otuzbeş

8.5K 541 152
                                    

"Ya acaba bu çocuk beni istemiyor mu?" Beril kahvesini içerken beyaz masaya daldı uzun uzun. Anlattığına göre dün gece Uygar ile konuşmuşlardı ve Uygar ona görüldü atmış, son attığı birkaç mesaja da bakmamıştı. Ayrıca çocuk bugün de okula gelmemişti.

"Ya şimdi ben friendzone mu yedim?!" Beril ağlamaya hazırlanırken yanımıza oturan, daha doğrusu Avril ile Beril'in arasına oturan, Kuzey'e baktım. "Kim friendzone yemiş bakayım?"

Beril duyduğu laf ile sızlanıp kafasını masaya vurunca durumunun vahim olduğunu anlamıştık.

"Ya dün Uygar ile bunlar bir şeyler yaşamışlar da WhatsApp'ten." dedi Avril ve kahvesinden bir yudum alıp Kuzey'e baktı. "Tok evin aç kedisi gibi bakmayı keser misin? Bu kadar iştahla kahveme bakma Kuzey."

İkisinin arasında bakışlarım gidip gelirken Beril'e dikkat topladım. Umarım ağlamıyordur diye düşünürken gelen bir hıçkırık ile elimi omzuna koydum. "Sakin ol Beril. Bak gelir birazdan. Öğle arası, yarım gün gelecektir belki."

Gözlerim Beril'in arkasındaki kantine giren Aybars ve tayfasını görünce oraya odaklandı. Barış, Doruk, Aybars ve Utku hemen girişteki masaya oturmuşlar, Aybars da masaya yan bir şekilde oturmuştu. Aybars'ın kafasını çevirmesi ile göz göze gelmemiz sonucu nefes alamadığımı hissettim ve hızla kafamı çevirip Kuzey'in dediği şeye odaklandım.

"Uygar şu anda hastanede ya. Ben size bunu söylemeyi unuttum." Kuzey'den duyduğumuz şey ile Beril'in kafası masadan hızlı bir şekilde kalkmıştı. "Size söylemeyi unuttum, Avril ile dalaşırken."

"Ne?" dedim ağzımdan birden fırlayan şaşırma edası ile. Avril de Beril de en az benim kadar, hatta Beril daha fazla şaşırmıştı.

"Neden hastanede ya?!" Beril sızlanarak sıcak kahvesini bir dikişte bitirdi ve o an anladım ki bu kız kendine acı çektirmeyi seviyordu.

"Dün gece bir şeyler olmuş, ne olduğunu bana anlatmadı Uygar. Bu da bayılmış, annesi babası da oda da baygın bulunca endişelenmişler. Sabah da annesi tutturmuş hastaneye gideceğiz diye, işte kan tahlili falan vereceğim demişti telefonda. Belki gelir birazdan okula."

Beril duyduğu şey ile ayaklanırken üstünü başını düzeltti. Arka cebinden telefonunu çıkarıp hızla Uygar'ı aradı.

"Uygar, neredesin sen ya? Bak öğle arası başlayalı yedi dakika oldu. Hâlâ gelmedin?! Niye haber vermiyorsun? Neler düşündüm ben burada, biliyor musun Allah'ın İguanası?!"

"Hayır ne düşündün, bilmiyorum."

Beril arkasından gelen sesle zıplarken Uygar kendi telefonunu kulağından indirip cebine koydu. Serbest giyinmişti ve diğer elinde de katlanmış beyaz bir kağıt tutuyordu. Herhalde bugün için rapor vermeye gelmişti.

"Uygar!" Beril hızla Uygar'a sarılırken biz de sırıtıp birbirimize bakmıştık. Kuzey bir Uygar'la Beril'e baktı ardından da hızla kollarını Avril'e dolayıp sarıldı.

Sap kalmıştım!

Kafamı iki yana sallayıp ayağa kalkarken telefonumun beni titretmesi ile elime alıp bildirime baktım.

Yok artık!

Kulaklık: Biz de sarılalım mı?

꧁꧂

ne yapmaya çalışıyorum bir fikrim yok

günaydın fıstıklar

kulaklık • textingWhere stories live. Discover now