intro.

444 47 43
                                        

1789, Güney Kore/Seoul

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1789, Güney Kore/Seoul

Küçük çocuklar, fırının basketlerinden buldukları yarısı yanmış olan ekmekleri, gömleklerinin eteklerine sarmış ellerinden geldiğince hızlı koşarak olay yerinden uzaklaşıyorlardı. Buğulu penceresinden çocukları gören fırıncı elindeki yeni çıkmış sıcak ekmekleri bırakarak kapısına çıkmıştı. Sesinin çıkabildiği kadar bağırmış, çocuklara hakaretler yağdırmıştı. Ciddiye alınmadığını biliyordu, koşup onlara yetişecek hali de yoktu; çocukların basketlerinden ekmek çalması artık alışılmış bir şey haline gelmişti. Ergin bir erkek çocuğu olsaydı, çocukları hemen yakalar ve babasını uğraştırmazdı ama fırıncının daha yeni doğmuş bir oğlu vardı. Kendi başına o küçük baş belalarıyla ilgilenmek zorundaydı.

Şu küçük çocukların en telaşlı anında fırıncıya yaptıklarına da bakın! Saray'ın mutfağından bugün yardıma çağırılmıştı. Kendi işlerini bitirdikten sonra hızlı bir şekilde saray'a gitmesi gerekiyordu. Bugün Kraliyet ailesi, tüm krallık için yemek düzenliyordu. Tüm halk bugünün özel bir gün olduğu anlamışlardı. Tek prenslerinin birinci yaşına girmesini kutluyorlardı. Yemek kraliyet ailesinin mutfağı tarafından veriliyordu. Ne kadar da cömert bir aileydi, kendi mutfaklarını halkına açıyordu. Fırıncı da bu yoğun gün için mutfağa yardıma gidecekti. Normal de böyle stresli işlerle uğraşacak bir adam değildi. Orta yaşlı, karısıyla birlikte normal bir yaşam süren adamdı, heyecan istemezdi hayatında. Ama saray ona yüklü bir ödeme yapacaktı. Bu fırsat asla kaçmazdı.

Fırıncı kapısından ayrılıp ekmeklerini hazırlamıştı. Gözleri sabahın yedisinde gelmesi gereken çalışanını arıyordu. Bugün onun yerine bakacak birini bulabilmişti. Adam geldiğinde dükkanı bırakıp saray'a resmen koşarak gelmişti.

Saat sabah sekizdi. Kraliyet ailesi yeni uyanıyordu. Saray mutfağı ilk önce ailenin ihtişamlı kahvaltısını hazırlamıştı. Fırıncı, aileye özel pirinç keklerinden ve böreklerinden yapmıştı. Aile kahvaltısını yaparken Vezir mutfağa girip çalışanları kontrol etmişti. Akşama her şeyin tam olmasını istediklerini, herkesin ara vermeden çalışmasını söylemişti.

Fırıncı şöyle bir etrafına bakmıştı. Saray da devamlı olarak çalışmak isteyip istemediğini düşünmüştü. Aslında basitti. Kahvaltı hazırlıyordun, çay saatleri geldiğinde çaylarını hazırlıyordun, günün yarısında boştun ve sonra akşam yemeği geliyordu. Büyük bir parti vermedikleri sürece günün neredeyse boş geçiyordu.

Günün getirdiği yoğunlukla fırıncı gün boyu kafasını kaldırıp etrafına bakamamıştı. Sigara molasına bile çıkmamıştı. Halkın tamamına yetecek kadar ekmek yapmak gerçekten zordu.

Günün sonunda yemekler hazırlanmış, masalara yerleştirilmiş, yeteceğini düşündükleri kadar sandalye getirmişlerdi. Saray'ın ihtişamlı merdivenlerinin bittiği yere halk için yer açmışlardı. Tüm umutları herkesin sığabilmesi adınaydı.

Run The Game.Where stories live. Discover now