Kadın, nefs ya bir eşya değildi. Kadın sadece bedensel ihtiyaçların karşılandığı bir varlık değildi. Kadın ona bahşedilen en kutsal özelliklerle naif bir çiçek, güçlü bir varlıktı.

Kilit sesi duymamıza hepimiz kafamızı kapı tarafına döndürdük. İçeriye bir poşet ve büyük bir su bidonuyla giren adam ilk önce hepimizi baştan aşağıya inceledi daha sonra da elindeki poşetle bidonu yere bırakarak sus pus olmuş kızlara yanaştı.

Uzun kirli sakallı adam ilk önce önde oturan kıza yanaştı. Ardından da omuzlarına dokunarak yavaş yavaş penyesini aralamaya başladı.

Midem hafif hafif bulanırken burnumun aşina olduğu ekşimsi bir koku aldım. Genç kız daha fazla dayanamamış olacakki istifra etmeye başlamıştı. Adam sinirlenerek koyu kahve gözlerini kıstı ve o kızdan uzaklaşarak Kewêye doğru yanaştı. Kewêyse her zamanki sert bakışlarını adama yöneltmişti. Korkusuzca adamın gözlerinin içine bakarken ne kadar da güçlü bir kız diye geçirdim içimden.

Hayatım boyunca insanların gözüne hiçbir zaman doğru düzgün bakamazdım. En fazla iki saniye göz teması kurar daha sonra bakışlarımı başka bir yöne çevirirdim. Çekingendim. Başkaları tarafindan izlenmek ve onlarla konuşmak kabus gibiydi.

"Sen ne güzel şeysin öyle. " Adam Kewêyi çenesinden tutarken Kewê sertçe adamın elini itti ve " Bana sakın dokunma!" Dedi dilinin ucuyla.
.

Kızlardan biri bağırmaya başlayınca bizde ona ayak uydurarak bağırmaya başladık.

Adam bir anda cebinden bıçak çıkarıp Kewênin boğazına tutunca hepimiz susmak zorunda kaldık.

"Siz kimsiniz lan fahişeler? Kesin sesinizi yoksa bu güzel kıza yazık olur. "

Adam Kewênin boğazından bıçağı alarak cebine geri attı ve pis pis sırıtarak Kewênin göğsünü tutup sıktı.

Çaresizlik her geçen saniye daha da daraltırken bedenimi adam "İlk kimden çıktı o ses ?" Diyerek tehditle bize baktı.

Kulağıma kısık sesle gelen "Ben." Sesi bunun o küçük kızın yaptığı anlamına geliyordu.

Adam sakallarını kaşıyarak bir kaşını havaya kaldırıldı ve " Demek söylemiyorsunuz ha." Dedi ve Kewênin göğsünü daha da çok sıktı.

Endişeyle Kewêye bakarken Kewê dudaklarını sıkmış dolan gözlerini aşağıya eğerek saklamaya çalışıyordu.

"Söyleyin lan kim başlattı bunu ?"

" Ben başlattım. " Tüm bakışlar bana odaklanırken adam Kewêyi sertçe itti ve bana yanaşmaya başladı. Korkuyla yere bakarken beynim bir anda dejavu hissini yaşamıştı. Babamın adım adım bana yanaşması kemerini çıkarması ikiye katlaması ve sırtıma inen kemer izleri ve o tok ses .

"Sürtük. "

"Hayır!" Diye bağırdım bir anda . Adam beni sertçe kaldırıp sürüklerken kızların kimi dolu gözlerle bana bakıyor ve bu bağırışı ilk başlatan kızsa minnet dolu gözlerle bana teşekkür ediyordu .

O lanet yerden çıkarılırken adam beni sertçe bir sağ tarafa sürükleyerek beni bir dolu adamın olduğu bir odaya soktu.

"Bu kızın ne işi var burda Şirwan?"

Diğerlerine kıyasla daha uzun boylu olan adam ayağa kalkarak hiddetle bağırdı.

"Ne zannediyorsun kendini?"

"Bejno, bu kız bağırarak diğer kızları yoldan çıkarıyor. ". Omuzlarımdam sertçe sıktı "Çok dikbaşlı. "

"Sen nesin lan?" Adının Bejno olduğunu öğrendiğim adam kulağımı sağır edercesine bağırdı. Her laf edişinde bir köpek gibi salyaları akıyor yüzüme tükürükleri geliyordu.

Kafamı aşağıya düşürerek onun iğrenç tükürüklerinin yüzüme gelmemesini sağladım.

"Sana iyi bir ayar vermek lazım. " dedi eliyle çenemi tutarak yüzümü kaldırdı ve sırıtarak diğer adamlara baktı. "Haksız mıyım beyler?"

Hepsi Bir ağızdan "Haklısın!" Diye bağırdılar. Onların pis sırıtışlarını görmek istemiyorum çünkü varlığım onlar tarafından daha da acizleşiyordu. Ve aciziyet hissi insan için en zor hislerden biriydi.

Bejno diğerlerine bakarak eliyle bir komut verdikten sonra adamların hepsi sigara yakmaya başladı. Ardından Bejno ve Şirwanda sigaralarını yakarak diğerlerinin yanına oturdu.

"Adın ne senin?" Dedi ak sakallı adam. Hiç işitmemiş gibi sessiz durdum ve onlara bakmaya devam ettim.

"Adı neyse ne, baya güzel bir parçaymış bu." Diyerek bir kez daha belirtildi bir mal olduğum.

"Evet o yüzden buna iyi sahip çıkmalıyız, güzel bir fiyata gider bu."

Kaşlarımı çatarak onlara bakarken yüzümü kızartılacak bir soru soruldu.

"Bakire misin?"

Yüzümden kulaklarıma kadar hissettiğim sıcaklıkla yerin dibine girmek istemiştim. "Bejno bu kız bakire mi? Diye tekrarladı adam.

Bejno sigarasını dudaklarına götürerek bir nefes çekti ve dumanını bana doğru üfleyerek cevap verdi.

"Kızların hepsi bakiredir Akif. Eğer değillersede ortaya çıkar elbet. "

Beş dakikayı geçen sürede ayakta beklemiş ve adamların saçma ve iğrenç sohbetlerine maruz kalmıştım.

Ayaklanan bir kaç adamla geri döneceğimi düşündüm ve onlara baktım. Adamlarsa elindeki sigarayla bana yanaşıyorlardı. İlk başta ne olduğunu anlayamadım. Gayet sakin ve yorgundum. Yolculuk boyunca gözümü bir kez olsun kapatmamış sürekli sallanan gemide kusmamaya gayret etmiştim. Ara sıra kulağıma gelen ağlama ve inleme sesleri moralimi daha da bozmuş uykumu daha çok kaçırmıştı. Anladım ki şuan ihtiyacım olan tek şey soluksuz bir uykuydu.

"Bir daha o sesini duyarsam acımam koparırım o yılan dilini. " kulağıma sessizce fısıldanan sözcüğün yanında ağzımdan kısık bir çığlık kaçtı. Dudaklarımı dişleyerek, çıplak zemine karışan ıslak küle baktım.

Boynuma bastırılan sigaradan çok kalbimin acısı ağır basmıştı bedenime. Meyranın ihaneti öylesine derin etkilemişti  ki bağırmak, çığlık atmak delicesine ağlamak istiyordum. Sevdiğin, değer verdiğin insanın ihaneti çok acıtıyormuş insanı. Okuduğum kitaplarda hiç bir zaman anlayamazdım ihanet duygusunu.  Çünkü o zamanlar hissedememişim. Hissediyorum işte şimdi. Kalbimin acısına eklenen bu his çok yakındı artık bana.

Şirwan beni kızların olduğu yere götürürken tepkisizce etrafa baktım ve hayatım boyunca yapabileceğim en çılgınca şeyi yapmaya karar verdim o anda. Çünkü biliyorum ki her insan yeri geldiğinde yapamam dediklerini yapar. Hayatın silinmez bir kuralıdır bu. Şirwana sertçe bir tekme attım ve merdivenden hızlıca çıktım.

Önümde berrak boylu boyunca uzanan okyanusa ve batmak olan güneşi selamladı tükenmekte olan bedenim.

Çareler tükenmez derler belkide ama birgün o da tükenir. Günü gelen herşey elbet birgün tükenmeye mahkumdur. Ve o gün tükenen çare aslında bir çağırıştır insana. Demektir ki ihtiyaç duyduğun o çare senin ellerindedir . İşte o gün, insanın dönüm noktasının başlangıcıdır. Tüm çarelerin bittiği ve yeniden çare arayan her insanın dönüm noktasıdır o gün.

Arkamda duyduğum ayak sesleri ve bağırışlara kulak tıkadım ve son kez arkama dönerek bedenimi mavinin en güzel tonunu almış derinliklere bıraktım.

EşkiyaWhere stories live. Discover now