1 [ Park Jinyoung'un Gölgesi ]

525 41 8
                                    

" Jaebeom dediklerimi unutma olur mu?" Jaebeom hyungunun bilmem kaçıncı kez tekrarladığı şey ile dudağını sinirle dişledi.

" Anladım. Uslu bir köpekçik olurum. Sahibime itaat ederim. Attığı kemiği kapar, etrafı da dağıtmam. " hafif sesini yükseltmişti.

Asansörün kapıları açılınca kendini sanki orada zorla tutuluyormuşcasına dışarıya attı. Arkasında bıraktığı bedene hiç bakmadan önceden gösterilen küçük odaya girdi. Beyaz çalışma masasının üzerinde duran bilgisayar ve dosyalara baktı. Şaka gibiydi cidden kulübeye benziyordu. Tatlı bir köpek kulübesi.

Çok sinirliydi. Eli ayağı birbirine girecek kadar sinirliydi. Bu şirketi alt üst edecek kadar çok. Yıllarca gecesini gündüzüne katıp çalışmıştı. Kendi parasını kazanmak ve annesini kimseye muhtaç etmemek için çok uğraşmıştı. Kimi zaman az uyumuş kimi zaman uyumadan durmuştu. Ne için okumadan şirketin başına geçirilmeye hazırlanan bir aptalın işlerini yapmak için mi?

Tüm gazetelerde boy boy fotoğrafları olan zengin Park ailesinin hiçbir baltaya sap olamayan şımarık oğlunun götünü toparlamak için harcanmış 5 yıl.

Kendini sandelyeye bırakıp başını arkaya attı. Sinirle gözlerini kapattı. Ellerini saçlarının arasına geçirip saçlarını parmaklarıyla çekiştirdi.

" Sana bir şey söylerse sessiz ol. Senden istediği şeyleri yap, onu görünce saygılı davran, sinir olacağı haraketlerden uzak dur. Kimseye bir şey söyleme. Jaebeom yeri gelince yok, yeri gelince var ol. " sabahtan beri sivri sinek gibi kulağının dibinde tekrar edilen cümleleri sinirle tekrarladı.

Masanın üzerindeki dosyaları sinirle yere itti. Kesik kesik nefesler alıyordu. Gözleri yanıyor gibi hissediyordu. Parmak uçları buz kesmişti. Her şeyi siktir edip çıkıp gitmek istiyordu ama çoktan satın alınmıştı. 3 aylık maaşını önceden almıştı. Annesi için küçük hediyeler ve ilaçları temin etmek için ihtiyacı olmasa bunu asla yapmazdı tabii.

10 yaşından beri ona bakan annesi artık iyice hastalanmıştı. Tedavi edilmek zorundaydı. Park Jaemin, mezuniyetinden hemen sonra ona bu teklifi sunmuştu. Parayı da kabartmıştı çünkü veliahtının işe yaramazlığını örtecekti.

Jaebeom cebinde titreyen telefon ile irkilip cebindeki telefonu çıkardı. Ekranda yazan ' Annem ' yazısını görünce normal konuşabilmek için ayağa kalkıp birkaç derin nefes aldı. Yavaşça telefonu kulağına yaklaştırıp açtı.

" efendim anne " içinden titreyerek çıkan sesine küfürler etti.

" nasıl ilk iş günün bebeğim. Her şey yolunda mı?" annesinin güzel sesi bir nebze de olsa içine su serpiyordu. Unutturuyordu yaşadığı şeyleri. Onun için yaptığı her şeyle gurur duyuyor asla pişmanlık hissetmiyordu.

" evet her şey yolunda sen nasılsın?" sinirden hâlâ titreyen ellerine aldırış etmemeye çalıştı.

" mükemmel, oğlum büyüdü de işlere gitti artık dinlenme zamanı benim için. Canım oğlum benim, yakışıklım. Kendini yorma olur mu? Seni çok seviyorum. " annesini dinlerken gözünden bir damla yaş firar etti. Hemen onu elinin tersi ile sildi. Ağlamaması gerekiyordu. Bu hayatta bir tek annesi vardı. Ona güvenen bir tek o vardı. Onun için güçlü kalacak ve onu mutlu edecekti.

" merak etme anne oğlunun ne kadar çalışkan olduğunu biliyorsun her şeyin üstesinden gelirim. Akşam görüşürüz. " annesine veda ettikten sonra telefonu kapattı ve masaya bıraktı. Kendisi de masaya yaslanarak küçük odasını süzdü. Adının bile bilinmeyecek olduğu bu koca şirketteki küçük odasına baktı. Park Jinyoung'un gölgesi olarak barınacağı şirkete.

Bu şirket bir çok insanın rüyalarını süslerdi. Kiminin yakışıklı ceosu nedeniyle kimini adı nedeniyle isterdi bu şirkete girmeyi. Birçok insana muhteşem gözükürdü. Burda çalışanlar kendilerini diğerlerinden üstün kabul ederdi. Ama Jaebeom için ise sadece Park Jinyoung'un yapamadığı ve asla yapamayacağı işleri yapacağı bir kulübe.

" hoş geldiniz efendim. " kapının önündeki sekreterin sesi ve ruganların çıkardığı ritimli sesi koridorda yankılandı. Jilet gibi giyinmiş genç adam yine dergi kapaklarından fırlamış gibi dimdik geçti Jaebeom'un odasının önünden.

" yeni geleni odama yollayın. " ve o kendini beğenmiş tonuyla bile insan ezen ses ilişti kulağına. Karşısında iki büklüm olan kız yönünü Jaebeom'un odasına çevirdi. Bir tıslama çıktı Jaebeom'un dudaklarının arasından. 'Yeni gelen'

Kız az öncekinin aksine umursamaz da açtı kapıyı Jaebeom'un gözlerine baka baka "Park Jinyoung seni odasında bekliyor. " az önceki kendini beğenmiş ses ona geçmişti.

Jaebeom gitmek istemiyordu. Giderse kan dökülecekti. Ya Jinyoung'un kafasını duvara vura vura ona zarar verecek ya da yumruk atıp tekmeleyerek yine ona zarar verecekti. Her ihtimalde zarar verecekti.

Kız elini havaya kaldırıp salladı. “ beni duyuyor musun seni bekliyor. ”

Jaebeom masanın üzerindeki telefonu sertçe yakalayıp cebine attığında kız hafif irkilerek geriye doğru çekildi. Jaebeom kapının kolunu parmaklarının arasına aldı.

" Park Jinyoung'a söyle yapmam gereken işler var. Ben onu odama beklerim önemliyse söyleyeceği. " ve kapıyı çekip kapattı. Sırtını kapıya yaslayarak kahkaha atmaya başladı. Filmlerde delirenlerin büründüğü bu durum onun için sinirin bir yan etkisiydi. Ya da belki gerçekten delirmişti.

Sandalyesine ilerlerken yere ittiği dosyalara bir tekme daha savurdu. Henüz oturmuştu ki cam kapının önünde beliren vücut kapıyı bir hışımla açtı.

“ kimsin sen kendini ne sanıyorsun !”

Du hast das Ende der veröffentlichten Teile erreicht.

⏰ Letzte Aktualisierung: Jan 14, 2021 ⏰

Füge diese Geschichte zu deiner Bibliothek hinzu, um über neue Kapitel informiert zu werden!

My Hope (Bnior)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt