Ben, makyajımı tamamlayana kadar, Melis de banyodan çıkmıştı. Üzerini giyindikten sonra, Melis'i karşıma oturtup, makyajını yapmaya başladım. Melis her ne kadar güzel görünmeyi sevse de o da makyaj yapmayı bilmiyordu.  Makyaj yapmayı daha yeni öğrenmiştim ama Deren sayesinde birçok şey biliyordum. Saçımız ve makyajımız tamamen bitince, aşağı inmek için odamdan çıktık.

Aşağı indiğimizde, Deren dedem ve babaannemle sohbet ediyordu." Günaydın." deyince herkesin gözleri beni buldu.

Dedem gülümseyerek "Size de günaydın. Bu ne güzellik kızlar." dedemin söylediğiyle, utanmıştım. Melis'e baktığımda, onun da benden farklı olmadığını gördüm. Bol bol övgüleri topladıktan sonra, Deren "Biz de kahvaltı yapmak için, sizin uyanmanızı bekliyorduk. Hadi kahvaltıya geçelim. Çok açım." dedi.

••••••••

Kahvaltımız bittiğinde son kez ayna karşısına geçerek, saçlarımızı ve makyajımızı kontrol ettik. Üçümüz yan yana durunca, kıyafetlerimiz yakın benzerlikte olduğu için uyumlu görünüyorduk.

Deren'in arabasından indiğimizde, dersin başlamasına 32 dakika vardı. Vakit geçirmek için, kafeteryaya gittik. Kahvelerimizi içerken, bir kızın masamıza doğru geldiğini gördüm. Deren gelen kızı fark edip ayağa kalktıktan sonra kıza sarıldı ve bize dönüp "Kızlar, bu Tuğba." kıza dönüp, "Tuğbacığım kuzenim Almira ve arkadaşımız Melis." dediğinde, Tuğba elini uzatıp "Memnun oldum." dedikten sonra, yerlerimize oturduk.

Tuğba'nın, platin sarısı saçları, kahverengi gözleri, hafif kemerli burunu, küçük ağzı vardı. Yüzündeki içten gülümsemesi ile iyi bir kıza benziyordu. Hep beraber sohbet ederken, saatime baktığımda, dersin başlamasına 10 dakika olduğunu gördüm.  Tuğba biraz komik biriydi ve onunla sohbet etmeyi sevmiştim. Çabucak ısınmıştım ona. Sanırım onunla da yakın arkadaş olabilirdim.

Ayağa kalkıp, "Kızlar, dersimin başlamasına 10 dakika kalmış. Görüşürüz sonra." dedim. Deren "Dersin bitince burada buluşalım." dediğinde başımla onaylayıp, dersliklere doğru yol aldım. Amfiye girdiğimde, boş bulduğum bir yere geçip oturdum. Biraz gergin hissediyordum.  Hiç tanımadığım insanların arasına girmek, beni oldukça geriyordu. Bunu da yetimhanede büyümüş, yıllarca dilediğim gibi dışarı çıkamamış olmama bağlıyordum.

Omzuma değen el ile yerimde irkildim. Karşımda duran çocuğa boş gözlerle bakarken,  "Ben Mert." deyip elini uzattı. Uzattığı eli sıkarken "Ben de Almira." dedim, samimi çıkmasını umduğum sesimle. Mert yanıma oturduğunda, hoca da gelmişti. Tanışma faslı bittikten sonra hoca derslerin ve bölümün içeriğinden bahsetti. Hoca amfiden çıktığında, dersin bitmiş olduğunu anladım. Kafeteryaya geçtiğimde, kızlarla sabah oturduğumuz masaya oturdum. Kızların gelmesini beklerken, oyalanmak için, çantamaki telefonumu çıkardım.

Karşımdaki sandalyenin, çekilme sesini duyduğumda gözlerimi telefondan ayırdım. Karşımda gördüğüm kişiye baktığımda, ufak çaplı şok geçirmiştim. Görkem, yani mezarlıktaki çocuk "Merhaba" dediğinde karşılık olarak "Senin burada ne işin var?" dedim. Gözlerindeki şaşkın ifadeden, bu tepkimi beklemediğini anlamış oldum. Yüzündeki şaşkın ifadeyi kaldırıp, "Rahatsız olduysan, gidebilirim." Dedi, ciddiyetle.

"Hayır, gitmene gerek yok. Rahatsız olmadım yani. Seni burada görünce, şaşırdım sadece." dediğimde, ikna olmuş gibi görünüyordu. "Ben de burada okuyorum. Seni görünce yanına geldim." dedi.

CÜDA Where stories live. Discover now