6; hayat

956 168 97
                                    

  Bahçe kapısının önünde, Namjoon'un taksi gelene kadar içeride kalması için ikna etmeye çalıştığı meleği bekliyordum. Saçlarım çoktan pırasaya dönmüştü, sağanak yağmurun altında ekim ayının soğuğunu bedenime kabul ederken sağ ayağımı asfalta çarparak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Benim büyüdüğüm yetimhaneye yaşı büyükken gelen olmamıştı, yeni doğmuş bebeklerin getirildiği bir yerdi ve hiçbirimiz kendi isimlerimizle büyümemiştik. Uluslararası kanunlar yüzünden, demişti Soona, ona ismimin neden İngilizce olduğunu sorduğumda. Benimle beraber Hobi'nin ismi de yabancıydı mesela, hepimiz sahipsiz olduğumuzdan hiçbirimiz gerçek ismimizin peşine düşmemiştik. Ortada bulunacak bir isim var mıydı, orası da ayrı konuydu.

Ama ben ismimi öğrenmiştim.

Yıllar sonra.

Soona'ya, Hobi'yi yetimhanede çıkan bir yangında kaybettiğimi söylememin ardından, o ve ölen diğer arkadaşlarım adına bir şeyler yapmayı teklif etmiş ve yetimhanenin elde kalan kayıtlarına ulaşmıştı. Hobi'nin ismi yok olan belgelerin arasındaydı ama benim canımı sıkan şey bu olmamıştı.

14 Mart: Min, Yoon Gi
03/09, Dae

Kağıdın geriye kalan kısmı kül olmuştu, kurtarabildikleri satırların sonuncusunda gördüğüm ismin bana ait olduğunu anlamam zor olmamıştı. Dae kısmı yeterince okunaklı değildi ama yetimhaneye martın on dördünde getirildiğimi biliyordum. Bütün çocuklar getirildikleri tarihi doğum günleri olarak kutluyordu, daha doğrusu o günler sıra dayağına çekilmiyordunuz, bu yüzden herkes tüm yıl boyunca doğum günlerinin gelmesini iple çekerdi. Yalnızca, her yıl, yetimhaneye getirildiğim günden beş gün önce, yirmili yaşlarının sonunda, güzel bir kadın beni ziyarete gelirdi. İsmini sorduğumda ona anne dememi söylerdi ama yapamamıştım, asıl annemin beni doğururken öldüğüyle ilgili bir dedikodu dolaşıyordu bakıcılarımızın arasında, zaten en büyük hobileri dövdükleri piçlerin aileleri hakkında hikayeler üretmekti.

Kadının ismi Potty'ydi. Ona anne dememe konusunda ısrarcı davrandığımda dayanamayıp söylemişti ismini ve Potty teyze ben doğum günümü kutlamayı kesene kadar beni her mart ayının dokuzunda ziyarete gelip kimçi jjigae yemeye götürmüştü. Asla yaşlanmıyordu, ya da ben çocuk aklımla onun güzelliğine kapılıp gidiyordum. Bazen yüzümdeki morlukları görüp benden özür dilerdi, sebebini asla anlamazdım. Onu son görüşümde, bana, hakkında pişmanlık duymadığı tek şey olduğumu söylemişti.

Bu kadardı. Kimselere anlatamadığım sırrımdı, Hobi'nin bile haberi yoktu ondan. Soona belgelerde herhangi bir şey bulup bulmadığımı sorduğunda başımı iki yana sallamıştım, doğum günümü ve yetimhaneye getirildiğim günü bildiğim için kendi ismimi bulmam zor olmadı dememiştim. Suga olmayı beceremiyordum, başıma bir de Min Yoongi mi çıkacaktı?

"Hyung?" Meleğim yanıma geldiğinde gözlerimi kapatıp açarak sıyrıldım daldığım düşüncelerimden, Namjoon'dan aldığını tahmin ettiğim bir şemsiyeyi ikimizi de altına alacak şekilde kaldırmıştı havaya. Beklemeden yana doğru bir adım atıp çıktım şemsiyenin korumasından. "Hyung..." diye mırıldandı üzgün bir şekilde. Kafasının karıştığını biliyordum ama artık söyleyeceği hiçbir şeye inanmıyordum.

"Yalancı." Ona yandan bir bakış attığımda olduğu yerde baştan aşağı titremişti. Benim için yapmıyordu, burada gerçekten de Min Yoongi diye biri vardı, onun Min Yoongi'si, ona ne olmuştu bilmiyordum ama meleğim her şeyi onun için yapıyordu ve bu durum beni içinden çıkamadığım bir öfke denizinde boğuyordu. Hakkımda bildiği şeylerin listesi her an biraz daha kabarıyordu, o halde ne diye Suga olduğuma inanmamıştı? Bir tuzağın içindeydim, bilmediğim şeyler oluyordu, ismimi biliyordu. "Yalan söyledin."

the sixth book // yoonminWhere stories live. Discover now