one//who are you

17.2K 558 125
                                    

İyi okumalar. 

 “Hood! Dışarı, hemen!”

Başımı pek de rahat olmayan sıranın üzerinden kaldırıp çantamı alarak ayağa kalktım. Normalde hiçbir üniversite profesörünün öğrencileri uyuduğundan dolayı dışarı attığı olmamıştır. Genelde dersini anlatır ve çıkar giderek monoton bir şekilde hayatlarına devam ederlerdi. Ancak ben istisnaydım. Özellikle Profesör Alto için. Geçen yıl onu günümüz sinemasının bir boka yaramadığını söyleyerek deli etmiştim. Tam bir saat boyunca bu konuyu tartışmış, insanların bizi dinlemesini önemsemeden hararetli bir tartışma içine girmiştik. Sonuç ise benim ona siktir git demem ve şuandaki durumumuz ortaya çıkmıştı.  Hakkı da vardı tabii…

“Üzgünüm Profesör Alto, ancak hala günümüz sinemasının bir boka yaramadığını düşünüyorum.”

“Eğer hemen dışarı çıkmazsan bu yıl da alttan dersin olacak.”

Omuz silkip ağzıma fermuar işaret yaptım ve dışarı çıktım. İnsanların arkamdan serseri diye adlandırması umurumda değildi. Sadece sınavlarıma giriyor ve yüksek notlar almam yetiyordu. Çünkü insanları ancak bu şekilde susturabilirdim.

Kapıyı kapattığımda ufak tefek bir bedeni bekleme koltuklarının yanında bağdaş kurmuş şekilde buldum. Gözlerini kapatmış ve ince dudaklarını aralamıştı.

“Kaderlerimizin aynı olması sence de tuhaf değil mi Hood?”

İnce ve melodik sesi kulaklarıma işlerken gülümseyerek yanında oturdum. Onun aksine ben rahat koltukları tercih etmiştim. Konuştuğunda yanağında oluşan çizgileri seviyordum. Ve bir de dudaklarının iki ucunda oluşan çizgileri… Çoğu insana bu çizgiler yakışmaz ya da çok yaşlı gösterirdi ama ona ayrı bir hava katıyordu.

“Günümüz sinemasının boktan bir kaliteye sahip olması bizim suçumuz değil, Mclntyre.

“Neden sadece kabullenmiyorlar? Bu çok saçma.”

“Çünkü biz özeliz Astrid. Sadece özel insanlar The Killers dinleyip günümüz sinemasının boktan olduğunu düşünür.”

“Yine de çok saçma.”

Yay gibi kaşları çatılırken derin bir iç çektim. En yakın arkadaşım huysuzun tekiydi. Astrid’in bu tavırları bazen çok bunaltıcı olabiliyordu ama onun da tıpkı benim gibi olması durumu kurtarıyordu. Gürültülü bir sesle ayağa kalktığında parmakları bileğimi sararak çekiştirmeye başladı. Anlamsızca ona baktım.

“Sıkıldım Calum. Diğerlerinin yanına gidelim, kesin onlarda atılmıştır.”

“Bir sonraki ders Sanat Tarihi Astrid. Kaytaramam.”

“Ne yani benim de Senaryo dersim var. Yapma, zaten en yüksek notları alıyorsun. Bir dersten olsa bile bir şey olmaz.”

“Astrid, olmaz dedim.”

“En yakın arkadaşını yalnız mı bırakacaksın?”

Vahşice duran sarı saçları neredeyse beline geliyordu. Ve karşımda köpek yavrusu bakışı vicdanıma tekme atmasıyla eşdeğerdi. Beni nasıl ikna edeceğini çok iyi biliyordu. Bunu bakışlarına bağlıyordum çünkü o küçük gözlerini kocaman açarak irileştirmesi ve istekle bakması ikna edici bir özelliğe sahipti.

Çantamı koluma asarak ayağa kalktım. Dudak büktüğü suratına anında joker gibi bir ifade yerleştirmişti. Karşımda zıplarken kendimi gülümserken buldum. Yürürken ince parmaklarının bileğimi sıkı sıkı tutması dikkatimden kaçmamıştı. Sanki o da düşüncelerimi okumuş gibi kendini geri çekti ve bir adım uzaklaştı. Gülümsemem daha da genişledi.

Halloween | C.HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin