26.Bölüm - Kafesteki Ruh

3.8K 204 75
                                    


27 Ocak 1978 Cuma - Quidditch Sahası

Quaffle yanından geçerken Alice geriye çekilmişti. Topu atan Jayleen'e döndü hızla.

"Özür dilerim Alice!" bir bulanıklık içinden bağırdı.

Tabii Adrian'da ona bağırdı.

Havaya rağmen Adrian aksattıkları idmanlar için baskı uyguluyordu ve daha fazla geçiştiremediler. Üstelik hala Harris'in yaptığı şeyin ve Sirius ile kavgasının öfkesi üstündeyken. Takımdakilere bağırmaya devam ederken, Alice snitch yerine kullandıkları ufak topu tekrar yakaladı ve olduğu yerde durdu.

"Biraz daha bağırırsa" dedi Jayleen ona yaklaşarak "onu süpürgesinden aşağı atacağım."

"Sıraya gir." dedi Paul yanlarından geçerken.

"Farkındayım." dedi Alice dejavu hissi ile. "Ayrıca donmak üzereyim. Artık geri dönelim." Parmaklarını dudaklarına götürüp bir ıslık çaldı.

Takımın bakışları üstüne döndü. "Hadi bitti, geri dönsek iyi olur." soğuğa ve yorgunluklarına rağmen hepsi sevinç çığlıkları attı. Süpürgelerini zemine çevirirlerken Adrian öfkeyle yanına uçtu.

"Daha bitmedi!"

"Donuyoruz Adrian!"

"Kaptan benim!" Adrian'ın sesi yükseldi, rüzgara rağmen sahanın her yerinden duyuluyordu. "Ben ne dersem onu yapmak zorundasınız!"

Alice dişlerini sıktı. Bunu yapmaktan hoşlanmıyordu ama bazen gerçekten kim olduğunu onlara hatırlatmak zorunda kalıyordu. Bunu her zaman onlar yapacak değildi.

"Kiminle konuştuğunu unutuyorsun, Parkinson." ela gözleri karanlığa rağmen parlaktı. Soğuk sesindeki uyarı Adrian'a çarptı. İrkildiğinde Alice tek kelime etmedi ve süpürgesini çevirdi.

Ayakları çimenle buluştuğunda diğerlerine baktı. "Neyi bekliyorsunuz? Yürüsenize!" hepsi itişip, koşar adımlarla çıkışa yöneldi.

Regulus biraz daha geride kalıp ona eşlik etmeyi tercih etti.

"Sirius'un yumruğunu henüz hazmedemedi." sesinde gurur var gibiydi. Bu tını Alice'i gevşetti.

"Hazmedemediği başka şeyler var." dedi Alice. Sonra Regulus'a döndü, bu konuyu onunla konuşmak istemiyordu. "Amcalık nasıl gidiyor?"

Regulus ona ayak uydurarak güldü. "Bilmem. Çok bir şey anlamadım. Çok ufak." Gideon'ın sarıldığı battaniyeler içindeki ufak görüntüsü, tombul yüzü gözünün önüne geldi. Bir de sesi. "Çok fazla bağırıyor."

Alice kıkırdadı. "O bir bebek."

"Korkunçtu!" Onu kollarına aldığı ilk an, yumuk gözlerini açmış ve Regulus'a bakmıştı. Ardından ağlamıştı. "Annem, Sirius'a benzediğini söyledi."

Kızın bakışlarına şaşkınlık yerleşince Regulus güldü. Elbette Walburga Black, Sirius'u silip atmıştı ama içinden bir yanı çok çok ufak yani onu özlüyordu. Gerçi bunun nedeni Sirius'un, Alice ile çıkması da olabilirdi.

"Ağzından kaçırdı." diye açıkladı.

"Eh buna şaşırmam işte. Walburga Black." başını salladı genç kız. Rüzgar hızını artırırken cübbesine daha sıkı sarıldı. Walburga'yı, Black ailesinden dinlediği kadarıyla biliyordu ama tahmin etmek zor değildi.

Isabella, ona sevgisini gösteren birisiydi belki ama en az onun ve diğer anneler kadar otoriter ve soğuktu.

Regulus bir yorumda bulunmadı, ikisi de diğerleri kadar hızlı adımlarla şatoya ilerlemeyi sürdürdü.

Slytherin PrensesiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon