuşsunuz siz ama sizin haberiniz yok. Asaf'ın sana nasıl baktığını gördüm kızım" dedi. Acaba Asaf gerçekten bana ben olduğum için mi öyle bakıyordu yoksa Işığa çok benzediğim için mi? bunu düşünmek içimi kemiriyordu, içimi acıtıyordu, içime batıyordu işte. Saat epeyce geç olmuştu yatağıma gidip uyumayı istiyordum fakat biliyordum ki kuracağım hayaller, düşüneceğim şeyler, olup biten her şey beni bugün uykusuz bırakacaktı. Varsın bıraksın. Yeter ki neden uyumadın sorusuna cevabım o olsun. Yatağa uzandığım anda hissettim midemdeki kelebeklerin kanat çırpışını hem ince acılar yaşatıyor hem de ufak mutluluklara sebep oluyordu kelebeklerimin her kanat çırpışları. Bir sağa bir sola dönüp duruyordum, anlamsızca gülüyordum, odamdaki her eşyaya bir anlam yükleyerek gülüyordum. Dışarıdan pencereme konan sineğe bile gülümsedim. Ya deliriyordum ya deliriyordum başka açıklaması olamazdı. Telefonuma bir mesaj gelmişti. "Özrünü kabul ediyorum." kahkahalara boğulmuştum. Asaf şuan benimle dalga geçiyordu ve ben yanımda olmasa bile utanıyor kızarıyordum. Ne cevap yazacağımı düşündüm fakat bulamıyordum utançtan. Onun bana söylediğini söyleyecektim ve "ben söylemeyi unutmuşum aynısını ben sana söyleyecektim, iyi geceler" dedim. İyi geceler dedi ve kısa bir mesaj süreci atlattık. Şimdi hem heyecan, hem mutluluk hem de utançtan uyuyamayacaktım. Aradan bir kaç saat geçti ve ben hala uyanıktım. Boş tavana gülümsüyordum. Saat gecenin 5'i olmuştu. Sonunda herşeyi bir kenara bırakıp uyumaya çalıştım. Sabah olmuştu. Kapımın ısrarlı çalan sesi ile uyandım. Gel diye bağırdım uykulu uykulu. "Birazdan dövecek gibisin ne bu sinir" dedi Asaf. O da neydi öyle, Asaf neden buradaydı ki şimdi? Beni böyle görmemesi gerekiyordu yorganımı başıma hızlıca çektim, güldü ve bu sefer git diye bağırdım. Birden yorganımı üzerimden çekti. Ellerimi suratıma kapattım kahkahalarla ellerimi tutup yüzümden çekti. Kalbim hızla atıyordu. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve git diye bağırmaya başladım. Uyan uyan diye bağırdı. Gülmeye başladım. Sadece beş dakika daha deyince tamam dedi hadi git dedim ve olmaz dedi. Kaşlarımı çattım ve tam ağzımı aralayacakken yanıma uzandı. Beş dakika daha uyuyabilirsin dedi. Rüyada olma ihtimalim çok yüksekti ama değildim her şeyi hissedebiliyordum. Başını bana çevirip "uyusana" dedi. Uykum kaçtı dedim gülerek. Birden annemin sorusu geldi aklıma ve pat diye soruverdim. "Biz neyiz?"

Yumruğum kadar olan kalbimi ancak o attırabilir ve isterse durdurur beni öldürebilirdi. Ne attı kalbim ne de durdu. Araf mıydı bu hak mıydı yoksa sadece kader mi? Onun olmadığı hayatta bana yazılmış bir kader varsa, kaderi reddediyorum. Gece saçlı adam olmasa deniz kızı olur muydu hiç? Olmazdı tabi ki...

GECEYE TUTSAK DENİZ KIZIOnde histórias criam vida. Descubra agora