Bölüm Otuz İki - Kapan

En başından başla
                                    

Derken arabanın kapısını açtı, bir hışımla dışarı çıktı. Arkasından bakmakla yetinmedim ve ben de onun hemen ardından dışarı çıktım. Ormanın derinliklerinde bir yerdeydik, hava her zamanki gibi soğuktu ve yağmur çiseliyordu. Soğuğu düşünmeyi bir kenara bırakıp Alaz'a doğru yürüdüm. Yolun dışına, ormana bakıyor ve hızla solumaya devam ediyordu.

Yanına vardığımda birkaç saniye onu izledim ve sonra, ''Sorun ne?'' diye sordum korkusuzca, hiçbir şeyi anlamıyormuş gibi. Oysaki her şeyin farkındaydım.

Sorumla beraber beni kolumdan çekip, sırtımı arabasının kapısına yaslamasını beklemiyordum. Bu yüzdendir ki kalbim korkuyla hızlandı, Alaz iki elini arabanın tavanına koyup bana kollarıyla güçlü bir kapan yaptıktan sonra simsiyah gözlerini gözlerime odaklayıp ''Bunu neden yaptın!?'' diye kükredi.

Neyi demek istediğini biliyordum ancak yine de yaptığım şeyi büyük bir olay olarak görmediğimi göstermek amacıyla, anlamamış gibi, ''Neyi?'' diye sordum.

Ellerinden birini yumruk yaparak arabanın tavanına geçirdiğinde yerimde sıçradım. ''Efsun,'' dedi dişlerinin arasından. Sabrını taşırdığımı hissediyordum. ''Lefter'in teklifini neden kabul ettin!''

Nabzım korkudan ritmini yükseltse de kendimi ürkmüş bir kedi gibi göstermek isteyeceğim son şeyler arasındaydı. Böyle bir yola girdiysem sonuçlarına da katlanacaktım. Derince soludum. Tek kaşım havaya kalkarken, ''Neden etmeyeyim?'' dedim. Onun aksine ben sesimi oldukça sakin tutuyordum.

''Neden mi?'' diye sordu, sesi bir gram bile alçalmamış, aksine daha yüksek çıkmıştı. ''Buranın yerlisi olmadığın için olabilir! O adamın tekin bir herif olmadığı için olabilir! Seni ve kimliğini çok kolay fark edebileceği için olabilir! Nasıl bunları düşünmeden kabul edebildin!''

''Seni kıskandığım için,'' demek istedim fakat diyemedim. ''Bade'yle ikinizi yan yana görmeye dayanamadığım için,'' demek istedim lakin yine diyemedim. Bunların yerine, ''Düşünmediğimi kim söylemiş?'' dedim. ''Hepsini düşündüm ancak ben kendimi koruyabilirim.''

Alev saçan siyah gözlerinin tam zıttı bir gülümseme canlandı esmer suratında, ardından nefeslenir gibi güldü ancak bu kesinlikle insanın içini ısıtan gülüşlerinden değildi. ''Koruyabilirmiş,'' diye tekrar etti beni. Gözleri yan tarafa baktı, birkaç saniye öyle kaldı. Ardından silinen gülüşüyle tekrar bana döndü ve ''Aptal mısın kızım sen!'' diye kükredi. Bu bağırış bedenimde gerilenme güdüsüne neden oldu ancak arkamda arabası önümde kendisi vardı, bir adım bile uzaklaşamadım. ''Daha doğru düzgün güç kullanamıyorsun! Kimden koruyacaksın kendini!''

İçime korku dolu bir kasvet bulutu yerleşirken bir anda ben de ona karşı, ''Bana bağırmayı kes!'' diye diklendim. ''Aptal değilim! Sana yardımcı olmaya çalışıyorum hepsi bu. Bay Lefter'e yakın olarak sana daha iyi...''

''Yardımcı olmak mı?'' dedi kendimi açıklamama izin vermeden. ''Aptal!'' diye aşağıladı bir kez daha. ''Senden yardım isteyen mi oldu!? Senin şu an yaptığın şey işime çomak sokmaktan başka bir şey değil!''

''Hangi işine?'' diye sordum bu sefer ben de sesimi daha fazla yükselterek. ''Bay Lefter'in gizemini çözme işine mi yoksa boş bulduğun her an Bade'yi götürme işine mi?''

''Bade mi?'' derken çenesi kasıldı. ''Tabii ya, yardım falan bahane, her şey bu yüzdendi değil mi?'' Bir kez daha gözlerini kapatıp açtı ve başını biraz daha bana doğru eğdi. ''Bade'yle aramdaki şeyin duygusal bir şey barındırmadığını, bunun sırf abisi hakkında bilgi alabilmek için düzenlenen bir oyun olduğunu söylemedim mi sana?''

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin