Kampa Gidiş

52 2 48
                                    

İlk günden önceki birkaç ayrıntıdan bahsedeyim.

Ailemin (daha çok annemin) tonla sorusu, oymuş buymuş tonla problem sıralamalarını bir köşeye bırakırsak, özel bir isteğim vardı. İki koca hafta Özgür ile birbirimize katlanmamız gerekecek olmasına ek olarak bir de arabamız olmasına rağmen otobüsle gitmek, hatta AYNI OTOBÜSLE GİTMEK istiyorduk. Tabi ki yemedi... Ama bahsetmeyi gerçekten istediğim bir konu olduğundan kusura bakmayın. İşe yaramak üzereyken annemin arkadaşları tonla alayına maruz kalınca nasıl yer ki... Hala onlara sevgi sözcüklerim bulunuyor. Çocukça masraflı ve saçma bir istek diyebilirsiniz, ama olsun ya... Neyse, bunu geçelim.

Kamp hakkında bilgilendirme e-postalarında ısrarla belirtilen bir mesele olduğuna değinmeliyim.  Örneğin;

Soru-Cevap Kısmı =

Neden kamp Bolu'da?

-Çünkü esiyor =)

.............

Gerçekten böyle yazıyordu. Ayrıca şaka yapmıyorlardı. Bolu GERÇEKTEN esiyor. İlk gün bir taraflarımız donmuştu.

5 saat civarı bir yolculuktan sonra otobüs durağından Özgür ve halasını alıp Kamp'ın yapılacağı üniversiteye gitmiştik. Ayrıca yanımızda ne hayra alametse teyzem vardı (küçüklüğümden beri ona "Başka Teyze" dediğimden umarım böyle yazmamı dert etmezsiniz çünkü gerçekten başkadır). Özgür ve halasını erkek yurduna bıraktıktan sonra üniversite sınırları içerisindeki kız yurduna kaydımı yaptırıp şehirde yemek yemeye gitmiştik. Yetişkinler konuşurken Özgür ile bir sohbet edelim dediysek de bizden başka kimse anlamadığından sinirleri bozulup bizi susturmuş ve konuşacak daha iki haftanız var demişlerdi. Gıcıklar...

Ailelerimizi postalamayı başardıktan sonra ilk defa üniversitedeki aktivite merkezine gitmiştik. Daha doğrusu e-postalarda atılan harita ve alan bilgilendirmelerine göre oranın adı Aktivite Merkezi'ydi. Ancak geçen yıl kampa gitmiş olan üstün zekalı Özgür kardeşim oranın adının Aktivite Merkezi olduğunu bilmediğinden ararken birazcık sıkıntı çekmiş olabiliriz. Önüne geldiğimizde ve oranın Aktivite Merkezi olduğunu öğrendiğinde Özgür'e sağlam bir tekme atmadım tabi ki, ne demek, ne münasebet! Özgür'e Morul Kafa lakabını orada takmıştım.

Yemek yerlerini gezip oradaki Şok Market stoğunu kontrol ettikten ve birkaç bilgi edindikten sonra saat geç olmaya başladığından onunla otobüs durağına gitmiştik. Oradan yurda kendim dönmeye karar vermiş, ama uzun U dönüşü yapmaya üşendiğimden direk yeni kesilmiş upuzun çimenlerin içinden, yokuş aşağı yürümeye karar vermiştim. Bilin bakalım kimin üstü başı dikenli çimenliklerle dolacağı bir yerde düşerek batmıştı? TABİ Kİ BENİM! Üstüne telefonumu da düşürmüştüm, muhteşem değil mi? Allah'tan çimenliğe girmeden önce telefonuma bakmış ve çıkmadan hemen önce de olmadığını fark etmiştim. Yani bakmam gereken sadece upuzun, kesilmiş ve yan yatırılarak bırakılmış çimenliklerle dolu çıkıntılı bir toprak bölge vardı.

Bulmam ciddi ciddi 4 dakikamı aldı. Hava aydınlıkken yeşillikler arasında lacivert bir telefon nasıl gözükmez ki? Bir çukura düşüp yandan otlar tarafından sarılınca işte öyle gözükmüyormuş onu öğrendim. Bulamasam kalpten gidiyordum o ayrı konu. 3750 liralık 6gb ramli 130 gb alanı olan Pocofon F1. Havamı da attığıma göre kalpten gitmekten kurtulduğum ana dönebiliriz.

Telefonumu bulup yurda yürürken yeni kapüşonlumun yünleri ve çimen topaklarıyla dolu olduğumu farketmem uzun sürmemişti, yurttaki odama gidince onları çıkartmam yarım saatimi almış, ve hala da arada buluyordum. İlk günden sağlam çuvallamış gibi hissediyordum. Bunları Morul'a anlatınca bir taraflarından gülmeye başladığından ona apayrı bir seviye sinir olmuştum. TELEFONUMU KAYBEDİYORDUM BE!

Her neyse, sakinim, evet, sakinim.

İlk defa bir yurt deneyimim olduğundan yatılı kuran kursumdaki gibi olacak sanıyordum, ama dürüst olmak gerekirse, kat be kat daha lükstü (o kadar lükstü ki ileriki günlerde yanlışlıkla su basıncı yüzünden duş başlığını da kırmıştım ama onu boşverin). 

Odalar dört kişilikti ve herkesin özel çalışma masası vardı mesela, buna lüks denmez de ne denir? Benim daha iyisini gördüğüm söylenemezdi. Maalesef 10 yıllık bilgisayar o kadar kötü durumdaydı ki altı havada kalmadıkça ısıdan kapanıyor ve şarja takılı değilken yarım saate kapanıyordu, bu yüzden kullanmayı denememiştim bile. Buzdolabı bile vardı ki resmen aşık olmuştum, süperdi! Yurtlar hakkında bir sürü kötü yorum duyduktan sonra endişe ediyordum, ama şimdiden "geçici evim" gibi görmeye başlamıştım. Oda arkadaşlarımla Aktivite Merkezi'nde çiğköfte yemeye bile gitmiştik. Bu sadece ilk gün için geçerli olmuş olsa da... Yine de güzel bir zamandı. Sadece böyle devam edecek olmasını umabilirdim.

Linuxçular Arasında Bir GaribanOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz