" Hadi bakalım gelin ve damatı salona alalım artık. Nikah memuru geldi."
Ceren," Zaten evli bunlar nikah memuru niye geldi ki."
Cem," İşte maksak gösteriş olsun maviş."
Bora," Bu benim düğünüm burda başrol benim istediğimi yaparım."
Ceren," Ayy iyiki evleniyor pis dombul gözümüze gözümüze sokar artık evlilik cüzdanını."
Bora," Özellikle senin gözüne sokacağım çirkin. Belki görüp evlenirsin diye. Bak adını yazdım ayakkabımın altına."
Bora, ayağını kaldırıp gösterdiğinde şaşkınlıkla Bora'ya baktım.
" Ama burda sadece Cemre'nin ismi var. Bütün ayakkabıyı onun adıyla mı doldurdun."
Bora," Evet, aramızda evde kalan tek kişi o. Bende bütün bir ayakkabıya ismini yazdım illa bir yerden silinir diye. Aynı şekilde Begüm de yazdı. Bak burada da Ateş'in ismi var."
Bora'nın diğer ayakkabısında da Ateş'in ismi yazılıydı.
Cemre," Sana ne be benim evde kalıp kalmamam da. "
Bora," Nasıl bana ne. Ortada sap gibi kalan sensin. Her kesin başı bağlandı bir tek sen kaldın. Kızım sana her baktığımda acıların çocuğu Emrah geliyor gözümün önüne."
Cemre," Bende sana her baktığımda buz devrindeki sid geliyor gözümün önüne. "
Bora," Çirkin."
Ceren," Odun. "
Bora," Cadı."
Ceren," Öküz."
Bora," Kıskanç. Senden önce evlendim diye çatlıyorsun değil mi. "
Ceren," Tam tersine senden kurtuluyorum diye kına yakacam."
Hale," Ay başlamayın yine. O kadar yıl geçti aradan hala şu didişmeniz bitmedi."
Ceren," Ama o başlatıyor hep."
Bora," Pis iftiracı. Sarı saçlarını yoldurtma bana düğün günümde."
Asaf," Hadi artık çıkalım herkes bizi bekliyor."
Ceren, Bora'ya ölümcül bakışlar atarken Bulut, elini omzuna yaslayıp kendine çekerek saçlarından öptü Ceren'i.
Bulut," Ne zaman isterse o zaman evlenir mavişim. Kalbinin sahibini bulmadı demek ki daha."
Ceren," Düşünceli prensim benim."
Ateş," Bora, neden benim ismimi yazdın ki kardeşim."
Bora," Sende diğer sapsın çünkü."
Ateş," Yani ismim silinirse evleneceğim değil mi. "
Bora," Bide gelin çiceğini yakalarsan yüzde doksan garanti evlilik."
Toprak," Bora oğlum eğer öyleyse senin şimdi yüzlerce defa evlenmiş olman lazımdı."
Kuzey," Neden abi."
Cem," Çünkü Bora, tanımadığı düğünlere bile katılıp adını zorla gelin ayakkabısına yazdırıp gelin çiçeğini havada alıp kaçardı."
Herkes kahkaha atmaya başlayınca Bora, homurdanarak çatık kaşlarla Cem'e baktı.
Bora," O zamanlar kalpten istemiyordum bir kere öylesine yapıyordum."
Toprak," Tabi tabi öylesine."
Bora," Asaf, şunlara bir şey söylesene."
Asaf," Karışmayın kardeşime sanki siz hiç delilik yapmadınız. "
Odanın kapısı hızla açılınca hepimizin yüzü kapıya döndü.
Ayla," Yarım saattir gelmenizi bekliyoruz. Hadi neyi bekliyorsunuz daha. Bora bebeğim hadi. "
Bora," Tamam geliyoruz. Nasıl görünüyorum. İyi miyim.?"
Asaf, Bora'nın karşısına geçip kravatını düzeltip omuzlarında sanki toz varmış gibi silkeleyip gülümseyerek sevgiyle baktı Bora'ya.
Asaf," İyisin aslanım. Bugün senin günün hadi keyfini çıkaralım. "
Bora, mutlulukla gülümseyip Begüm'le birlikte odadan çıktılar. Bizde onların arkasından.
Bora ve Begüm bizden bir kaç adım önde gidiyorlardı. Bora, birden durup arkasına baktı. Gözleri dolarak baktı herkesin yüzüne en son Asaf'ta durdu bakışları. Birçok duygu vardı gözlerinde öyle güzel bakıyordu ki masum bir çocuğun anne babasını baktığı gibi baktı herkese.
Bora," Teşekkür ederim. "
Bora, ilerlemeye devam ettiğinde birkaç saniye yerimizde kaldık. Birçok şey vardı aslında o teşekkürde. Birçok duygu. Öyle içten söylemişti ki hepimizin tüyleri diken diken olmuştu. Dolan gözleri ise kalbimize asıl sarsıcı darbeyi indirmişti.
Ayla," Minik bebeğim benim ölürüm senin sisli bakan gözlerine. Asıl biz teşekkür ederiz bize geldiğin için."
Bora, Ayla'nın söylediklerini duysa ilerlemeye devam etti. Dün akşam ki konuşmayı duymamış gibi yapmıştık. Bora, anlamasın diye Asaf, telsizi kapatmıştı hemen. Hepimizi uyarıp duymamış gibi davranmamızı istedi. Bora, aramıza katıldığında hiç birşey olmamış gibi sohbet etmeye devam etmiştik. İçimizde ki buruklukla.

Herkesin gözleri önünde mutluluğa yine evet demişlerdi. Bora'nın Begüm'den önce davranıp ayağına basması herkesi güldürmüştü. Tabi kırılmasın diye oda ayağını Begüm'ün basması için uzatmıştı. Eğlence dolu geçen düğünü erkeklerin zeybek oynamasıyla son bulmuştu. Bora'nın mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Söz verdiğim gibi fotoğraf için ikizleri de getirmiştik. Kızımı Bora oğlumu ise Begüm kucağına alarak fotoğraf çekmişlerdi. İkizleri buraya getirmem pek sağlıklı değildi belki ama Bora'mın gönlü olsun diye yüzünde ki bu gülümseme hep kalsın diye değerdi bebeklerimin gelmesi. Hem biliyorum onlarda amcalarını çok seviyorlardı. Bora ve Begüm balayı için yola çıktıklarında bizde eve dönmüştük. Bütün günlerimizin böyle mutlu bitmesi için dua ederek uyuya kaldım.

Günler hızla geçiyordu. Bugün bebeklerin kırkıydı. Hergün biraz daha büyüyorlardı. Ne kadar zor zamanlar geçirsekte onların varlığı her şeyi unutturuyordu.
Asaf," Suyu seviyor baksana sesini çıkarmıyor aslan oğlum."
" Evet, seviyor suyu. Asil, kardeşine göre uslu bir bebek. "
Asaf," Kızım da uslu."
" Tabi babası çok uslu. Ortalığı hep o ayağa kaldırıyor. Abisinide hep uyandırıyor."
Asaf," Hemen karnı doysun istiyor. Bide ilgi istiyor tabi. Azıcık nazlı olabilir ama yaramaz değil mis kokulu prensesim."
" Hep sen alıştırıyorsun yaramazlıklara. Kucağa da alışmış zaten. O kadar diyorum gece ağladığında alma kucağına diye."
Asaf," Sallıyorum ama uyumuyor. Ağlayınca dayanamıyorum alıyorum kucağıma."
" Tanıyor seni. Kokunu alır almaz ağlamaya başlıyor."
Asaf," Seviyorum onları kucağıma alıp göğsüme yaslamayı. Öyle güzel bakıyorlar ki saatlerce izleyebilirim ikisinide."
" Sen çok güzel bir babasın. Hadi şimdi oğlumuzu da giydilerim oda uyusun kardeşi gibi."
Asaf," Bence de uyusunlar hatta mümkünse birkaç saat uyanmasınlar."
" Neden. "
Asaf," Biraz da beni sev bana zaman ayır diye. "
Birlikte oğlumuzu giydirip karnını doyurduktan sonra hemen uyuya kalmıştı minik bebeğim.
Asaf'ın kollarında odaya geldiğimde dudaklarıma kapanmıştı hemen. Tutkuyla beni öpüp bir yandan da üzerimde ki geceliği çıkarıyordu.
Birkaç dakika içinde ikimiz de çıplak kalmıştık. Aylarca biriken özlemimizi birkaç saate sığdırmaya çalıştık.
Asaf," Ahh Azze'm, çok güzelsin."
Asaf'ın giderek sertleşen hareketleriyle tırnaklarımı sırtına batırdım. Tenini çizen tırnaklarım ile inleyerek kollarını daha çok sıkıp tenimde hüküm sürmeye devam etti. Önce onun dudakları bütün vücudumu öpüp kokladı. Sonra da benim dudaklarım onun güzel teninin tadına baktı. Bedenlerimiz tekrar tekrar birbirine karışırken onunla olmanın hazzını ve tutkusunu birkez yaşamak dünyanın en güzel hissiydi. Vücuduma bıraktığı her öpücük mühürdü. Onun bana bıraktığı görünmez mühürler.
Hergün biraz daha aşık oluyorum. Hergün biraz daha seviyorum...
Her seviştiğimizde yeniden doğuyorum onun teninde.
Onun ruhu bana benim ruhum ona karışıyordu. Biz tek beden ve ruh oluyorduk.
Asaf'ın tutkusu ve aşkıyla Azze yeniden doğuyordu.
Bizim aşkımızın ve hikayemizin güzel bir sonu olacaktı. Çünkü biz hep inandık iyilik ve sevgi varsa mutlu sonlar da vardır.

YENİ BÖLÜM GELDİ UMARIM BEĞENİRSİNİZ ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM HEPİNİZE SİZİ SEVİYORUM ÖPÜLDÜNÜZ 😘 😘 😘

Tutsak,
Sen Sev Beni
Ayak İzleri kitaplarıma da şans verip okuyun lütfen 😊






ASAF-I AZZE TUTKUSU  Where stories live. Discover now