44

9.4K 445 18
                                    

"Merhaba."

Gayet rahat bir şekilde selam vererek girdiğim ortamda herkesin başları bana, daha doğrusu bize dönerken Papatya'nın yanındaki boş sandalyeye oturup masanın etrafındaki ahalide gözlerimi gezdirdim.

İlkay ve Enes'le Papatya'ya yapılan sürprizde tanışmıştım ama Papatya ve Çağrı'yla konuşma fırsatım pek olmamıştı. Bu yüzden karşımdaki sandalyelerde fazla oyalanmadan yana döndüm.

"Merhaba, ben Güneş."

Cem, Papatya'nın utangaç kimliğini bana anlattığı için tanışmak için ilk hamleyi ben yaptığımda Papatya masumca gülümseyip elini uzattı.

"Ben de Papatya."

Konuştuğunda derin bir nefes almaktan alıkoyamamıştım kendimi çünkü fazla şirin gözüküyordu. Gözleri benim gözlerim gibi maviydi ama saçları sarı değildi, kumral tonlardaydı. Elime uzattığı eliyse fazla olmasa da minikti.

Karşıma oturan Cem'i ve diğerlerinin vereceği tepkiyi umursamadan Papatya'nın yanaklarını mıncırıp "Sen çok şirinsin." dediğimde Papatya'nın yanında oturan Çağrı'nın ve İlkay'ın Papatya'nın şok olmuş haline güldüklerini duydum. Cem ve Enes için gülmek değil, ancak kahkaha atmak fiilini kullanabileceğim için onlar bu cümleye dahil değillerdi.

"Teşekkür ederim."

Yanakları kızarırken mırıldandığında bu sefer gözlerim Çağrı'ya kaydı ve bir kez daha Çağrı'nın boyunun kaç olabileceğini sorguladım kendi kendime.

"Merhaba, ben Güneş."

Papatya'nın önünden elimi uzattığımda Papatya yan dönmeyi bırakıp masaya doğru döndü ve başını hafifçe çevirerek Çağrı'ya baktı. Çağrı nazik bir hareketle elimi sıkıp "Memnun oldum. Çağrı ben de." diyerek kendini tanıttığında "Biliyorum." dedim bilmiş bir ifadeyle.

"Aslında hepinizi çok iyi tanıyorum."

Cem gülüp "Tabii, tanınmayacak insanlar mıyız?" dediğinde gözlerimi kısarak arkama yaslandım ve "Bir de bana egoist dersin." diye homurdandım bizi dikkatle izleyen gözleri zerre umursamadan.

Ne yapabilirdim ki? Ben rahat bir insandım.

"Cem'le nasıl tanıştınız?"

Enes en kenarda oturmasının verdiği rahatlıkla sandalyesini çaprazlayarak cevap istercesine bana baktığında "Cem'e mesaj attım."  diyerek omuz silktim.

"Ne yazdın peki?"

İlkay kahverengi saçlarını geriye atarak konuştuğunda Cem dudaklarını ıslatıp sırıttı.

" 'Pişt, ben galiba sana aşık oldum.' yazdı."

İlk mesajımı hiç hatasız söylediğinde İlkay başını arkaya yaslayarak kahkaha attı. Onun kahkahasını Enes ve Çağrı'nın gülüşleri takip ederken Papatya'nın bile hafifçe güldüğünü duymuştum.

Tabii, Papatya başını önüne eğip güldüğünde Çağrı onu kendine çekip alnından öpmüştü.

Tabii, benim öyle şirin bir sevgilim olsaydı ben de öperdim. Bir dakika ama... Cem neden beni öpmüyordu peki alnımdan, şirin değil miydim ben?

Bu yaşımda bunları da mı görecektim, resmen şirin olmadığım ima ediliyordu sevgilim tarafından.

"Bak da örnek al."

Kaşlarımla Çağrı ve Papatya'yı göstererek söylediğim şeye karşın Cem sandalyesini benim sandalyeme yaklaştırıp alnıma uzun bir öpücük kondurdu.

"Oldu mu?"

Gülerek dediği şeye karşı elimi sallayıp "Sayılır." dediğimde Enes Cem'in kalkan kaşlarına ve şaşırmış ifadesine bakıp "Aramıza hoş geldin, kardeşim." dedi acıların çocuğuymuşçasına.

Nasıl başarmıştık bilmiyorum ama İlkay, Papatya ve ben birbirimize aynı anda baktığımızda üçümüz de gülmemek için dudaklarımızı ısırarak öne eğmiştik başımızı.

Ne yapabilirdik ama? Kız evi naz eviydi!

Ayçiçeği Ressamı | TextingWhere stories live. Discover now