Please Forget To Fall Down

75 12 80
                                    

"Ry."

Genç adam başını erkek arkadaşının omuzlarından kaldırıp gözlerini onun ay ışığı ile parıldayan gözlerine diktikten sonra devam etti, hava biraz soğuk gibiydi, ama içlerindeki huzur ve birbirlerine olan sevgileri her şeyden daha sıcaktı.

"Sence.."

Derin bir nefes alıp başını yere eğdi, bu utangaç hâllerini ilkokuldan beri üzerinden atamamıştı, belki de erkek arkadaşı Ryan, kendisini bu utangaçlığı yüzünden seviyordu.

"Sence on sene sonra bize ne olur?"

Tarçın saçlı genç, erkek arkadaşı Brendon'ın bembeyaz suratının hafif aşağısındaki pespembe olan dolgun dudaklarına minik bir bakış attıktan sonra dediği şeyi ciddi anlamda düşünmeye başladı, birkaç saniye önce onu öpmeyi düşünürken, şimdi ise on sene sonraki hâllerini hayal etmeye çalışıyordu.

Elleriyle boynuna kadar dökülen tarçın renkli saçlarını karıştırdı ve omuz silkti, cevaptan pek emin değildi ama en azından kendisine ciddi anlamda merakla bakan Brendon'ı cevapsız bırakmak istemiyordu.

"Muhtemelen.."

Kollarını sevgilisinin bedenine sardıktan sonra devam etti, ona olan aşkı o kadar farklıydı ki onu sabahlara kadar izleyebilir, saatler boyunca onun gözlerine bakabilirdi.

"Muhtemelen yine burada Ay'ı izliyor oluruz.."

Yüzünü tam olarak göremese de Brendon'ın gülümsediğini hissedebiliyordu, çünkü kendisi de gülümsüyordu. Dudaklarını genç adamın kulaklarına yaklaştırdıktan sonra ninni gibi sesiyle fısıldamaya devam etti.

"Ve sen yine bu şekilde.."

Sevgilisinin başını göğsüne daha çok bastırdı, kulağının arkasına minik ama tutkulu bir öpücük bırakmayı da unutmadı.

"..benim kollarımın arasında olursun."

Tarçın saçlı genç, sevgilisinin kıkırdadığını duyabiliyordu, bu sesin dünyanın en güzel sesi olduğuna karar vermeden önce onu tekrar öptü ve minik burnunu onun bembeyaz boynuna yaklaştırıp kokusunu içine çekti, bu koku tarif edilemeyecek kadar güzeldi.

Boynunda gelgit yapan nefes alış verişlerden dolayı gıdıklanan Brendon, hızla başını sevgilisine çevirdi ve gülerek boynunu tuttu, Ryan ise onun gülüşüne her ne kadar minik bir tebessümle karşılık veriyor olsa da bu yaptığı şeyin sebebini anlayamamıştı.

"Yapma, Ryan."

Bakışlarını yere diktikten sonra sessizce devam etti, yüzündeki tebessüm ise hâlâ yerindeydi.

"..gıdıklanıyorum."

Tarçın saç, Brendon'ın neden kendisinden bunu yapmamasını istemesinin sebebini anlayınca yüzündeki gülümsemeyi daha da büyüttü, hatta yavaş yavaş suratında haylazca bir gülümseme oluşmaya başladı.

"Demek öyle?"

Brendon masumca gülümsedi, sevgilisinin söylediği şeyden sonra gitgide soğumaya başlayan hava yüzünden gözüyle onun ağzından çıkan ve gökyüzüne yükselen sıcak buharı takip etti, ama o sırada tarçın kafanın dudaklarını boynuna bastırıp sayısız öpücük konduracağından habersizdi.

Aniden soğuk dudakların sıcak boynuna bastırılmasıyla hafif bir çığlık attı, çığlığıyla beraber hızla artan kahkaha sesleri ise bulundukları uçurum kenarında yankılandı, belki de her şey bu kadar anî olduğu için korkmuştu ya da sevgilisinin dudakları bu kadar soğuk olduğu için ürpermişti.

Ryan; onun mis kokulu boynuna, minik çenesine, kulağının arkasına ve parlak ensesine sayısız öpücük konduruyordu, Brendon ise bundan çok memnun olmasına rağmen huylandığı için gülüyor, yerinde duramıyordu. Tarçın adam dudaklarını ondan uzaklaştırırken dişlerini göstererek gülümsedi ve kendisine gülerek bakmaya devam eden sevgilisini yeniden göğsüne bastırıp ona sıkı sıkı sarıldı, minik bedeninin soğuk olduğunu hissedince ise üzerindeki kot ceketi çıkarıp onun omzunun üzerine bıraktı, sevgilisinin kendisine aşk dolu bir bakış atması için elinden gelen her şeyi yapardı. Brendon teşekkür etti ve başını sevgilisinin göğsünden kaldırıp boynuna koydu, böylece bu sefer de kendisi, sevgilisinin boynunu koklayabilecekti. Ryan, yalnızca gülümsedi ve her baktığında aklına Brenon'ın gelmesini sağlayan Ay'ı izlemeye devam etti.

"Bren.."

Brendon başını kaldırmadan fısıldadı, halinden gayet memnun gibiydi ve sevdiği adamı daha fazla koklayabilmek için hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.

"Evet?"

Tarçın saçlı, kolunu sevgilisinin beline daha çok dolayıp gülümsedi.

"Sen Ay'a benziyorsun."

Genç adam, sevgilisinin ne demek istediğini anlamadığı için başını kaldırmış, onun temiz ve parlak yüzüne bakmaya başlamıştı, Ryan bazen çok ilginç ve şairane konuşabiliyordu.

"Lütfen batmayı unut."

Brendon gülümsedi, söylediği her bir cümleye hayran olduğu gibi buna da hayran olmuştu, bu, tıpkı bir şarkı sözü gibiydi.Tarçın saçlı adamın ceketini bedenine daha çok sararken yavaşça geri çekildi ve o da aya bakmaya başladı, yüzünde ise mutlu olduğunu belirten minik bir tebessüm vardı. Ryan, gülümseyerek aya bakan Brendon'ı ölene kadar izleyebilirdi, bundan adı gibi emindi.

"Ay'ın ışığını Güneş'ten aldığını unutma."

Brendon'ın gözleri parlayarak söylediği bu cümleden sonra Ryan bakışlarını yeniden gülümseyerek kendisine bakan sevgilisine dikti, kısa bir süre sonra onun, kendisinin yanağında gezinmeye başlayan elini hissetmek için gözlerini sıkı sıkı kapattı, bu hissi sonsuzlaştırmak için nelerini vermezdi?

"Ve sen de benim güneşimsin, Ryan."

Brendon, bu soğuk gecede Ryan'ın soğuk dudaklarını bu sefer de dudaklarında hissetti, o da tıpkı tarçın saçlı sevgilisi gibi gözlerini kapattı ve on yıl sonra yine burada olacaklarına dair kendisini umutlandıran Ryan'a sonsuz bir güven hissederek kendini bu masum öpücüğe teslim etti.

Gece soğuktu, ama artık birbirlerinin üzerinde olan dudakları en az yanan bir şömine kadar sıcaktı.

Y/N: Şey biliyorum, bu çok kısaydı. Ama sanırım kısa hikaye yazmak daha çok hoşuma gidiyor gibi. Tıpkı bu yazdığım gibi başka kısa hikayeler de yazmayı düşünüyorum. Destekleriniz için teşekkür ederim. Hayatta kalın.. |-/

Moon ~RYDEN~Where stories live. Discover now