'H-hayır k-kesin şunu!'

Jungkook kan ter içinde kalmış, yardım için çığlık atacaktı ki yüzünün engellenmesiyle çığlıkları boğazında takılı kalmıştı, acıdan yutkunamıyordu.
Sayamadığı kadar el onu yerinde tutuyordu.
Halsizleşmeye, kaslarının gevşediğini hissetmesiyle oda yalın yankılanan hıçkırıkları yok oluverdi.

İçlerinden biri baygın bedeni omzunun üstüne yerleştirdi, hepsi başlarını emrinin altında oldukları kadına çevirip, gözlerini diktiler.

"Ne öyle boş boş bakıyorsunuz!? Şehir dışına olabildiğince hızlı bir şekilde çıkarın onu! Bu pisliği kimsenin özellikle bizim, ve oğlumun, Taehyung'ın bir daha görmesini istemiyorum!"

Elini gelişi güzel sertçe sallayarak onları kapı dışarı etti, bir bir hepsinin baygın bedenle çıkıp gidişini izledi. Sonunda odada tek başına kaldığında, ofisi boydan boya kaplayan şimdi, kapanmış camlara döndü. Elindeki küçük kumandada bulunan yukarı tuşuna basarak camları kaplayan filmlerin tekrardan yukarıya sürüyle kalkmasını sağladı, böylelikle ofisi az da olsa aydınlatan ışık geri dönmüştü. Mekanizma çalışmayı durdurduktan hemen sonra, cama doğru yöneldi, gözlerini aşağıya odakladığında birinin sırtında bulunan gencin üç siyah arabadan hemen ortada bulunana sokulmasını seyretti.

Dışarıda tek bir kişi bile kalmadığında arabalar çalıştı ve kimsenin gencin gideceği yer hakkında en ufak bir fikri olmadığı yere ilerlemeye başladılar.






"Yoongi... Şimdi açtılar mı?"

"Hayır, açmıyorlar."

"Hala mı?"

"Hala."

Yoongi ve Jimin, eskisi gibi yine bir çift, bir bütün olmuşlardı. Nasıl her şey bir anda bu hale geldi derseniz, onların da pek bir fikri yoktu. Her şey bir anda hızla gerçekleşmişti sonunda ise aslında taa başından istedikleri konuma tekrar ulaşmışlardı, yalan yoktu, nefret yoktu, sadece birbirlerine olan aşkları vardı. Şu an sadece buna ihtiyaçları vardı.

Tüm günü birlikte geçirmişlerdi ve Jimin evine gitmek istemediği için birlikte Yoongi'nin yerine gitmekte karar kılmıştılar. Yorgunluktan bitkin düşene kadar rahat koltukta birbirlerine sarılmış uzanırken en sonunda dayanamayıp uyuya kalmışlardı. Bir diğerinin varlığını, sıcaklığını, sevgisini özlediklerini birkez daha anlamışlardı. Bir direğini kollarının arasında sıkıca tutmayı özlemişlerdi. O kadar sıkı ki, birbirlerinden bir daha ayrılmamaya yemin eder gibi.

Ertesi gün, Yoongi Taehyung'ın asistanından bir çağrı almıştı adam patronunun nerede olduğunu soruyordu. Yoongi aniden sorulan soruyla afallamış kafası karışmıştı ancak tuhaf bir şeylerin olduğunu, Taehyung'ın şirkete hiç uğramadığı ve aramalara cevap vermemesinden kavrayabilmişti. Yoongi haber verdiği içib teşekkür etmiş, Taehyung'ı defalarca aramaya koyulmadan önce güzel birgün geçirmelerini dileyip, telefonu kapadı.

Ama işe yaramıyordu.

SeokJin dışında ne Taehyung ne de diğerleri telefona cevap veriyorlardı. SeokJin'in de gelen halsiz sesine bakılacak olursa, yeni uyanmıştı, geçen geceden hiçbir şey hatırlamadığı söylüyordu ama iyi bir dayak yemiş kadar canının acıdığını, kusacak kadar olduğunu söylemişti. Duruma anlam katmak adına daha çok ihtimal sunmaya çalışıyordu telefonun ardından, belki de alkol aldım? Diyordu ama hemen kendini yalanlıyordu.

〘TR〙「 All Mine - Taek∞k 」✓जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें