25.Bölüm

39.4K 1.2K 153
                                    

Yine bir gün bitmiş, kendimi bütün gün restauranta adamıştım. Son bir haftadan beri böyle geçiyordu günlerim. Sadece işimle odaklanıyor hiç bir şey düşünmemeye çalışıyordum. Zaten düşünmeye başlayınca hangi birini düşüneceğimi şaşırıyordum. Tam bir çıkmazdaydım.

Azad ortalarda yoktu.

Elif'i korumam gerekiyordu.

Birde kapının önüne bırakılan şu lanet not vardı.

Onun hakkında birkaç düşüncem olsa da yine de kimin göndermiş olabileceğine emin olamıyordum. Belki babamdı belki Beşir belki de başka birisi.

Soğuk su başımdan aşağıya geçerken en son ne zaman böyle zor günler geçirdim diye düşündüm. Benim her günüm zordu ama hep kendimle olurdu savaşım. Şuan etrafımdaki insanları da düşünüyor olmak beni yıpratıyordu. Arkasına yaslayabilecegim tek bir insan bile yoktu.

Oysa Azad..

O yanımdayken hiç böyle olmuyordu. Canım sıkkın oldugu zaman beni sarıp sarmalıyor, sıkıntılarımı unutturmaya çalışıyordu. Onu özlemiştim.

Üzerime bir havlu dolayıp banyodan çıktım. Pencerenin açık olması odayı daha da soğumuştu. Kapatmak için oraya ilerledigimde aklıma yine Azad düştü.

Sinirlendiğinde nasıl da gözü hiç birşey görmezdi. Pencereye attığı yumruğu hatirlayinca yüzümü buruşturdum. O kadar sert vurmuştu ki elinde izi kalmıştı.

Şuan ne yapıyordu acaba? Aklından hiç beni geçiriyor muydu? Yoksa söyledikleri birer yalandan mi ibaretti? İlk başta gözüme soktuğu gibi sadece yatak arkadaşı mıydık?

Koltuğa uzandığımda üzerimi örttüm. Yatakta yatmak istemiyordum. Orada sürekli Azad aklıma geliyor ve uykuya dalamıyordum. Elifin orada yatması daha doğruydu.

Odanın ışığı açılınca telaşla doğruldum. Elif elindeki iki bardakla bana doğru geliyordu. Eskiden ışığı Azad açardı. Sessiz sedasız o gelirdi. Belki de onun gelmesini beklemistim.

"Uyku tutmadı," diye mırıldandı yanıma otururken. Elinden bardağı aldım. "Bir şey mi var?" Omuz silkti. Sorumun ne kadar saçma olduğunu şuan anlamıştım. Çok şey vardi.

"Beni gelip alacaklar," diye mırıldandı. Onu kendime doğru çektim. "Saçmalama seni benden alamazlar,"

"Kendi sorunların yetmezmiş gibi birde ben başına bela oldum," Başını omzuma yasladı. "Özür dilerim."

"Böyle düşünmeyi kes."

Onu böyle düşündüren neydi? Neden fazlalıkmış gibi hissediyordu? Ben öyle mi hissettiriyordum acaba diye düşündüm bir an. Fazlalık falan değildi. Hatta yanımda olmasi bile bana iyi geliyordu.

Elimdeki kahveden bir yudum alacağım sıra midemin bulandığını hissettim yine. Yüzümü buruşturarak elimdeki kahveyi sehpaya bıraktım. "İçim almıyor," diye söylendim bıkkınlıkla.

"Son zamanlarda miden çok bulanıyor," diye mırıldandı o da. Sesinde ki tını bir an için beni rahatsız etti.

"Üşüttüm galiba,"

"Berçem," bakışlarımı ona çevirdim. Söylemeye çekinir gibi bir hali vardı. "Hamile olmayasın," Şaşkınlıkla ona baktım. Gözlerim öyle bir açılmıştı ki yuvalarından fırlayacagını hissediyordum.

"İyi artık," diyerek güldüm. Ben ve hamilelik? Hiç böyle birşey düşünmemiştim. Hayır, hayır saçmalıyordu. "Niye birlikte olmuyor muydunuz?"

Cevap vermedim. Tamam birlikte olabilirdik ama bu hamile kalacağım anlamına da gelmiyordu. Koşarak yanımıza gelen boboyu kucağıma aldım. "Sanmıyorum."

B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon