B4

59 9 3
                                    

Multimedya: Sevgi Arsun

İnsanoğlu neden rüya görür? Hayatı daha iyi anlamak için miydi? Veyahut asla gerçekleşmeyecek hayallerimizi rüyamızda görelim mi diye? Belki de sadece bize bahşedilen anlamsız bir yeteneğimizdir.

Fazla rüya gören bir insan değildim. Abartısız söylüyorum, haftada 2 rüya anca görüyorumdur. Bu rüyalar genellikle beni etkilemiyordu. Lakin bu gece gördüğüm o rüya beni derinden etkiledi.

Her zaman ki gibi okuldaydım ama sanki zamanda ileri gitmiştim ve okulun en sıkı ders işlenen zamanına gitmiştim. Matematik hocası Nil Hoca beni tahtaya kaldırıyor ve bir problemi soruyor. Sorunun cevabını biliyorum ama nedense cevabının ne olduğunu bir türlü hatırlamıyorum. Bunları düşünürken insanların bana güldüğünü belli eden bakışlarını görüyorum, duvarların üstüme üstüme geldiğini hissediyorum. Tüm bu karanlık anda bir anda Nilüfer Hoca beni anlamsız bir şekilde sınıftan atıyor. Bir yandan Nilüfer Hoca'ya şükrediyorum, bir yandan ise kendi kendime problemi çözemedim diye söyleniyorum.

Anlamsızca okulun koridorlarında dolaşırken bir anda karşımda Sevgi çıkıyor. Beni etkileyen o güzelliğiyle karşımda duruyor. Ben ise gerçek hayata göre daha cesaretliyim.

Hiç düşünmeden Sevgi'nin yanına gidiyorum.

"Merhaba." diyorum. Sevgi gülümsüyor:

"Merhaba." diyor.

Normalde gerçek hayatta olsa kekelerdim Lakin bu bir rüyadı ve o rüyanın kahramanı bendim.

"Niye buradasın?" diyerek bir soru soruyorum.

Şimdi şu konuşmayı düşünüyorum da normal bir kızın bu soru karşısında tepkiyi az çok biliyordum.

"Sanane be salak." veya "Seni ilgilendirmez gerzek." gibi insanın güvenini alt üst edecek laflardı.

Sevgi ise oldukça kibar cevaplamıştı soruyu. Aynı hayallerimdeki hanımefendiler gibi.

"Hiç." diyor. "Canım sıkıldı takılıyorum."

"Anladım." diyorum. Konu açmak için:

"Sen Derya'nın arkadaşısın değil mi?" diyorum.

"Evet. Derya'nın arkadaşıyım."

"Peki beni tanıyor musun?" Bir şey hatırlamak istercesine gözlerini kıstı.

"Sen galiba Arslan'ın arkadaşı Can olmalısın." diyor. Sevincimden havalara uçuyorum. Sevgi benim adımı biliyordu. Demek ki hiçbir zaman o orta sıralarda bulunan silik kişi olmamıştım. Bu sevincimi belli etmemek için bakışlarımı başka yöne çeviriyorum.

"İlginç. Adımı bileceğini hiç düşünmüyordum."

"Neden bilmeyecekmişim?"

"Bilmem. Hiçbir zaman o havalı erkeklerden bir olmadım. Ondan bilemezsin diye düşündüm."

Sevgi anlamsız bir kahkaha patlatıyor. Nedense söylediğim şey hoşuna gitmişti.

"Kendini çok küçümsüyorsun." Bakışlarımı ona çeviriyorum, yüreğimi paramparça eden o güzel yüze bakıyorum.

"Öyle mi? O zaman bunu kanıtla." Sevgi'nin kafası karışıyor.

"Nasıl kanıtlayım?"

"Gel benimle kantinde bir çay iç ve bu meseleyi daha detaylı konuşalım."

Beni mest eden cevabı anında veriyor.

"Olur."

Bundan sonrası açıkçası çok karışık. Çünkü abartısız söylüyorum. O kantinde Sevgi'yle aşağı yukarı 2 saat konuşuyoruz ve işin ilginç tarafı rüyanın mı saçmalığı bilmiyorum ama kantine bir kişi bile uğramıyor. Sanki rahatça konuşmamız için kimse gelmiyordu.

1 KADEH SEVGİWhere stories live. Discover now