-

Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Elimde günlüğümle uyuyakalmışım. Ben okumayı öğrendiğimden beri günlük tutarım. Kimseye anlatamadığım şeyleri onunla paylaşırım. O benim için vazgeçilmez tek dosttur.

Bugün cumartesiydi. Ev halkı geç kalkıyordu. Ben erkenden kalkmıştım. Hemen kahvaltıyı hazırladım ve odama geri döndüm. Üzerime eşofmanlarımı geçirdim. Telefonumu ve kulaklıklarımı takıp evden çıktım. Sahile geldim. Beğendiğim bir şarkıyı açıp koşmaya başladım. Yeni bir hayata kendimi düzelterek başlayacağım. 1 saat koştuktan sonra bir banka oturdum. Bir simit ve sıcak çay alıp kahvaltımı yaptım. Saçlarım salıktı ve bantla beraber çok tatlı göründüğüme eminim. Ama terledim ve bu yüzden topuz yaptım. Kahvaltımı yaparken omzumda bir el. Güneş Bey?

Zeynep: Güneş Bey? Sizin ne işiniz var burada diye sordum. Ardından gülümsedim. Onu görmek iyi ediyordu beni. Bana değerli olduğumu hissettiren tek insandı belki de.

Güneş: Ne oldu? Diye sordu el işareti yapıp sanırım bir şey isteyecekti simitçide çalışan çocuktan.

Zeynep: Sizi burada görünce... Devamında ne diyeceğim hiçbir fikrim yok.

Güneş: Ne? Ben de insanım. Sahile gelemez miyim? dedi sıcacık gülümsemesiyle.

Zeynep: Haklısınız ama... Yine ne diyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yok.

Güneş: Zenginim diye mi? Saçmalama istersen. Dedi çayımdan bir yudum aldı.

Zeynep: Hey! Diye bağırdım ama çoktan bitirmişti.

Zeynep: Güneş Bey dedim küçük mızmız bir çocuk edasıyla.

Güneş: Senin en çok neyini seviyorum biliyor musun? dedim. İşte şimdi ölebilirdim. Ne gibi bir bakış attım.

Güneş:Bir adamı deli edebilirsin ama aynı zamanda aynı adamı kendine hayran bırakabilirsin. Çabuk değişirsin. Bir çocuk misali. dedi. Git gide yakınlaşıyordu mesafe. Ama durmalıydım. Geri çekildim. Saate baktım ve müsaade isteyip kalktım. Kolay lokma olmayacaktım(!)

-

Sayer Yalısına gelmiştim. Bu yalı binlerce genç kızın rüyasıyken benim kâbusumdu. Kerem, Koray bir de Melis bunlar beni delirtmek ya da hayattan bezdirmek için mi gelmişlerdi dünyaya. Onları düşünüp ne kadar saçma olduklarına gülümsedim ve doğruca odama geçmek için aşağı indim. Biranda ağzımın kapandığını ve birinin beni çektiğini fark ettim. Çığlık atmaya fırsatım bile yoktu. Hızla biri beni çamaşırlığa soktu. Karanlıktı ve ben korkuyordum. Kulağımdan bir nefes hissettim.

Kerem: Açıyorum ama bağırma dedi bu Kerem'di. Kafamı sallayınca elini çekti.

Zeynep: Ya sen manyak mısın dedim. Dudağımı morartacak gibi sıkmıştı.

Kerem: Nerdesin sen? Bugün çalışmıyorsun. Nereden geliyorsun? Neden terlisin dedi. Ne saçmalıyor bu salak.

Zeynep: Sana ne be! Dedim kolumu tutacaktı ki geri doğru gittim. Gelip tekrar tuttu.

Kerem: Bana ne öyle mi? Dedi önce kısık ve alaycı bir sesle. Sen beni delirtmek mi istiyorsun? Zeynep seni öldürürüm. Adam gibi cevap ver bana! Dedi bağırarak.

Ben de ürkünce sıçradım tabi.

Zeynep: Neyi merak ediyorsun? Güneş Bey ile yatıp yatmadığımı mı? Merak etme ben sandığın kadar adi bir fahişe değilim! dedim kolumu kurtarıp.

Kerem: Sen mi değilsin? Aynı anda iki kardeş yürütüyorsun! dediği an elimi kaldırıp tokadı geçirecektim tuttu hayvan.

Zeynep: Biliyor musun? Sen koca bir ahmaksın! Ben bu sabah Koray'dan ayrılacaktım ve asla çıkmayacaktım karşına. Ve öyle yapacağım. Bugün her şey bitecek. Zeynep masalı da İstanbul masalı da son buluyor. Sayer! Dedim gözlerinin en derinine kilitledim. Onun gözlerinde ne sakladığını hiçbir zaman bilemeyecektim. Bir anda dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Şaşkınlığımı bırakıp ona karşılık verdim. Ben bu kadar zayıftım. Ona karşı koymam gerekirken ben karşılık veriyordum. Elleriyle beni kaldırıp büyük çamaşır makinesinin üzerine oturttu. Yavaşça yatırdı. İşte biz buyduk. Ben buydum. Ne kadar inkâr etsem de Kerem benim zaafımdı. Boynuma yavaş yavaş iniyordu. Bu sefer hırsla değil çok başka öpüyordu. Benim nefret etiğim adam değildi bu. Eşofmanımın altını bir çırpıda çıkarıverdi. Tişörtümü yukarı doğru sıyırmaya başladı. Boynumdan göğüslerime göğüslerimden bacaklarıma kadar geldi. Daha fazlasını yapamazdım.

Zeynep: Kerem dur dedim biranda.

Kerem: Sana bu kadar yaklaşmışken asla dedi ve içime girdi. Çığlık atmamı dudaklarının dudaklarımı susturmasına borçluydum. Ellerimle onu iteceğime fark edip kaldırdı ve devam etti. Yaklaşık 1 saattir aynı pozisyondayız. Bir tek farkla ben zevkle beraber acıda duyuyordum. O ise sadece zevk. Çığlık atmıyordum bu yüzden dudaklarını ayırdı.

Zeynep: Kerem yeter artık dedim. Bana baktı. Yorulduğumu anlaması zor değildi. İçime boşalıp çıktı ve hızla giyindi. Ben de üzerimdeki yorgunluğun farkındaydım. Bu yüzden biraz daha öyle kaldıktan sonra eşofmanı almak için eğildim. Kerem'in karşısında daha fazla böyle kalamazdım. O benden önce davranıp aldı ve bana yaklaştı. Ne yani o mu giydirecekti? Bu çok saçmaydı. O hep bırakır giderdi beni.

Zeynep: Tamam bitti işte dedim sert bir hareketle eşofmanı çektim ve giydim. Çıkmak için kapıya yöneldiğimde sesiyle irkildim.

Kerem: Sen her şey bitti sanıyorsun ama biz daha yeni başlıyoruz kadınım dediğinde döndüm ona. Elindeki kamerayı bana sallarken gözlerimden yaşlar süzülüveriyordu. Bu kadar mı adiydi o?

-

Şimdi geldik bölüm sonuna. Bu bölüme noktayı koydum. :D SINIR YOK! Olabildiğince bol YORUM olursa yazar paylaşırım.

Bu hikayemi seviyorum. Aslında hepsini seviyorum. Evlatlarım gbidir hepsi.

Neyse YORUM YORUM YORUM İyi yorumlar olurs devam eder...

OLAYLAR YENİ BİR BOYUTA TAŞINIYOR! SAYGILARIMLA! ELİMDE DON BİR BÖLÜM KALDI SONRA DA GER ŞEY DEĞİLECEK :))))

İntikamın BedeliМесто, где живут истории. Откройте их для себя