Bölüm 13

2.7K 239 7
                                    

"Ey yâr! Hadi bir sünnet kopsun yüreğinden.. Kördüğüm gibi sev beni!.."
-alıntı


Gittikçe kapı yumruklanmaya devam ediyordu. Korku ile elimi kapının kulpuna dokundurdum ve ses çıkartmıyordum. Ama biraz daha zorlansa kapının açılacak olduğunu da biliyordum. Bir yandanda titreyen ellerimle Poyraz'ı arıyordum. En son dakikaların işlenmeye başladığını ekranda görünce telefonun açıldığını anladım bir heves ve heyecan ile:
"Alo Poyraz!" dedim.
"Arya bir şey mi oldu?" dedi korku dolu sesiyle.
"Poyraz kapıda biri var!"
Ses gelmiyordu! Ah kahretsin tekrar gitti bu hat!
"Alo, Poyraz! Sesim geliyor mu?!"
Off!
Tam o an kapıdan gelen sesle iyice sinmiştim:
"Poyraz seni kurtaramaz boşuna yorulma!"
Sakinliğimi korumaya çalışarak:
"Kimsin sen? Benden ne istiyorsun?!" dedim. Tam o an açılan kapıyla karşımda duran kişiye baktım. Daha önce tanımadığım genç uzun boylu bir adamdı. Şalımın açılan yerlerini kapattım. Adam ise bana cins cins bakıyordu. Sinirlerim bozulmuştu artık. Aklıma gelen kapıda ki Poyraz'ın adamına bağırıp onu çağırmak istedim.
"İmdaaat! Yardım ediiiin!" diye çırpınırken beni dirseğimden tutup yere fırlattı. Acımı hiç umursamadan,
"Dokunma bana!" diye bağırdım.
"Ne o? Günah mı?" dedi dalga geçerek. Ah Poyraz şuan burada olmanı çok isterdim.
"Günah sevap ne biliyor musun ki sen?" dedim. Tekrar açılan şalımla hem başımı hemde göğüslerime kadar sardım kendimi. Poyraz'dan başka kimsenin bana ufacık bile bakmasını istemiyordum.
"Yobaz mısın kızım sen?" demişti gülerek.
"Estağfurullah o sizin cahilliğiniz!"
Sinirlenmişti.
"Kes sesini başımı şişirme!" dedi sesini yükseltip:
"Kimle konuştuğunun farkında mısın sen?!" diye ekledi.
"Senin zahmet edipte buraya kadar gelmene sebep olan Poyraz'ın karısıyım bir sorun mu var?!" dedim.
"Gericiliğinden Poyraz'ın karısı olduğun fazlasıyla belli oluyor!" dedi gözleri kinle bakarken.
O kadar sinirlendirmişti ki beni kafasına bütün ayakkabılarımı fırlatmak istiyordum! Pislik!
O an aklıma internette okuduğum bir söz gelmişti.
"Allah iyi insanları, kötü insanlarla sınar. Ancak iyi insanları, kötü insanlara yar etmez." diyordu. Allah'a tevekkül edip yutkundum.

O an içeri Poyraz'ın adamı girdi. Saatlerdir neredeydi diye düşünürken başındaki kanı görünce dövüştüklerini anladım. Adam bana üzülerek bakarken diğer kötü adam belinden silahı çıkartıp gözlerimin önünde Poyraz'ın adamına silahı yöneltti.
İstemsiz 'yapma' diye fısıldarken gözlerimi kapattım ve duyduğum o korkunç sesle çığlık attım. Allah'ım içinde bulunduğum durumdan sana sığınıyorum, beni koru.
Silahını bana doğrultup:
"Bunu yapmak benim için hiç zor değil." diyerek beni tehdit etti ve Poyraz'ın kütüphanesinde ki kitapları yerlere fırlatırcasına karıştırıyordu. Fakat en son yere düşmek üzere olan Kur'an-ı Kerim'i görünce bir hışım yerimden kalkıp hemen ellerimle Kur'an'ı tutup göğsüme bastırdım. Sorgu ve sinirli gözleri bana dönünce:
"Her zerreme işkence de etsen bu kitabın düşmesine izin vermem!" diye onu cevapladım.
"Sen çok oluyorsun ama!" diyerek beni bir kez daha yere doğru itti. Üstüme doğru yaklaştı, attığı tekme ile dişlerimi sıktım. Sımsıkı Kur'an-ı Kerim'i tutuyordum.
"Allah'ım koru beni.." diye fısıldarken.
"Kes artık sesini!"diyip yüzüme hırsla bir tokat indiricekti ki kaldırdığı elinden tutan Poyraz adamı kendine döndürüp çok sert bir tokatı adamın yüzüne geçiriverdi!
Işıldayan gözlerle Poyraz'a bakarken, ona bir şey olmasından korkan kalbim hızla çarpıyordu.
"Ne işin var lan senin benim evimde!" diyerek adama yumruk atıverdi. Vücut yapıları birbirine benziyor olsa da Poyraz'ın karşısındaki adam ondan daha uzun ve iri kemikliydi. Ama Poyraz çevik hareketleri ile adamı yere yatırmıştı. Adam ise hırslanıp Poyraz'a yumruk atarken şimdi Poyraz altta kalmıştı. Korkuyla onlara bakarken adam Poyraz'a:
"Senden ve yobazlığından kurtulmak için her şeyi yaparım."dedi.
"Bir ezanla geldin bir sela ile gideceksin ne bu dünya telaşın?!" diye kükreyen Poyraz sakin olmaya çalışsa da siniri gözlerinden okunuyordu. Biraz daha yerde cebelleştikten sonra Poyraz adamın tekrar üstüne çıkmıştı.
"Lanet olmayasıca evrakları nereye sakladın alçak herif!"
Demek Poyraz bütün gün aradığı ve yerini öğrenmek için kalp krizi geçirdiğini duyduğu adamın karısını konuşturmaya çalışırken, evrakları saklayan adam evimizde burnumuzun dibindeydi. Hatta bir dakika! Yoksa bu adam..! Kalp krizi geçirip öldüğü sanılan adam mıydı?! Ama ölmemişti! Evet evet! Bu oydu! Adam Poyraz'ın boş anını yakalayıp silahına yeltenince:
"Poyraz dikkat et!" diye bağırmamla Poyraz çok kısa sürede adamın elini döndürüp silahını aldı ve adamın kafasına dayadı.
"Bunu mu yapmak istiyordun?" diye soran Poyraz'la gurur duydum.
"Karını da kendine benzetmişsin." dedi sırıtarak. Poyraz bir bana birde adama bakıp:
"Karımın adını ağzına alma! Bir dakika durmam sıkarım!" dedi.
Poyraz'ın böyle birşey yapmayacağından emindim ama konu ben olunca gözleri döndüğü için korkmuştum.
Tam o anda Poyraz'ın elinden tekrar silahı alan adamı gören Poyraz bu sefer silah ikisinin de elinde çekiştirmeye başlamışlardı. O kadar korkuyordum ki gözlerim kararmaya başlamıştı. O sıra da duyduğum silah sesi ile:
"Poyraz!" diye bağırdım. Fakat silah sesi ne Poyraz'dan ne de adamdan gelmişti. O sıra içeri giren polisler adamın bacağına ateş etmişlerdi.
Polisler Poyraz'ın ekibiydi anlaşılan. Kalpten bir elhamdülillah demiştim.
Adam yerde güçsüz düşüyorken ellerine kelepçeler bağlanmıştı. Polislerden yetkili olduğunu düşündüğüm biri Poyraz'a yaklaşıp:
"Poyraz? İyi misin?" dedi.
"İyiyim." derken dudağında ki kanı görünce kalbimin sızladığını hissettim. Sırf Allah rızası için girdiği bu dava da kanamıştı o dudağı.
Polisler benim ve Poyraz'ın ifadesini aldıktan sonra çıkmışlardı. Poyraz'ın öldürülen adamı da ekip tarafından alınmıştı.
Herkes gidip Poyraz'la başbaşa evimizde kaldığımızda sadece gözlerimizle birbirimize baktık. Ne o, ne ben konuşuyordum. En son pardesümü çıkartmak için ayağa kalktım. İçimde pembe bir kazak ve altında dizlerimin biraz üstünde duran beyaz eteğim vardı. Başörtümü de çıkartıp tam karşımda duran aynaya baktım. Gözlerim çok yorgun görünüyordu. Saçlarım dağılmıştı. Eşyalarımı katlayıp koltuğun üstüne bıraktım ve Poyraz'ın yanına oturdum. Elinden tuttum. O ise diğer eli ile saçlarımı yavaşça okşadı. Çok yorgundu gözleri.. Saçları karışmış, gömleğinin düğmelerinden bir kaçı açılmış, kravatı da biraz kaymıştı.. Yine de öyle hayrandım ki onun her haline, aşkla baktım bir kez daha. O ise fısıldayan sesi ile:
"Seni koruyamadım. Sana bir şey olacak diye çok korktum Arya. Seninle imtihan olmak çok zordu göz bebeğim benim." dedi. O dışarıda ki güçlü adamı böyle görmek değişik bir duyguydu. Masanın üstünde duran peçeteye uzandım ve peçetenin üzerine yanında duran lavanta kokulu kolanyadan damlattım. Poyraz'a iyice yaklaşıp dudağının kanayan yerine yavaşça değdirdim peçeteyi. Acımış olacak ki dudaklarından küçük bir inilti çıktı. Küçük hareketlerle dudağına peçeteyi değdirip çekiyordum.
"Hiç düşündün mü Poyraz?" diyip devam ettim:
"Acaba Yakup (a.s.) neden Yusuf (a.s.) ile imtihan edildi?" dedim pansumanıma devam ederken.
"Neden?" diye sordu Poyraz.
"Çünkü.." dedim. "Çünkü Yakup (a.s.) en çok Yusuf (a.s.)'ı sevmişti.."
Acı bir gülümseme ile gülümsedi.
"Bende seni çok seviyorum Arya." dedi. Söylediği ile yanaklarım kızarmıştı.
"Sabret Poyraz.. Rabbinin hatrı için sabret..." dedim. Yüzüme gelen saçlarımı geriye itip çenemden tutarak başımı kaldırdı ve gözlerimin içine baktı:
"Şahidim ki sen benim İslam davamda hep yanımda oldun, Rabbim Cennette de yanımda olmanı nasip etsin gözümün nuru."
" Poyraz bir şey istiyorum senden." diyivermiştim. Soran gözlerle bana bakınca bir çırpıda açıkladım:
"Poyraz ben babanı buldum!"

Okuduysanız hikâyemize bir yıldız da siz bırakır mısınız?💫

RÜYA! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin