BÖLÜM-7

49 8 0
                                    

Donakalmıştım. Konuşamıyordum. İçin için ağıtlarımı yine içimde yaşıyordum. Hem 21 yılın özlemi ile sarılmak istiyor, hem de neden diye isyanlar etmek istiyordum. Bunca yıl anne hasretiyle büyüyüp aslında annenin hep yanında olduğunu bilmek kemiriyordu tüm damarlarımı. Kanatıyordu içimi. Kan ağlıyordu içim. Ama gözümden yaş akmıyordu. Öylesine donakalmıştım. Öylesine ne yapacağını bilmez ve öylesine özlemle baş başa bırakmıştı beni tek kelimesi ile. Anne demeyi çok istiyordum, öyle çok istiyordum ki anne kokusunu tatmayı. Ayağa kalkıp yanıma yaklaştı. Dokunsalar ağlardım ve bana dokundu. Yere çöküp anne diye bağıra bağıra ağladım. Ağlamaktan yorgun düştüm annemin kollarında. Kollarında uyuyakalmışım. Uyandığımda gözlerinde yaş vardı, saçlarımla oynuyordu. Gözümü açtığımı görünce gözlerini sildi. Kısık bir sesle "neden?" dedim. "neden bu kadar bekledin?" sustu, sustum. Konuşmasak ta olurdu, yan yana olduktan sonra. Konuşmadık. Saatlerce öylece kaldık. Güzel kızım diyordu sürekli. Güzel kızım... Güzel kızım... Anne diyemiyordum, içime batıyordu. Ama bazı şeyleri dinlemesi gerekiyordu, yokluğunun nasıl olduğunu bilmesi. Bir iç çekip konuşmaya başladım.
"Yetimhanedeki yatağımın sağ baş ucundaki duvarda anne yazıyordu, hiç gördün mü? Sol ucunda baba. Bu bir plandı bir nevi, çocukluk aklı işte hanginizi önce bulursam o da benimle birlikte bir diğerini bulacaktı. Kayıp sanırdım sizi, oysa kaybolan bendim, kendi içimde kayboldum, bilemedim çocuktum işte. Peki ya teftişlerde hiç gördün mü çizgiğim resimleri? Bir sürü anne baba figürü her birinin boyu, saç rengi, giyinişi farklı farklı. Her gece acaba annem hangisidir, babam hangisine benzer diye düşünürdüm. Çize çize çok başarılı bir iç mimar oldum. Bu sizin sayenizde. Çok hayalperest bir kızdım ben. Resim derslerinde melekler çizerim her resmime, onlar sayesinde bulacağım sizi sanırdım. Okulda kimse konuşmazdı benimle, yadırgarlardı. Gülerlerdi. Ağlardım. Veli toplantısına sen gelirdin, annesi babası yok müdürü gelmiş diye dalga geçerlerdi. Ağlardım. Bir gün ittiler beni dizim kanıyor, hani çocukların bir alışkanlığıdır ya anne diye ağlamak. O alışkanlıktan hep nefret ederdim. Anne diye ağladım. Sanki annem çıkıp gelecek beni yerden kalacak ve yaramı saracak sandım, anne diye ağladım. Büyüdüm, bana yara açanın annem olduğunu anladım. Onun kaybolmadığını, beni kaybolacağım bir halde bıraktığını anladım. Ama asla vazgeçmedim sevmekten, beklemekten. Ümidimi hiç kesmedim, her zaman bir umuda tutunan içimdeki küçük kızı asla öldürmedim..."
Elini ağzıma kattı "şşşşt" dedi. Sustum. Kalbime başını kattı. "Özür telafi değil kızım, 21 yılın telafisi olamaz af beklemiyorum senden. Hiç bir zaman da beklemeyeceğim. Ama seni hep sevdiğimi bilmeni isterim. Sen benim nefes almamı sağlayan ikinci Denizsin. Hayata tutunmamı sağlayan tek gerçeksin. 21 yıllık ağıdından öpüyorum seni, benim güçlü kızım, küçük ama yaşlı kızım. Sadece bir gün de olsa, bana annen olduğumu hissettirir misin?" sessizce kafamı salladım. Bu evet anne demekti ama gözlerle bakana sadece evet olarak anlaşılırdı, içten bakılmalı, iç görülmeliydi. Sessizlik odayı büsbütün sararken uyuyakalmışız birlikte. Ertesi gün telefonumun sesiyle uyandım arayan Asaf'tı. Telefonu açtım.
-Efendim Asaf?
-Neredesin?
-Şey... Ben ann... Benim birini ziyaret etmem gerekiyordu.
-Anladım, seninle konuşmam gerekiyor.
-Ne konuşacaksın?
-Süpriz.
Telefonu kapatmıştık. Hazırlanıp Asaf'ın yanına gitmem gerekiyordu. Onu özlemiştim. Annemi uyandırmamak için yavaşça doğruldum. "Seni bekleyeceğim kızım" dedi. Geleceğim diyebildim sadece. Hazırlanıp evden çıktım, annemin kıyafetlerinden birini gitmiştim. Deniz mavisi uzun kollu, diz kapağına uzanan çok sade çiçek işlemeleri olan bir elbiseydi. Gençken giydiğini ve benim olabileceğini söyledi, oldukça hoşuma gitmişti elbise. Evden çıktım. Büfeye doğru yürüyordum. Asafı gördüm. Yerdeydi...

Ellerin kayıp gitmesin elimden, gözlerinin rengine dalmadığım gün olmasın, beni sensiz bırakma gece saçlım.

GECEYE TUTSAK DENİZ KIZIWhere stories live. Discover now