BÖLÜM 26 - 'HİKAYE - I'

1.3K 140 159
                                    

Bu bölümde ilk kitabın 49 ve 50. Bölümlerine dair bolca göndermeler var. İsterseniz öncesinde bir gidip hafıza tazeleyebilirsiniz!

Yorumlarınızı eksik etmezsiniz umarım. 😍
İyi okumalar dilerim. 🙈

🌻🌻🌻

"Karşılığında istediğin şey ne peki?" diye sordu Duru.

Arthur yüzüne yine mimiksiz bir ifade yerleştirdi. O kadar ki, beyaz teni ve kusursuz yüzü de buna eklenince adeta bir heykel gibi görünüyordu.

"Ne istediğimi kavraman için öncesinde sana bir hikaye anlatmam gerekiyor," dedi.

"Bundan bıkmadın mı?"

"Hayır, anlatacak o kadar çok hikayem var ki, sanırım azıcık ömrün onların sonunu görmeye yetmezdi," dedi Arthur ciddiyetle. Adımlarını kapının hemen yanındaki aşınmış ahşap dolaba yöneltti. "Yine de beni anlaman için önce dinlemen gerekiyor" diye ekledi.

"Buna gerek var mı?"

"Elbette var. Anlamazsan, nasıl kavrayacaksın?"

Duru gözleriyle onu takip ediyordu. Dolabın kapağını açtığında, raflarına dizili olan içki şişelerine bakınca bir an şaşırdı. Bu her anlamda eski bir evde böylesine zengin bir bar görmek şaşırtıcıydı. Arthur iki şişeyi parmaklarının arasına sıkıştırıp, kapağı tam kapatmak üzereyken ona döndüğünde bakışlarını çabuk bir manevrayla kaçırdı.

"Emin ol anlatacağım hikayeyi seveceksin."

"Sanırım şu an yapacak daha iyi bir şeyim yok," dedi tek omzunu silkerek. "Ama kısa tutsan iyi olur."

"Sen de ister misin?" dedi Arthur, elindeki şişeyi işaret ederek. "Bir kadeh içersen eğer bazı şeyleri kavraman daha kolay olabilir."

"İstemem," dedi Duru. Hala yerde öylece dağılmış bir halde duran kadehin parçalarına bakarken, "Bir çeşit alkolik falan mısın yoksa?" dedi başını tekrar kaldırırken.

Arthur sırıtarak, "Değilim ama olmak isterdim" dedi. Yerdeki cam parçalarını ayağıyla bir köşeye itti ve usulca tekli koltuğa bir tahtmışcasına kuruldu. "Benimkisi bağımlılık değil, aksine diyetime yardımcı oluyor."

"Diyet mi?"

"Evet, eskiden kana susadığım anlarda kendimi alkolle avuturdum. Bir noktadan sonra şartlı refleks haline geldiler sanırım. İçtiğim zaman açlık hissetmiyorum," dedi elindeki şişelere bakarken. "Beni ilkel dürtülerimden, senin gibi insanları da benden koruyorlar ama aynı zamanda beni öldürüyorlar da," derken şişelerden birini yere bıraktı ve diğerinin tıpasını tek bir parmak hareketiyle açtı.

"Onların sana hiçbir zararı olduğunu sanmıyorum," dedi Duru öğretici bir tavırla.

"Beni kan içmekten alıkoyan şeylerin canıma bir kastı olmadığını mı söylüyorsun yani?" dedi Arthur. Açtığı şişeyi gözlerini Duru'dan ayırmadan başına dikip içmeye başladı.

"Etki ve tepki..."

İçtiği her yudumla yutkunması arasında kısacık bir mesafe vardı. Kana kana içiyor gibiydi. Çeyreğini saniyeler içinde tüketip, şişeyi indirdiğinde, "Güzel bir paradoks. Ölümsüzler ölümün peşinde," deyip güldü.

"Başla artık istersen."

"Önce otur lütfen," dedi şişeyle arkasındaki koltuğu işaret ederek. Duru biraz önce yaşanan konuşmaların hararetiyle dakikalar, hatta bir saate yakın zamandır ayakta dikildiğinin farkında bile değildi.

ÖNSEZİ #2: ALBATROSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin