IX - ❝Seni Kaybettim❞

Depuis le début
                                    

Gülümsedim ve yerdeki oyun halısının üzerine oturdum. Turan oyuncakları dizmeye başladı, yüzümde âdeta güller açıyordu.

Onunla beraber çay partisi yaptığımız zaman, "Aysar'ı gidip alalım mı? Çocuğumuz olur!" dedim sevinçle. Turan oyuncak bebeği bana uzattı, bebeği ittim. "Hayır, Aysarı alalım."

"Ama yengem kızar, Mihrinaz."

Omuz silktim. "Dedem de ona kızar."

Turan'la beraber gizli bir şekilde yeni doğmuş olan kuzenimizi almak üzere amcam ve yengemin odasına girdik, odada kimse yoktu. Aysar ise yatağında uyuyordu. Turan'ın boyu benden daha uzun olduğu için Aysar'ı o aldı. Uykusundan ayılmayan Aysar'ın ağlamadığı için şanslı sayılırdık. Turan kucağında Aysar'ı benim odama getirdi, halıya bıraktı.

Turan'la beraber evcilik oynamaya dalmışken Aysar hâlâ uyuyordu. Arada bir sanki annesiymişim gibi az olan saçlarına dokunmak haricinde onunla pek uğraşmıyordum.

Yarım saatten fazla zaman geçti, evde tiz bir ses yankılanmıştı. "Naz! Turan!"

Turan gülümsedi. "Bela geliyor."

Aynur yengem odaya âdeta dalarak girdi, çoğu zaman olduğu gibi Aysar'ı yanımızda bulmuş, çıldırmış, halamı çağırmıştı. Sonrasında amcamı arayıp şikâyet etmiş, akşam geldiğinde yemek masasında durumu dedeme bildirmişti. Dedem ise Aysar'ın iyi olup olmadığını sorduktan sonra bana ve Turan'a kötü davrandığı için yengemi azarlamıştı.

Başımı Turan'ın omzuna yaslayarak gözlerimi kapattım, aklıma onunla olan milyarlarca anım geliyordu. Sanırım en çok onunla anım vardı. Geçmişe dönüp baktığımda dahi kendimden çok Turan'ı görmemin başka bir açıklaması olamazdı.

Turan, "Mersin'de kimin yanındaydın?" diye sordu oldukça sakin sesle.

"Yalnız kaldım. Birkaç korumam vardı sadece."

Kendinden emin bir sesle, "Yalan söylediğinden eminim," dedi, sustum. Beni gerçekten tanıyordu.

"Dedeme mi gidiyoruz?"

Net bir şekilde, "Hayır," dedi. "Mihrinaz, durumlar çok karışık. Dedemle görüşmen senin için çok riskli."

Başımı omzundan çekerek tamamen ona döndüm. "Anlat bana."

"Ömer olayını biliyorsun. Dedem sanırım önceden bunu anladı ve seni uzaklaştırdı. Bir müddet daha uzakta olmanda fayda var."

Kalbim kasılırken, "Ömer'e ne oldu?" diye sordum.

"Şu an hapiste. Ama orada fişini kesecekler."

Yüzümü buruşturdum. "Ne?"

Turan çenesini dikleştirdi. "Ne sandın? Birkaç sene içeride yatıp elini, kolunu sallaya sallaya dışarı mı çıkacaktı? Azim Akşahin'e yaşattığı şeyin bedelini elbette ödeyecekti." Sesi acımasızdı. Onun acımasızlığı benim kanımı dondurdu. Ömer tutuklansın, dedem serbest kalsın diye ben de bir kadının ölümüne sebep olmuştum. Evet ama onu hapishanede öldüreceklerini düşünmemiştim. Dedemin, Turan'ın böyle bir işe kalkışacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi.

Fısıltıyla, "Onu öldüreceksiniz," dedim. Beni inkâr etmesini umuyordum çaresizce.

Sert bir nefes verdi. Soğuk sesle, "Ölüm onun kurtuluşu olacak," dedi. Hiçbir cevap veremedim.

Ben bu oyunda bir esire dönüşmüştüm.

Artık gerçekten kendimi tanıyamıyordum.

Şımarık bir kız çocuğundan acımasız bir kadına nasıl dönüşebilmiştim?

HALEFOù les histoires vivent. Découvrez maintenant