33

4.8K 367 748
                                    

Yavaş yavaş finale yaklaşıyoruz. Yorumlarınız benim için önemli. Yani düşüncelerinizi önemsiyorum. Çekinmeyin, lütfen.

İyi okumalar.

+++

Resim çizmeyi seviyordum.

İnsanları tasvir etmeyi, ruhlarına dokunamasamda bedenlerini tuvallerimde yansıtmayı seviyor hatta bazen içinde yaşadıklarınıda tuvallerime yansıtmaya çalışıyordum.

Başka türlü içimdekileri dökemiyordum çünkü.

Zihnimin derinliklerinde yaşananları kendimden başka kimse duymuyordu ve ben de onları susturmak için resme sığınıyordum.

Bazı insanlar deniz kenarına giderdi, bazıları müzik dinler bazıları da dans ederdi belki de ağlar ağlar susar kendini öyle rahatlatacağına inandırdı.

Çünkü onlara göre doğru olan buydu.

Tıpkı benim her defasında resime tekrar ve tekrar sığınmam gibi.

Birkaç gün önce Taehyung ile olan konuşmalarımıza asla anlam veremiyordum.

Aramıza bir şeyler giriyordu. Bir şeyler hep yanlış ilerliyordu ama bunu fark edemiyordum.

Edemiyordum ve engelde olamıyordum.

Fırçama batırdığım beyaz boyayı, mavi renkle birazcık karıştırdıktan sonra büyük bir incelikle kalan beyazlıklara dokudum.

Abim ile havarisi birkaç günlüğüne Busan'a gittiği için rahattım. En azından evde sürekli ismimi sayıklayan bir insan dışı varlık yoktu. Bu durum da beni eski aktivetelerime ağırlık vermemde yardımcı oluyordu.

Bugün Taehyung'la uzun zamandır uğramadığımız bara gidecektik. Her şeyin başladığı o gece kulübüne.
Ilk konserini verdiği yere.

Gözlerimi sıkıca yumdum ve yüzünü hayal etmeye başladım. Onu çiziyordum ve bu resmi çizerken bir kez olsun onun resmine bakma gereksiminde bulunmamıştım çünkü buna gerek yoktu. Yüzünü unutmadığım tek bir an yoktu çünkü.

Telefonuma gelen çağrı, Taehyung'un geldiğinin habercisiydi. Ona bir saat içinde hazır olacağımı söylemiştim ama tabloyla vaktimi o kadar öldürmüştüm ki hazırlanmayı unutmuştum.

Fırçayı boya kabıma bırakıp boyalı ellerimi umursamadan telefonumu elime aldım ve cebime yerleştirerek lavoboya doğru koşmaya başladım. Zihnimdeki sesler o kadar susmuyordu ki kendi söylediğim şeyi bile unutur olmuştum.

Elimi hızlıca yıkayıp yine aynı hızla odama doğru koştum. Gerçekten bazen balık hafızalı olmamın sebebini sorguluyordum.

Pijamalarımı hızlıca çıkarıp üzerime giyecek kıyafet bakmak için dolabımı açmıştım ki tekrardan telefonun çalmasıyla derin bir nefes verdim.

Ekranı yana doğru kaydırıp telefonu kulağım ile omzum arasına sıkıştırdıktan sonra koşarak dolabımın önüne geldim.

" Jennie - "

" Hemen iniyorum. Beş dakikacık daha bekler misin ? "

Gülme sesini duydum.

" Ben seni hep beklerim. "

Böyleydi işte. Sevgisini göstermekten,
bu denli belli etmekten asla çekinmezdi. Haklı da olsa haksız da olsa her daim kendini suçlu bulurdu. Benim için yapamayacağı hiçbir şey yoktu.

Elime aldığım derin göğüs dekolteli siyah simli elbiseye bakarken, " Peki bir saatte olsa bekler misin ? " diye sordum.

" Evet, bir saatte olsa seni beklerim. "

crystal snow | taennieTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon