Bölüm 5

4.6K 381 26
                                    

Olur ya,
Halledemeyiz bazı şeyleri
Bazı şeyleride mahvederiz
Ağlar, el ele tutuşur beraber güleriz,
sen yine de her şartda yanımda ol.
Rifat Akpınar

Poyraz'ın arabası bizim evin kapısındaydı?!
Ya babam görse? Yürek mi yemişti bu çocuk?
Tüm coolluğuyla arabasına yaslanmış, siyah güneş gözlüklerini takmış bana bakıyordu. Allah'ım bu nasıl bir rahatlık..
Yanına geldiğimde, geçen gün aynı onun bana yaptığı şekilde:
"Başıma bela mısın sen?!" dedim onu taklit ederek. Gözlüğünü yavaşça çıkarıp başına taktı. Yüzüne vuran güneşle saçları bile parıldıyordu. Onun bir rengi olacaksa bu siyah olmalıydı.
"O benim repliğim yalnız." demişti.
"Sen yürek mi yedin? Babam seni burda görse arabanla şu yokuştan aşağıya sallar seni, annem görse mahalleyi buraya toplar. Sen gelmiş burda yayılıyorsun!"
"Merak ediyorum da senin bu bilmişliğin genetik mi?"
İçimden Ya Sabır çekmiştim. Arabasına binmeyip yola meyil etmiştim ki:
"Bir daha mesajıma cevap vermezsen böyle her sabah evini basarım ona göre küçük hanım."
Şöyle küçük hanım diyerek kalbimin ritmini değiştirmese daha kolay karar verecektim.
"Yok yok sen gerçekten belasın!" dediğimdeyse yüz kasları kasılmış ciddileşmişti:
"Üvey annem olan o kadın hakkında ne biliyorsun Arya?"
"Senin adamının söylediğinden başka bir şey bilmiyorum" diyecektim ki adamını riske atmak istemedim. Aklıma bir oyun gelmişti ki. Rüyam da gördüklerimle onu sorgulayabilirdim. Acaba bu gece ki rüyamda duyduklarım doğru muydu?
"Imm mesela üvey annene benzediğimi biliyorum." diyerek iş atmıştım. Kaşlarını çatmış ve küçümseyen bakışlarından atmıştı.
"Başka?"
Demek ki üvey annesine benzediğim doğruydu. Bu yüzden! Belki  de bu yüzden bana karşı bu kadar sertti?! Evet kesinlikle öyle olmalı! Hatta rüyalarımda da bu mesaj vardı. Poyraz her rüyamda aynaya bakmamı istiyordu ve aynada yaşlı bir kadına dönüyordum. Çünkü ben o kadına benziyordum! Rüyalarımı hatırlamaya çalışmıştım.
"Peki mavi mor kapaklı bir kitap?" diyerek rüyalarım da gördüğüm o kitabı sorgulamak için de iyi fırsat bulmuştum.
"Ne saçmalıyorsun yine?"
Soran gözlerini görünce anlamıştım ki kitapla ilgili bildiği bir şey yoktu.
Evin bahçesinin kapanma sesini duyunca arkamı döndüm. Eyvah! Babam geliyordu.
"Git! Git hemen burdan! Babam geliyor! Şimdi görücek  seni yanlış anlayacak!" derken panik halinde sıralıyordum. Oysa Poyraz, bana bakıp dalga geçer gibi gülüyordu. En son
"Ya gitsene be çocuk!" diye cırladığımda. Babam yanımıza gelmişti. Al işte şimdi bir saat açıklama yapacaktık.
"Ooo Poyraz Bey sizi buralarda görmek ne güzel." diyen babamla şok yaşamıştım. Birbirlerini tanıyorlardı.
Özelse ben çıkayım o zaman!
"Merhaba Orhan Bey. Holdingimizi temsilen buraya geldim. Şirketinizde ki ihale ile bizzat ben ilgilenerek yardım edeceğim." diyen Poyraz'a hayretle bakıyordum. Demek ki kibar olabiliyormuş.
"Siz tanışıyor muydunuz?" dememle ikiside bana baktı.
"Arya senin burada ne işin var?" diyen babama:
"Şey.. Poyraz.. geçen gece beni eve bırakan kişiydi baba. Hani otobüste uyuyakalmıştım.."
"Haaa.. Demek o sendin. Poyraz çok kibar çocuktur." dedi bana dönerek. Kesinlikle öyle babacığım söylemene bile gerek yok..
"Teşekkür ederiz oğlum. O gece çok korkmuştuk." dedi babam. Poyraz ise bana bakıp gülümsemişti. Gülüşüne ilk kez şahit olmuştum.
Güldüğünde kısılan gözleri dünyanın hala yaşanabilir bir yer olduğunu fısıldıyordu..

Bakışlarımı hemen yere indirip içimden estağfurullah çektim.
O sana yabancı Arya!

"Sen buyur Poyraz bizim eve geç ben sana dosyaları göstereyim. Yarın ki iş yemeğinde detayları şirketimizin diğer üyeleriyle de görüşürsünüz." demişti. Poyraz'ın evimize geleceğine inanamıyordum. Yarında iş yemeği vardı meğer.

***

1 gün sonra

***

Akşam olmuştu. Her ne kadar ben gitmeyecek olsamda babam ve annemin Poyraz'ın yanında olacaklarını bilmek içimde tuhaf duygular hissetmeme sebep oluyordu.
Bu geceki iş yemeği eşlerinde gelebileceği bir akşam yemeği olacaktı. Babamda yanında annemin gelmesi için ona teklifte bulunmuştu. Şimdi beraber gideceklerdi.
Fakat babamın arabası tamirde olduğu için, annem ve babamı almaya Poyraz gelecekti.
Kapıdaki korna sesiyle evden telaşla çıkıp gelen arabaya binen anne ve babama baktım. Ne kadar tatlılardı. Kocasının başardığı işlerle gurur duyan ve babamın hep ellerinden tutan annem, onun da yanında hep annemin gülüşünü görebilmek için çalışmış babam.. Gurur verici bir tabloydu onları böyle görmek. Şimdi emeklerinin karşılığını alıyorlardı.
Telefonumun titremesiyle telefona baktım. Ekranda geçen gün ki numara olduğunu görünce Poyraz olduğunu anlayarak açtım.
"Arya annenler arabaya bindi mi?"
"Evet de sen sürmüyor muydun arabayı?"
"Hayır. Ufak bir işim çıktı ama şimdi yoldayım."
"Geç kalmışsın?"
"Sende bana geç kalmıştın.."
Telefonun kapanma sesiyle ortada kalmıştım. Şiir gibi bir ses tonu vardı.
Sende bana geç kalmıştın.. Ne demek istemişti ki?

***

"Daaaattt!!!"
Duyduğum sesle gözlerimi açmıştım. Çok yüksek bir ses duyulmuştu ve aşağıdan çığlıklar geliyordu. Saate baktığımda gece birdi. İşlek bir cadde de oturuyorduk ama bu normal bir korna sesi değildi. Arkasından gelen çarpışma sesi de korkutucuydu. Üstünde uyuyakaldığım koltuktan kalkıp pencereden dışarı bakmaya doğru yeltendim.
Acaba babamlar iş yemeğinden gelmiş midir diye uyku sersemi düşünürken kapı çalmıştı. Babamlar olabileceğini düşünerek kapıyı direk açtığımda karşımda polisler duruyordu. Başımda ki örtüyü düzelterek polise soran gözlerle baktım.
"Arya Altındağ?" demişti elindeki belgelere bakarak.
"Buyrun benim."
"Orhan Altındağ ve Leyla Altındağ neyiniz oluyor?"
"Babam ve annem."
"Biraz önce anneniz ve babanız bir trafik kazası geçirdi. Ambulans ekibi yolda.Size bilgi vermek için geldim." demesiyle polisi bir hışım itip kapımızın önündeki kalabalığa baktım. Biraz önce duyduğum ses..! Aman Allah'ım bu olamaz.. Kalabalığı da yarıp arabanın yakınında duran polisleri geçerken iri polis:
"Hanımefendi daha fazla ilerleyemezsiniz!" demişti.
"Ben kızlarıyım yalvarırım onları görmeme izin verin!" dedim. O sırada ambulans gelmişti. Gözlerimin önünde arabanın kapısını açacaklardı. Neredeyse hurdaya dönmüş arabaya gözlerimden sicim sicim akan yaşlarla baktım.
Allah'ım ne olur onları koru..
Ambulans ekibi arabanın kapısını açtığında kocaman bir çığlık koptu ağzımdan! Her yer kan içindeydi. Annem ve babam kanlar içindeydiler!
Allah'ım bunlar bir rüya olsun!
Derken annemin olduğu ambulansın içine polislerin yardımıyla binmiştim. Ayaklarım bedenimi taşımıyor annemin narin bedeninin kanlar içinde olmasına dayanamayıp ağlıyordum. O sırada cebimde defalarca çalan telefonum umrumda değildi..

***

Şimdi ikiside ameliyata alınmışlardı. Bense hastanenin acilinin kapısının önünde bekliyordum. Belki yirminciye çalan telefonumu bakmadan açmıştım.
"Arya! Neden açmıyorsun o lanet olası telefonunu?!" diye bağıran ve panik olmuş Poyraz'a cevap verecek gücüm bile yoktu.
"Arya iyi misin? Bir cevap ver!"
"Ameliyattalar.." diyabilmiştim ağlamaktan tükenen kısık sesimle.
"Yoldayım birazdan orda olurum" diyip telefonu kapatmıştık. Korkuyordum.. Kaybetmekten öyle çok korkuyordum ki..

***
Saat 02.00
***

Hâlâ Poyraz gelmemişti. Hemşireler ise ameliyathaneye girip çıkıyorlar hiç kimse bir şey söylemiyordu. Teheccüd namazı kılmak için hastanenin mescidine indim. Mescidde ellerimi Yüce Yaratıcıya açıp uzun uzun dua ettim. Mescidden çıktığımda ameliyathaneye baktım. Kimse görünürde yoktu. Hastane kokusundan bayılacak gibiydim. Hava almam gerekiyordu. Yaşadıklarım zaten yeterince ağırdı. Hastane kapısından çıktığımda temiz ve serin sonbahar havasıyla üşümüştüm.
"Giy şunu üşeyeceksin!" diyen tanıdık sese döndüm. Çıkarttığı deri ceketini üstüme atmıştı.
"Poyraz.." diyebilmiştim dolan gözlerimle. Ona minnettardım. Zor anlarımda yanımda ondan başka kimse yoktu.
"Ağlama!" diyen Poyraz'ın duygusuzluğuna ve dengesizliğine artık şaşırmıyordum. Yanımdaydı şimdi ya, daha iyiydim. 
"Ya iyileşemezlerse?" demiştim sesim titreyerek. Ondan beni teselli etmesini bekliyordum.. O belki benden nefret ediyordu ama ben onu yıllardır rüyalarımda tanıyıp sevmiştim. Ona güveniyordum.
"Bunları düşünme şimdi. Ben gidip doktorla konuşayım sende biraz hava alıp içeri gir." demişti tıpkı bir baba edasıyla.
"İçeri almıyorlar." diyebilmiştim çaresizce.
"Beni alırlar." demişti soğuk ses tonuyla ve hastanenin kapısından içeri girdi. Bu doğruydu. Poyraz bir şekilde içeri girerdi.
Derin derin içime çektiğim havayla biraz daha toparlanıyordum.

Gecenin karanlığında bulunduğum kuytu yerde ayak sesleri duyuyordum. Arkama doğru bakmak için başımı çevirmiştim. O an arkamdan siyah maskeli bir adam sıkıca beni kavrayıvermişti. Ellerinden kaçmak için debeleniyordum. Beni kaçırmaya çalışıyorlardı. Kalp atışlarımı kulaklarımdan duyuyordum. Elinden kurtulmak için çırpınırken bir araba önüme geldi. Arkamdaki adam beni arabaya sokmaya çalışmaya başlamıştı. Tam çığılık atacaktım ki burnuma bir anda bastırdığı pamukla gözlerime karartı inmişti.

Okuduysanız hikâyemize bir yıldız da siz bırakır mısınız? 💫

RÜYA! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin