"Sen gir banyoya senden sonra da ben girerim," ilk kaşları çatıldı. Sonra hiç bişey olmamış gibi arkasını dönüp banyoya ilerledi. Rahatlıkla nefes alıp, tekrar yatağa uzandım.

Çayımdan iştahla bir yudum alırken Azad in bana baktığını fark ettim. Ona ne oldu der gibi göz kırptım. "Gece olanlar seni fazlasıyla acıktırmış olmalı," söylediklerine karşılık beni öksürük tutmasıyla kahkaha attı. Bu kadar edepsiz olmak zorunda mıydı? Bana bir bardak su uzatırken umursamazca konuşmaya devam etti.

"Sanki yalan birsey mi söyledim?" Hala sırıtıyordu. "Dün çok ateşli ve kendinden emindin," dolgun dudaklarını yaladı. Bu durum beni rahatsız etmişcesine yutkundum.

"Dün gece hakkında konuşmak istemiyorum," tekrar tabağıma geri döndüğümde o konuşmaya devam etti. "Neden peki? Çok güzeldi. Üstelik bakire olduğunu da bilmiyordum. Ama yine de hakkını yemeyeyim iyi sevişi-"

Elime geçen zeytini ona fırlattım. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Zeytini yakalayıp keyifle ağzına attı. Hata mi yapmıştım acaba?

"Bir saat sonra seni arkadaşımla tanıştırıcam," ruhsuz bir şekilde güldüm.  "Ne bu şimdi? Birlikte olduk diye beni sahiplenmiş mi oluyorsun? " Kafamı salladım. 

"Hayır, seni bir sürü belanın elinden kurtarmaya yardımcı olan birini tanımak istersin diye düşündüm."

Off gene mi aynı mesele diye bağırmak istedim. Neden ben kuryelik yapıyormuşum gibi davranıyordu bu? Beni delirtmeye falan mı çalışıyordu?

Bakışlarımı ona çevirip kaşlarımı kaldırdım. "Ne seninle nede arkadaşınla uğraşamam. Hem cafeye gitmem gerek."

Yapmacık bir şekilde güldü.

"Saat 5 oldu. Bu saatten sonra cafeye gitsen ne olacak," Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Ciddi miydi? Omuz silkti. "Sabaha kadar sevişince akşama kadar da uyuyabiliyor insan."

Sinirden kıpkırmızı olmuş bir şekilde ona tekrar zeytin fırlattım. "Bu konu hakkında konuşmayı kes artık, " ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Yüzünde hala o imalı ifade vardı. "Dün de iç çamaşırlarını çıkarırken aynı böyle kızarmışt-"

"Azad kapa artık o sesini! "

-

Geldiğimiz yere baktım. Arabadan  inince bu sokak beni ürkütmüştü. Siyah boyanmış duvarlar ve etrafta sendeleyerek yürüyen insanlar vardı.  Ona çevirdim bakışlarımı. Üzerindeki deri ceketle ne kadar üşüse de belli etmemeye çalışıyordu. Sanki arkadaşları çok umurumdaydı da beni tanıştırmak istiyordu.

Önümden yürümeye başlayınca burda kaybolmamak için onu takip ettim.  Geçtiğimiz kısa kolidor sanki bana upuzun gibi gelmişti. İçeriye girdiğimizde bizi loş duman altı bir yer karşıladı.

Bu iğrenç yerde olan arkadaşını merak etmiştim doğrusu. Nasıl bir arkadaştı bu böyle?

Köşede bir masanın yanına geldiğimizde masada oturan yirminin son senelerini geçiren adam ayağa kalktı.  Yada ayağa kalkmaya çalıştı desem daha dogru olurdu. Çünkü sendeleyip tekrar yerine oturdu.

"Nerdesin kaç gündür lan sen?"

Sesi ne kadar tok çıksa da hareketleri o kadar tezattı. Bir mayışmışlık vardı sanki üzerinde. Elinde bira olduğunu anladığım şişeden bir yudum aldı.  Azad çoktan yanına oturmuş sadece ayakta ben kalmıştım ve beni de yanına çekip oturmamı sağladı.

"Bu kim?" Adamın soguk bakışları beni buldu. Loş ışık altında kaşındaki piercing parlıyordu. "Bu Berçem," dedi ve bakışlarını bana çevirdi. "Bu da Batı."

Ne yani beni tanıştırmak istediği arkadaşı bu muydu sahiden? Bu pislik çukurunda ayakta kalmaya çalışan hatta ayakta kalamayan adam mı?

"Ben gene biraz uçtum da," elindeki hapları bize doğru uzattı. "Alın sizde," ben cevap bile veremiyorken Azad onaylamaz bir şekilde kafasını salladı. "Uçmadan beni bekle demiştim," sesinde hayal kırıklığı mi vardı?

Baygın gözlerle bakan adam, elindeki biradan bir yudum aldı.  "Bunu soyleyeli kaç saat oldu farkında mısın?" Ortalarda gezen garson olduğunu düşündüğüm adama gelmesi için bi işaret verdi. "Çocuklara iki bira," dediğinde Azad karşı çıktı.  "Gerek yok, biz kalkıyoruz. Kafan güzel olmadığı bir gün konuşuruz." Diyerek ayağa kalktı ve beni de ayağa kaldırdı.

Neydi şimdi bu yaptığı? Niye gelmiştik niye gidiyorduk? Azad in saçma işlerinden biriydi işte. Dışarı doğru yürürken karşımıza çıkan yarı çıplak kadınlar sinirimi bozmuştu. Hepsi de yiyecek gibi Azad i süzüyordu.

Arabaya bindiğimizde öfkemi bastıramadım.

"Ne şimdi senin bu yaptığın?! Bilmediğim yer altı mekanlarından birine getirdin beni. Bana ne senin bağımlı arkadaşından?!"

Susmaya devam edip, arabayı çalıştırdığında ben hala bağırmaya devam ediyordum.

"Dengesiz misin nesin?  Hem niye almadın o haplardan. Içseydin ya!"

Karanlık  gözlerini bana çevirdi. Sus demeye getiriyordu ama susmayacaktım. "Uçsaydın sende. Yine tutsaydın saçlarımdan. Dövseydin ya beni! Ne olacak belki de o iğrenç odaların birinde öldürür-"

"Kes sesini!"

"Ne işim var benim o bataklıkta.  İğrençsin. Kim bilir böyle yerlerde daha ne haltlar yedin."

Bakışlarımı ona çevirdim. Ruhsuz bir şekilde güldüm. Sinirden direksiyonu sımsıkı kavramıştı parmakları. Umursamadım. İçimdeki herseyi kusmak istiyordum.

"Lan sen daha uçkuruna bile sahip çıkamıyorsun. Söylesene bana yaptığın gibi herkesi de-"

Karşımda biz doğru gelen araç cumlemi tamamlamama izin vermedi. Anlamadığım bir anda büyük bir gürültü koptu. Gözlerim kapanmadan önce duyduğum sadece Azad in isyan dolu  sesiydi. 

B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now