3.3

1.8K 60 16
                                    


Önceki bölümleri bir elli yapın da yarısı 30 yarısı 40 yarısı , yazık valla. Diğerleri 70 80.

Şarkıyı söyleyince açın, mutlaka açın. Aşağı da başka bir şarkı daha var onu açın. O daha duygulu olacak!

Bol küfür ve şiddet içerir! +15


İşte hiçbir şey bu kadar acıtmıyordu, acıtmamıştı...

''Bırak onu lütfen. Zeynep çok üzgünüm. Sana yaptığım hiçbir şeyi hak etmiyordun. Biliyorum güzelim ama her şey elimde olmadan gelişti. Tek istediğim oğlumu kurtarmaktı. Bunun sana ne kadar zarar vereceğini, yaralayacağını düşünmedim. Üzgünüm.'' Acı dolu tonu kendime saklamaktan memnundum.

''Üzgün müsün? Yapma! Değilsin çünkü. Beni zorladığın günü hatırlıyor musun? Bana zorla sahip olduğun o iğrenç zamanı. O zamanda üzgündün. Üzgün olsaydın bir daha yapmazdın. Ama sen değilsin. Bebeğimi kaybettiğimde de üzgündün. Hep üzgünsün. Özür bile dileyemiyorsun. Git Kerem, çık! Def ol!'' Sesindeki emir verici ton canımı her ne kadar sıkarsa sıksın bunu seviyordum galiba. Bana emir vermesi garipti. Galiba bunu yapan tek kişiydi. Aptal gülümsememe mani olmadım ve çıktım.


...


Paramparça

Zeynep

Günlerdir bir odada hapis hayatı yaşıyordum ve bu cidden canımı sıkıyordu. Ozan arada gelip gidiyordu ama çok uzun kalamıyordu. Çünkü paşamız izin vermiyordu. Her sabah kahvaltı tepsileri oluyordu başucumda, içinde de bir gül, aman ne romantik, her akşam bana özel sofralar kurdurtuyordu ya da bebeğe. Sanırım o için bu kadar titriyordu üstüme. Ortalarda da pek görünmüyor. Arada uğrayıp bir şeyler söylüyor ama onu dinlemiyorum bile. O geldiğinde hep uğraşacak bir şeyler buluyorum. Gerçekten artık ikisinden de nefret etmiyorum. Kerem'in de dediği gibi ben hiçbir şey hissetmiyorum.

Elime defterimi aldım. Tekrar. Kırmızı, hafif tüylü hoş bir defter. Artık Ozanla bile konuşmak bana iyi gelmiyordu. Konuşmak istemiyordum.Bu bile yoruyordu beni. Sadece yazıyordum. Geçmişimi, bugünü, hissettiklerimi,düşüncelerimi... Ama asla yarını değil. Çünkü bilmiyorum, yarına bile güvenim yok artık.

11 Ağustos 2016

Anlamıyorum cidden.

Bunu nasıl yaptıklarını, beni nasıl bir oyuna sürüklediklerini anlayamıyorum. Ablam, öz ablam yapmıştı bunu. Onu asla affetmeyeceğim. Keremse bana o kadar yalan söyledi ki artık neye inanacağımı bilmiyorum. Onunla sevişmek başta kötü olsa da gitmeye karar verene kadar, bitirmeyi düşündüğüm o lanetli ana kadar aslında bunun başıma gelen en güzel şey olduğunu bile düşünmüştüm. Onunla sevişmeyi seviyordum, bazen o kadar değerliymişim gibi hissettiriyordu ki bana onun yanında cennette gibiydim. Saçlarımı okşar, tenime nazikçe dokunurdu. Elleri bir bebeğe dokunur gibi nazik olurdu. Şimdiyse bok çukurundan daha beter bir haldeydim.

Olabilir miydi? Yo, hayır, olamazdı. Kalbim onun için atamazdı. Bana ihanet etmezdi. Eder miydi? Ettiyse bile bu çok geçmişte kalmıştı. Kalbimin yerinde artık bir harabe vardı çünkü.

Onlar için üzülüyor muydum peki? Asla! Başıma gelen her şey kötüydü ama bunların hepsinin planlanmış olması o kadar beterdi ki. Bunu nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum. Çünkü hiç bu kadar kötü hissetmedim.

Peki çocuk? Teknik olarak benim yeğenimdi ya da üvey oğlum. Kulağa o kadar komik geliyordu ki. Lale Devri'ne dönmüştü hayatlarımız.  Ne ironi ama! Kerem'in oğlu... Zehra'nın oğlu... Onların oğlu... Bu çocuk hastaydı ve bana muhtaçtı. Karnımdakine. Sahi o ne haldeydi? Benden nefret ediyor muydu onu sevemediğim için, onu istemediğim için? Ona hiç bebeğim dememiştim. Bunu ne zaman düşünsem aklım hep daha beter karışıyor, başım dönüyordu. Onlar beni içimdeki minik parçaya bile küstürmüşlerdi. Nasıl affedebilir...

İntikamın BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin