on üç•final

596 61 98
                                    

mikrofona doğru derin bir nefes alıp verdim. gözlerim önce dinleyicilerin, daha sonra da en önde yüzünde solmayan gülümsemesiyle bana bakan sıla'nın üstünde dolaştı. heyecanlıydım, onunla beraber bu işe giriştiğimden beri çok heyecanlıydım.

sıla her şeyle benden daha çok ilgilenmişti. stüdyoya benden daha çok gitmiş, çektiğimiz her klipte en ince detayları bile düşünmüştü. ben eğer bu sahneye çıkabiliyorsam bu onun sayesindeydi. 

yine de, kendisi bir şey yapmamış gibi davranıyor; sahne arkasında olmak yerine en önde beni izliyordu. her konserde yaptıkları yetmemiş gibi bir an olsun yüzünden silinmeyen gülümsemesiyle beni daha da destekliyordu.

o... benim hayatımdaki en güzel şeydi.

sahnelerde hep gömlek giyiyordum çünkü hem ben çok seviyordum hem de sıla yakıştırıyordu. bu sefer üstümde gri-beyaz arası büyük bir gömlek vardı. kollarını yukarı doğru kıvırmıştım. 

mikrofona baktım ve gülümsedim. boğazımı temizledim ve "şimdi size bir şey anlatacağım." diye söze girdim. dinleyicilerin gözü üzerimdeydi.

"bu sahneye çıkışımın benim için ne kadar önemli olduğunu sanırım sizlere anlatamam. ben öyle çocukluğundan beri hayali şarkıcı olmak olan ya da ne bileyim bu iş üzerinde kafa yoran bir adam değildim. ben bu adama sevdikten sonra dönüştüm.

"röportajlarımdan, hayat hikayemden falan biliyorsunuzdur ki benim önceki mesleğim kaptanlıktı. aylarca gidip dönmeyen bir adamdım ben. günlerimi denizin ortasında geçirdim. hayalim buydu çünkü. ben iyi bir kaptan olacaktım.

"sırf bunun için her seferinde sevdiğim kızı bıraktım. onu günlerce limanda beklettim. onu kırdım, yordum... ama o ne yaptı? beni her seferinde bıkmadan, usanmadan bekledi. bu şarkılarımı da o dönemde yazdım zaten. aramızdan geçen her olayı şiirime döktüm. hislerimi anlattım. ne hissediyorsam döktüm o kâğıtlara. hayatımda üzgün olduğumda şiirler yazan bir adamdım ben. iyi geliyordu bana. yazdım, yazdım, yazdım... başta bunu sadece rahatlattığı için yapsam da sonradan fark ettim ki bu şiirler böyle kalmamalı. insanlara hislerimi hissettirmek istedim.

"o kadın, beni her zaman destekleyen, yanımda olan o kadın yine destekledi. yine benim için elinden ne geliyorsa yaptı. buradayım, bu onun sayesinde. demem o ki, seviyorsanız ve en önemlisi seviliyorsanız bırakmayın. sonuna kadar sevin. emin olun sonu çok güzel oluyor."

gözlerimi sıla'ya çevirdiğimde ağlıyor olduğunu gördüm. mutluluktan ağlıyordu. gülümsedim ve "seni seviyorum sıla. köpeğiyim bu sevdanın." dedim.

o da bana beni sevdiğini söylediğinde gülümsemem büyüdü. dinleyicilerden bir alkış koptuğunda şaşırmış gibiydi. gülüyor, ağlıyor ve insanların alkışlamasını izliyordu.

"o zaman," derken a harfini uzatmıştım. "şarkı söylemeye geçebiliriz. bu şarkıyı, o zamanki haliyle şiiri, sıla hayatıma girmeden önce yazmıştım."

yine alkış geldiğinde gülerek şarkıya girdim.

"asya ile avrupa’nın
dudağınla dudağımın
birleştiği bu kentteyim ben

çökmüşüm bir merdivene
sarmışım bir gazeteye
nevaleyi boğaziçi’nde

tepede ince bir yağmur
dilde bir şiir mahur
uyuyor işte istanbul
ben sokakta yalnızken

elime yüzüme bulaşınca hayat
gece evime dönerim hep sallanarak
kimseye kalmadı yalvaracak halim

astım isyan bayrağını gönderde durur!"

iğrek'in gülümseyerek söylediği dizelerde kavuşun sevdiğiniz insana. 

seviyorum sizi, fazlaca.

başka hikâyelerde görüşmek üzere.

12719

beni uğurlaWhere stories live. Discover now