71. Bölüm: Arkanda

Start from the beginning
                                    

"Su iç ve yap Alper. Yapabileceğini biliyorsun." Yap.

Elimde olmadan ona emretmiştim. Alper beyaz kıyafetlerini uçuşturarak seri hareketlerle su birikintisinden bir avuç dolusu su içti, kıyafetinin içine modern koruyucu giysiler giymişti. Kuma oturduğunda ona daha fazla bakmayarak Çağan'a yaklaştım. Dizlerimin üstünde çöküp elimi yanağına yasladım. Bilincinden bir kırıntı bulmayı umuyordum ama yoktu. Kalbimde kıpırdanan istekle elimi çekip tüm gücümle kuma yumruk attım. Elimin altında camlaşıp kırılan kuma bir kez daha bakmadan gözlerimi kapadım. 

Ne yapacağımı bildiğimi umuyordum.

***

"Sonunda karşılaştık Aslı. Başka birini umuyordum ama sen de olursun."

Genç kız yaralı bacağını uzatarak oturduğu karanlık ve kasvetli köşeden nefretle kadına bakıyordu. Konuşmamak için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Konuşursa daha kötü olabileceğini düşünüyordu.

 "Ah, tatlı kız. Benim de bir zihin ustası olduğumu bilmiyor musun yoksa?" 

Ava, gözlerini kırpıştırarak güzel genç kıza baktı. Masum göstermeye çalıştığı yüzü haince parıldıyordu. Aslı, kızıl gözlerde kan ve ölümün çığlıklarını duyduanlam veremez haldeydi.

"İ im-imkânsız." Kekelemesine lanet ederek çenesini sertçe kapadı.

"Asıl imkânsız olan doğanın beni reddetmesi çocuk. O küçük kız zihin ustası olamaz. Hepinizi kandırdı." Sakinliğini koruyamayarak kollarını iki yana kaldırıp haykırdı. "Yalancı!"

Çöl kızılı ejderha derisinden pelerinini savurarak arkasına döndü. Karanlık zindandaki şuursuz muhafıza fısıldadı.

"Ne sorarsa anlat ona." Paslı kapıya değmeden tiksintiyle çıktı odadan. Son anda göz ucuyla ardına, kapı kapanırken kızın korku dolu gözlerine baktı ve gülümsedi. Her şey istediği gibi gidiyordu.

***

"Ben, ben biliyorum. Nereye gideceğimizi biliyorum!" Yanıma yalpalayarak koşmakta olan Alper'e baktım. Soru sormadan zihnine girdim. Çölün daha az çöl olduğu kurak ama tek tük de olsa canlının olduğu bir yer geçti gözümün önünden. Yaşam oraya uğrayıp çekilmişti anlaşılan. İklim iklimdi... 

"Gidiyoruz."

Çağan'a bir kez daha bakmadan ayağa kalktım. Yaralarının iyiye gittiği söylenemezdi. Ona bakarsam güçsüz düşerdim, bakmayacaktım.

Ama biliyordum ki durumu pek iç açıcı değildi. Gittikçe koyulaşmaya başlayan yaraları vücudunun her yerindeydi. Bu nasıl olmuştu anlayamıyordum. Buna nasıl izin vermişti, nasıl mümkün olabilirdi?! 

Çağan ne olacak Doğa'nın yumuşak kalbi bütün gücüyle haykırmıştı bu soruyu adeta. Ama ses çıkartmaktan korkuyordu diğerleri. Değiştiğimi biliyordum. Sırtımda peyda olan melez kanatlar bunun habercisiydi zaten.

Dudaklardan bazılarının soru için aralanacağını anlayıp kanatlarımı gerdirdim. Onlar çoktandır parçammış gibi alışmıştım çoktan. Alper için aynısı söylenemezdi. Kanatlarını tutmasını sağlayan bendim. Belki de bilinçaltım benden habersiz kardeş olduğumu herkese duyurmak istiyordu. Bunu sonradan öğrenen arkadaşlarım bile alışamamışken ben herkes bilsin istiyor olmalıydım.

"Ateş, sen onunla geride kal, muhafızlar ve koruyucular yolda. Geri kalanlar gitmeliyiz. Keşif yapacak ve plan kuracağız."

"Abriana, koruyucular doğrudan bizim gideceğimiz yere gelse daha avantajlı olmaz mı?" bir süredir sessiz olan güç ustasına bakıp düşündüm. Siyah zırhının içinde dimdik duruyordu ama Çağan'ın yaralanmasının onu nasıl etkilediğini biliyordum. Çağan hepsi için yenilmez bir lider, savaştı, bir ağabeydi. Kalbimin titremesine izin vermedim.

"Karşılaşacaklarımız artık eski basit ayakçılar değil ne yazık ki. Burada işi bitirebilecek birileri varsa bizleriz ve şimdiden iki kişi eksiğiz. O zavallı koruyucular için bu basit bir ölüm olur." Duraksayıp nefes aldım. "En azından onu görüp," elimle Çağan'ı işaret ettim. "neyle karşı karşıya olduklarını anlarlar."

Herkese arkamı dönüp hızla yürümeye başladım. Gözyaşlarımı görmelerini istemiyordum. Yanaklarımdan sakince inmeye çalışan gözyaşları daha yarı yolda buharlaşırlarken Ateş'in Çağan'ı gölge bir yere taşıdığını, Alper ve Poyraz'ın yolluk su aldığını, Uğur'un Doğa'yı teselli edişini ve Dicle'nin kimseden habersiz bir damla gözyaşı dökmesini görmüşçesine hissettim. Çağan'ın zayıf atan kalbini ise duymazdan geldim.

Yolun bir kısmında ben Dicle'yi taşırken Alper Doğa'yı taşımış, Uğur ise Poyrazı da alarak peşimizden süzülmüştü. Üç kişi eksiktik. Aslı... Gözlerimi birbirine bastırıp yaşları geri gönderdim. O olsa ağlamamı istemezdi. Ama şu an bir yerde ağlıyordu. Onu bulacaktım ve her gözyaşını birer birer ödetecektim.

Gelmemize birkaç yüz metre kala ilerlemeye son verip kanatlarımı yere indirdim. Diğerleri de kurak ve taşlaşmış toprağa ayak basarken elimle sessiz olmalarını işaret ettim. Burada saklanacak bir yer yoktu ama bir çözüm vardı.

Alper, yardım et. Kamufle olmalıyız

Alper kendinden emin, gülümseyerek kafa salladı.

-Çocuk oyuncağı

Beyleri sen al

Alper bana benzer olarak farkında olmadan beyaz ışıklar yayıyordu. Herkes ne olduğuna anlam veremezken üzerlerine vuran ışık, onlara değmeden etraflarından dolanmaya başladı. Buna görünmezlik deniyordu. Işığı bükersen, görünmez olurdun. Aynı şeyi kendime ve kızlara da yaparak sadece çok yakındakilerin bizi görebileceği sorunsuz bir kamuflajla yürümeye başladık. Sessiz olursak bizi kimse fark edemezdi.

Yaklaşıyorduk. Kalbim nefretle çarparken birkaç metre ötedeki kayanın arkasını gösterdim.

"Neden durduk?" Uğur sıkılmış görünüyordu. "Daha hiçbir şey yok."

Parmağımı dudağıma bastırdım ve başparmağımla kayanın arkasını gösterdim. Meraklı ustalar görünmez oldukları halde sadece kafalarını çıkararak gösterdiğim yere baktılar. Zeminle aynı renk giyinmiş ayakçıların maskeleri ışıldıyordu. Elimin altındaki kayayı elimi acıtana dek sıktım. Bunlar Aslı'yı kaçıranlardandı.

Ne yapacağız

Kardeşimin gözlerine beni rahatlatmaları umuduyla baktım ama bu gözlerde korku geziniyordu. Aslı'yı kurtarmaya gidebilirdik, ya da ortalıkta gezinen ayakçılarla düello yapardık.

Gözlerimi kapayıp Aslı'nın zihnine ulaşmaya çalıştım. Aslı, neredesin? Zihnini bana aç. Şakaklarım yanmaya, kalbim isyan edercesine bir hızla çarpana dek denedim.

Gözlerimi korkuyla açtım. Ulaşamıyordum. Hayır, düşündüğüm olamazdı.

Henüz erken tatlım, şimdilik keyifli zaman geçiriyoruz

Kafamın içinde yankılanan çığlık tek birine ait olabilirdi. Dudaklarımdan soğuk bir nefes dökülürken dizlerimin üstüne çöktüm. Bir damla kurumaya fırsatı kalmadan yere düşmüştü gözlerimden.

Arkana bak küçük kız

Dudaklarım hala beynimde yankılanan sesle titrerken sırtımı verdiğim kayadan sarsılarak ayrılıp ayağa kalktım. Arkadaşlarım bu ani şokun nedeniyle korku duyarken derin bir nefes alarak arkamı dönmeyi denedim.

Gözlerim gördüklerimi kabullenmezken arkadaşlarımdan gelen dehşet çığlıklarını duydum.

Her şeyin sonuna gelmiştik. 

***

Bir bölüm daha ve final. :'(:')

Yorumlarınızı bekliyorum zihin oyunları severler! 

Zihin Oyunları: SınırWhere stories live. Discover now