*50* FİNAL 2*

15.9K 505 120
                                    

Arkadaşlar özellikle, yorumlarınızın benim için çok önemli olduğunu söylemek isterim. Evet, kabul ediyorum ki sonu hüzünlü ve kısa oldu. Bazı yerlerde aceleye gelmişcesine hızlı gelişti. Tüm bunları geri alamam ama en azından hikayenin karanlıkta kalan kahramanlarının akibetini anlamak için final bölümüne ekleme yapabilirim. Umarım seversiniz.....

(*************)

Beyaz mermer üzerinde, kara bir leke gibiydi ismi. Sanki oraya ait değildi, hiç olmaması gerekiyordu o isim, o mermerde.

POYRAZ EROĞLU.....

Son üç aydır her gün yolu bu mezarlığa çıkıyordu. Elbisesi gibi başındaki kara yazma bile yas tutuyordu giden evlâdın ardından. Hiç konuşmuyor, hiç ağlamıyor sadece gözlerini diktiği mermer taşının üzerindeki isme bakıyordu. Saatlerce, günlerce aylarca her günü buraya gelerek ve oğlunun baş ucunda oturarak geçiriyordu.

İçindeki acı gün geçtikçe azalacağına artıyor, öfkesi bitmek bilmiyordu. Oğlunu ondan alanlara duyduğu acı dolu öfke bir türlü bitmiyordu. Hayatta olmamaları, öfkesini azaltacağına daha da körüklüyordu. Göz ucuyla oğlunun hemen yani başında duran mermer taşına baktı. Bakışlarındaki yoğunlukla mermeri bile eritip yok etmek istiyordu, ama bunun yerine oğlunun yani başına koymuştu.

ZEHRA EROĞLU.....

Nefret ve tiksinme ile baktı yine her zaman yaptığı gibi. Soy isminin bir hizmetçi parçasının adıyla yan yana oluşu bile her baktığında nefretini kor alevlere çeviriyordu. Mecbur olmasa bırak oğlunun yanında bir mezarda yatmak, köpeklere atardı leşini belkide. Aynen oğlunun canına kast eden, Kazım ayaşşına yaptığı gibi.

Ona doğru yaklaşan ayak sesleri ile bakışını tekrar oğlunun mezarına çeviren kadın, gelen kişinin kim olduğuna bile bakmamıştı. Bir süre ardında duran kişiye, sabırsızlıkla gözlerini kapatıp açtı.

"ne var yine, buraya gelmeyin demedim mi size"

"kusura bakma büyük hanım, ne zaman geleceğinizi bilmediğim için buraya geldim." dedi, sesindeki yorgunluk yüzünede sirayet etmiş kadın.

"bu kadar acil ne vardı da geldin Gulfem kalfa"

"ben gidiyorum Hanımım, buraya da hem sizden helallik almaya, hem de onunla vedalaşmaya geldim"

Büyük hanım önce duyduklarını sindirmeye çalışır gibi yutkundu ve ardından ayağa kalkıp Gulfem kalfaya döndü. En az onun kadar yıpranmış, onun kadar acı çekmiş kadının gözlerinin içine baktı öfkeyle.

"onunla vedalaşmak ha Gulfem, o dediğin kim Gulfem biliyor musun? Benim oğlumun şu an burada yatmasının sebebi o, oğlum onun yüzünden şimdi kara toprakta biliyorsun değil mi?".

Gulfem kalfa, büyük hanımın her sözüyle yanaklarından akan göz yaşlarını usulca sildikten sonra başını Zehra'nın mezarına çevirdi. Üç ay sanki onun hayatından yılları götürmüş gibiydi. Beli bükülmüş, yüzünde acı ve kederin izleri kalmıştı. Kızım diye sevdiği, canımdan can bildiği, şimdi kara topraktaydı. Bir süre sessiz kalıp mezara baktıktan sonra tekrar büyük hanıma döndü.

" üzerimde hakkınız, kursağımda lokmanız var büyük hanım, size cevap vermek benim haddim değil. Ama şunu bilin ki Zehra, Poyraz beyimi çok sevdi. Çok çekti yavrucak, ama bunun sorumlusu olarak kimseyi suçlamadı. Acınız büyük biliyorum ama bu acının suçlusu Zehra değil?"

"kim o zaman kiiiiimm... benim oğlum neden orada yatıyor o zaman söylesene. Haddini, yerini bilmeyen bir hizmetçi yüzünden yalan mı?

Gulfem kalfa, ne söylese karşısında ki kadını ikna edemeyeceğini biliyordu. Bunun için değil miydi zaten çiftlikten ayrılmak istemesi. Büyük hanımın hakaretleri, aşağılamaları bitmek bilmiyordu. Konakta kim varsa kovmuş, tarla işçilerinin de bir daha konağa yaklaşmalarını yasaklamıştı. Onun gözünde ki alt tabaka insanlar hep nankör oluyordu. İlk başlarda bunu acısının tazeliğine verse de bunun altında çok daha büyük bir kin vardı.

"git hadi sende git, bir daha da kapıma iş diye gelme sakın" diyerek bağırdı büyük hanım. Gulfem kalfa elini öpmek istese de izin vermedi, yine de saygısını elden bırakmadan son kez Zehra'nın mezarına bakıp göz yaşları arasında uzaklaştı Gulfem kalfa. Bir daha bu topraklara ayak basmamak üzere.

Gulfem kalfa'ın ardından öfkeli bakışlarını, Zehra'ın mezarına diken büyük hanım"hepsi senin yüzünden, sen ve senin gibi gözünü para bürümüş, kendini akıllı zannedenler yüzünden. Ama bilmezler ki ben onlardan ve senden daha akıllıyım, sizin gibilerin geçtiği yollardan ben çoktan geçtim çünkü. Fakirliği, açlığı ben bilirim ben. Gözünü tepeye dikmek nedir, bu uğurda can alıp ruh vermek nedir ben bilirim. Altmışbeş yılımı verdim ben, büyük hanım olmak için anladın mı? " dedi ve dizleri üstünde oğlunun mezarı yanına çöktü, titreyen ellerini soğuk mermere sürerek. "oğlumu senin gibiler yok etsin diye yapmadım ama, onu bu soğuk mezara koymak için geçmedim o acılardan. Neden burada yatıyorsun biliyor musun hizmetçi kız? Benden oğlumu aldın ama yerine bana bir oğul verdin diye. Daha da önemlisi, Şahin benim veliahtım olacak. Onu ben yetiştireceğim, tam bir Eroğlu olacak. Işte burada olmanın ve o soyadımı almanın sebebi de bu. Şahin hiç bişey bilmeyecek, anne babası bir kazada ölmüş zannedecek. Benim, sadece benim oğlum olacak, senden de öfkemi acının verdiği kinin intikamını böyle alacağım. Öyle bir oğul yetiştireceğim ki annesi hakkında adından başka bir bilgisi olmayacak"...

SON..

Adana'ın Seyhan ilçesine bağlı bir köyde yaşayan bir kızdı Zehra. Olayın gerçek hikayesi ve en yalın kurgusuz anlatımı ile sizlere aktarıyorum. Sevdiği genç tarafından terkedilen genç kızı, ona bakan aile tarafından, başlık parası ile başka bir köye gelin ediliyor. Evlendiği adam ondan 15 yaş büyük olması nedeniyle, çevre halkı tarafından da dedikodular oluyor. Bu dedikodular üzerine bir de genç kızın hamile olduğunu çok geçmeden anlayan kocası, ailesi olmaması ve daha fazla dedikodu çıkmaması için geri göndermiyor. Ama genç kıza da eziyet ve işkence etmekten de zevk alır hale geliyor. Aylar geçip genç kız doğum yapınca da ilk doğduğu gün bebeği alıp gidiyor. Bebeği nereye götürdüğünü veya kime verdiğini bilmeyen genç kız yaşadığı acıya dayanamayıp aklını yitiriyor. Bir zaman dağda, bayırda kendini bilmez bir deli gibi dolanıyor. Ve bir gün bir uçurum dibinde cesedi bulunuyor. Ben bu acı hikayeyi duyduğumda, Zehra için çok üzülmüştüm. Yıllar sonra onun bu hikayesini hem sizlerle yalın haliyle paylaşmak, hem de kendim kurgulayarak sizlere sunmaktan mutluyum.

Başka bir hikâyede görüşmek dileğiyle şimdilik HOŞÇAKALIN...

Ve yeni kitap huzurlarınız da bekliyorum sizi orada 🤗

Ve yeni kitap huzurlarınız da bekliyorum sizi orada 🤗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ZEHRA*TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin