7.BÖLÜM: ÇORBA!

16.5K 2.4K 960
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR MELEKLERİM.

Korkuyla arkamızı döndüğümüzde Seda ve Nur'la karşılaştık. Neyse ki görevliler değildi.

"Sürekli yurda geç kalmaya utanmıyor musunuz? Burası sizin babanızın yurdu değil, canınız istediği gibi girip çıkamazsınız."

"Bunu gece on ikiden sonra dışarı çıkan kız mı söylüyor?"

"Sesin bu aralar çok çıkıyor bulaşıkçı."

"Tam tersi olmasın?" dedim sessiz kalmayarak. Kollarımı göğsümün üzerinde toplayıp, yüzüme şaşkın bir şekilde bakan kıza aynı onun bakışları gibi soğuk karşılık verdim.

"Sende de bir öne çıkma durumları var, gerek burada gerekte okulda. Biraz kendimize çeki düzen mi versek acaba?"

Sırılsıklam olmuştum ama umurumda değildi. Bu kıza bu akşam haddini bildirmezsem gece yatağımda rahat uyumazdım.

Ona doğru adım atıp, yüz yüze geldim. İlk önce elinde tuttuğu şemsiyeyi alıp yere attım.

"Şimdi eşit olduk, biz ıslanırken senin kuru kalman haksızlık olur. Sonuçta yağmurun altında bizi sen tutuyorsun."

"Seni hadsiz."

Yüzüme tokat atacağı an elini havada yakaladım. Onu biraz kendime çekip, yanımda yapmayın diyen Serkan'ın sesini duymamaya çalıştım.

"Bak, seni tanımıyorum, kim olduğunu bilmiyorum, nasıl bir aile ortamın var bilmiyorum, bu yurt senin mi bilmiyorum. Anlayacağın sana dair hiçbir şey bilmiyorum. Sadece senin ukala, kendini beğenmiş, insanlara yüksekten bakan bir kız olduğunu biliyorum. Kimsin sen? Nedir seni bizden üstün yapan şey? Bizimle böyle bir üslupla nasıl konuşursun? Bu yurt senin olsa da ben buraya her ay para veriyorum. Ben nasıl kurallara uymak zorundaysam sen de uymak zorundasın. Konuşma üslubuna dikkat et. Bir daha arkadaşımı rencide edecek bir şekilde konuşursan kendimizi müdürün odasında buluruz. Ben seni şikâyet etmiş olurum, sen de müdürün karşısında insanlara yüksekten bakılmayacağını, onlarla lakayt bir dille konuşulmayacağını öğrenirsin. Yurdumuzun sitesinin başında yazan yazıyı okudun mu? Eminim okumamışsındır dur ben sana göstereyim."

Telefonumun ekranını açıp yurdun sitesine girdim. İlk başta yazan yazıyı yüzüne tuttum. Gözlerini devirip bakışlarını yan tarafa çevirdi.

"Okumak istemiyor musun? Pekâlâ, ben okurum. Saygı ancak özgürlüğün bulunduğu yerde vardır, sevgi ise özgürlüğün çocuğudur hiçbir zaman zorbalığın çocuğu olmamıştır. Yani diyor ki saygılı olun, kimseye zorbalık yapmayın. Kalbine biraz sevgi aşıla sevgili yurt arkadaşım, sev ve sevil insanlara kin kusma. Eğer sen seversen sevilirsin de."

Asılan yüzüne daha fazla bakmak istemediğim için Tuğba'nın elini tutup yurda doğru yürüdüm. Birilerinin o kıza haddini bildirmesi gerekiyordu. Kendine saygı duyulmasını istiyorsa başkalarına da saygı gösterecekti.

Yurdun içine girdiğimiz de görevli kadın kaşlarını havaya kaldırıp, "Nereden geliyorsunuz?" dedi sorgulayıcı sesiyle.

"Dışarıdaydık, yağmur dinsin diye bekledik dinmeyince yurda koştuk."

Kadın bizi inceleyip, "Doğru odanıza," dedi. "Hemen üstünüzü çıkarın yoksa hasta olursunuz."

Tuğba'yla canımıza minnetti. Koşarak asansöre bindik. Odamızın olduğu kata geldiğimizde hiç durmadan koştuk. Üşüyordum, iç çamaşırıma kadar ıslanmıştım. Hemen ılık bir duş alıp babamı aramam lazımdı.

Odaya girdiğimizde Tuğba üstünü çıkarırken dolaptan kıyafetleri aldım.

"İlk ben duş alsam olur mu?"

SESİM OLUR MUSUN & RAFLARDA Onde as histórias ganham vida. Descobre agora