B3

72 8 2
                                    

Multimedya: Arslan Kural

İnsanları anlamak zordu. Kızlara bakarsın sapık derler, bakmazsın eşcinsel derler. Her şeyi bir kılıfa uydurmak isterler.

Bir de üstüne böyle saçma sapan bir muhabbeti en yakın arkadaşın yaptığında daha çok sinirlenirsin. Çünkü ondan böyle bir şey beklemezsin. Seni yargılamayacağını düşünürsün. Lakin onun diğer insanlardan farkı olmadığını acı bir gerçekle öğrenirsin.

Arslan ilkokuldan beri arkadaşımdı. O da aynı benim gibiydi. Utangaçtı, insanlara karşı saygılıydı, daha önemlisi havalı olma çabalarına girişmezdi. Kızların önünde artist hareketlerde bulunmazdı. Ego kasmazdı.

Ama lise Arslan'ı çok değiştirdi. O masum çocukluktan çıkıp ergenliğe girince gözleri kızlara kaydı. Bir de üstüne Sevgi'nin yakın arkadaşlarından Derya'yla çıkınca kendini Kaf Dağında görmeye başladı. İnsanların duygularına önem vermeden dalga geçti. Sırf kızların yanında biraz havası olsun diye. Şimdi de gelmiş benimle dalga geçip kendi egosunu kasmaya çalışıyordu.

Ne var yani bunda? Sırf sevdiğim insandan veya hoşlandığım birine bakmayı düşündüğüm için diğer kızlara bakmıyorum diye mi eşcinsel oluyordum. Bu saçmalıktı. Ben gönlümden geçeni yapıyordum. Hoşlandığım kıza bakardım. Aynı Sevgi'ye baktığım gibi...

İtiraf ediyorum. Gerçekten Sevgi'den hoşlanmaya başlamıştım. Onun o insanı delip geçen mavi gözlerine aşık olmuştum. Kalbimi paramparça eden gülüşüne hasta olmuştum. Peki Sevgi'den hoşlandığımı nasıl anlamıştım?

Arslan'ın bana eşcinsel demesinden sonra ilk düşündüğüm şey ve ölümüne korktuğum şey Sevgi'nin bunu duymuş olmasıydı. İşte o zaman Sevgi'den hoşlandığımı anladım.

Anlamadığım konu ise neden Sevgi'ye karşı bir anda bir şeyler hissetmiştim. Dediğim gibi güzelliğe önem veren bir insan değildim. Eğer verseydim okuldaki diğer Sevgi'den güzel kızlara aşık olurdum. Lakin bir gerçek vardı. Sevgi şu ana kadar gördüğüm en güzel kızlardan biriydi.

Belki Arslan'ın bizi birbirimize yakıştırması hoşuma gitmişti ve yalnız sıkıcı hayatımda bir heyecan bulmaya çalışmıştım. Umuyorum bu heyecan arama bir aşka dönüşmesin. Umarım kısa bir anlık heves olsun.

Peki ya problemin diğer yüzü... Ya gerçekten ben güzelliğe önem veriyorsam. Sırf Sevgi bir anda güzelleşti diye ona ilgi duyuyorsam. O zaman bu düşündüklerim gerçek ise, yargıladığım diğer insanlardan bir yana farkım yoktu. Bende güzelliğe önem veren o salyası akan erkeklerden biriydim.

Neyin kesin olduğu belli değildi. Ama tek bir şey kesindi. Bu meselenin dibini kazıyacaktım.

Bunları düşünürken her zamanki yolumda evime gidiyordum. Arslan ile tartışmamızdan sonra sınıfa vardığımda son iki ders olan İngilizcenin hocası İsa Hoca'nın okulda olmadığını öğrendim ve bende hiç düşünmeden çantamı alıp okulun arka parmaklıklarından atlayıp kaçtım.

Yolum belliydi. Önce Buca Stadınından aşağı inip Kasaplar Meydanına varacaktım. Oradan Mendres
Caddesine inecektim. Bazen bu yolu izlerken markete girip bir şeyler atıştırırdım. Benim küçük zevklerimden biriydi. Neyse konumuzdan sapmayalım. Belli bir mesafe kat ettikten sonra Buca Belediyesi binasının yanındaki sokağa girer ve en sonunda kendi sokağıma geçiş yaptıktan sonra iki katlı evime girerdim.

Yolum yaklaşık 45-50 dakika civarında sürerdi. Evimin yakınlarında giden bir otobüs vardı ama kalabalıktan hiç hoşlanmadığım için binmeye gerek duymuyordum. O otobüsün insanı daraltan kalabalığını hayal edince otobüsle gitmeyi bırak öyle bir seçeneğim olduğunu bile düşünmüyordum. Hem ayrıca param cebimde kalıyordu. Otobüsten gelen parayla diğer masraflarımı çıkarıyordum. Benim için son derece karlı bir antlaşmaydı. Tek sıkıntısı sabah uykulu yürümek biraz zor oluyordu ve kışın gelen yağmurlarla birlikte yürümem daha zor oluyordu. Ama olsun benim için bu en büyük zevklerimden biri buydu.

1 KADEH SEVGİWhere stories live. Discover now