Herkes teker teker selamlaşırken dedemin arkadaşı, “Merhaba, sen Almira olmalısın. Tanışmak şimdiye kısmetmiş. Ben Cahit.” dedi.

Samimi bir tavırla tokalaşmak için elimi uzatmıştım ki ben daha ne olduğunu anlamadan kendine çekip sarıldı.

Cahit beyin eşi, Zahide hanım da aynı samimiyetle karşıladı. Selamlaşma faslı bittikten sonra Zahide hanımın yönlendirmesiyle salon olduğunu düşündüğüm büyük odaya geçtik.

Herkes birbiriyle sohbet ederken dedem, Cahit beye hitaben, “Haktan yok mu?” diye sordu.

Cahit bey, “Şirketle ilgili bir işi vardı. Birazdan burada olur.” dedi, saatine bakarak.
                   ★
Zahide hanım oturduğu koltuktan kalkarak, “Sofra hazır. İsterseniz yemeğe geçelim.” deyince, hep beraber ayaklandık.

Yemek masasına özenle yerleştirilen yemeklere bakarken karnımın çok aç olduğunu yeni fark ediyordum.

Sandalyelerden birini çekip oturunca, Deren bir yanıma, Burak abim de diğer yanıma oturdu.

Orta yaşlı bir kadın tabaklara çorbaları doldururken herkes birbiriyle sohbet etmeye devam ediyordu. Öyle ki içeri giren kişiyi ben, Burak abim ve Deren'den başka kimse fark etmemişti.

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken, hastanede karşılaştığım adamın burada ne işi olduğunu düşünüyordum ki aklıma dedemin bahsettiği, Cahit beyin oğlu Haktan geldi.

Şansıma küfürler yağdırırken, Haktan'ın gözleri beni buldu. Yüzüne yayılıp, anında silinen gülümsemesini yakalamıştım.

Aynı ukala gülüşü vardı suratında.

Kapının önünde dikilmeyi bırakıp, bize doğru yürümeye başlayınca, ortam birden sessizleşti.

Herkesin gözleri onu bulurken, yavaşça öksürdü ve “Geciktiğim için kusura bakmayın. Ufak bir işim vardı.” dedi, sıcak tuttuğu sesiyle.

Herkesle teker teker selamlaşırken dedemin yanına gidince, dedem ayağa kalkarak  “Haktan.” dedi, inanamazca.

Yere çok da uzak olmayan bir mesafede elini tutarak, neşeyle “En son gördüğümde bu kadardın. Ne kadar büyümüşsün.” dedi.

Dedem Haktan'a sarılınca, Haktan da en az dedeminki kadar sıcak bir sarılmayla karşılık verdi.

Deren ve Burak abim de Haktan ile selamlaştıktan sonra Cahit bey araya girerek, “Oğlum, seni Almira ile tanıştırayım.” beni gösterdi ve “Muhittin'in torunu Almira.” dedikten sonra oğluna dönerek, “Oğlum Haktan.” dedi.

Bu şekilde tanıştırılmaktan hiç hoşlanmazdım hatta nefret ederdim ama umursamamaya çalıştım.

Haktan yüzünde oluşan memnuniyet kırıntılarıyla, “Demek ismin Almira.” dedi ve elini uzatarak, “Merhaba Almira. Seninle yeniden karşılaşmak güzel.” dedi.

Herkesin bakışlarının üzerimizde olduğunu hissedebiliyordum.

Haktan'ın uzattığı elini hafifçe sıkarken, gülümsedim ve “Merhaba.” dedim, dişlerimin arasından.

Daha önceden tanıştığımızı vurgulaması, vücudumun karıncalanmasına sebebiyet vermişti.

Haktan hâlâ elimi bırakmazken, elimi sertçe çektim ve yerime oturdum.

Önümdeki çorbayı içmeye başlayınca Cahit bey, “Daha önceden karşılaştığınızı bilmiyordum.” dedi.

Gözlerimi Cahit beye çevirerek, “Ufak bir kaza geçirmemi önledi. Önemli bir şey değil.” dedim, samimi olmaya özen göstererek.

CÜDA Where stories live. Discover now