71. Bölüm: Arkanda

Start from the beginning
                                    

"Gitmişler." Abriana 'Ciddi -misin' dercesine kardeşine baktı. Arkalarından nefes nefese gelen kızlar ve Ateş yanlarına ilk incelemeden sonra varabilmişti. Herkesin aklında bir soru vardı. Şimdi ne yapacaklardı.

***

Ava memnun bir şekilde gülümseyerek birçok insan ve hayvanın kemiğinden yontulmuş tahtından yavaşça kalktı. Çoktan buruşması gereken güzel yüzü kendisinin özel çabalarıyla olması gerekenden genç görünüyordu. En fazla elli derdi teknoloji boyutundan biri, buradaysa en fazla iki yüz elli derlerdi. Kafasının üstünde kıvrılarak toplanmış kar beyazı saçlarının arasından yer altı zenginlikleri parıldıyordu. Zarif, dekolteli elbisesi kalbi gibi simsiyahtı, neredeyse zayıf denebilecek bedeninin kıvrımlarından dökülüyordu.

Kadın koyu renk boyanmış göz kapaklarını kısarak kızıl irisleriyle karşısındaki devasa yaratığa baktı. Çok güzeldi. Zarar görmesini zorlaştıran kalın derisi çöl kırmızısıydı. Mor denebilecek gözleri nefretle karşısındaki insanı izliyordu. Ah, o ki bir zamanlar dünyaya hükmetmiş olan türün en asil üyelerindendi, kendine yakıştıramıyordu bu acınası tutsaklığı.

"Tatlım. Esaretin istediğin zaman bitebilir."

Ejderha burnundan nefret dolu sıcak bir nefes verdi. Gözlerinden çıkan ölüm dolu bakışlar kara büyücüyü buldu.   

"Senin için öldüreceğime aciz bir tutsaklığı layık görürüm kendime."

Kadın kafasını geri atarak cilveli ama korkunç bir şekilde kahkaha attı. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu tarihi hançeri loş ışıkta parıldadı.

"Senle, ya da sensiz ucube, her türlü ben kazanacağım."

***

Çağan, onu bulmuşlardı. Yaralı olduğunu biliyordum ama...

Ellerimi dehşet içinde dudaklarıma kapadım. Midem bulanmaya başlamıştı, Çağan, bunu ona yapanlar, nasıl, anlamıyordum. O eğitimli bir savaşçıydı. Gözümden süzülen yaşlara engel olamayarak donakaldım. Hareket etme yeteneğim kaybolmuş gibiyken ustaların ilk yardım çalışmalarını izlemek dışında ne yapacağımı bilemiyordum.

Kıyafetlerinin kesik olan kısımları ve açık teni kanla çamurlaşan kumla kaplıydı. Yüzünden akan kanla harmanlanmış terlerinin üzerine yapışan kumlar onu yakıyordu. Neredeyse tanınmaz halde olan Çağan kendinde değildi.

"Ah keşke ilk yardım çantamız olsaydı." Umut dolu Doğa gergin ve korkmuştu.

"Yeterli olacağını sanmam. Yaraları basit birer kesikten öte. Eti kararmış." 

Soğukkanlı bir şekilde konuşan Uğur bir yandan seri hareketlerle Çağan'ın yaralarını temizlemeye çalışıyordu. Ben ve Ateş hariç herkes bir işe yarıyordu. Poyraz da üstümüze dağınık ve küçük de olsa bulut getirerek gölge yapmıştı.

Şoktaydık.

"Abriana, kardeşim. Ne yapacağımızı söylemelisin." Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Alper yanımda konuşup duruyordu ama odaklanamıyordum. İçimde haykıran bir şeyler vardı. İntikam, diyorlardı. Bunu ona yapanların bir nefes daha almasına izin verme!

"Alper, bir şeyler görmelisin." Bakışlarım hâlâ Çağan'daydı.

"Ne, nasıl. Bu elimde değil."

Ateş saçan gözlerimi ona çevirdim.

"Bu içinde var Alper. Yapabilirsin. Bana göster. Nereye gideceğimizi. Onlardan önce gitmeliyiz."

Alper kendinden emin değildi. Şakağından süzülen tere bir bakış attım. O savaşçı olamayacak kadar iyi kalpliydi ama hayat bunu uygun görmüştü. 

Zihin Oyunları: SınırWhere stories live. Discover now