2~Baskın

20 5 0
                                    

Yeey asıl olaylar
başlıyor djdnskckskgjsk
iyi eğlenceler fckngsermest

Hissettiğim titreşimlerle gözlerimi açarken tavandan birkaç parça taş kopmuş başıma düşmüştü. Saçımı karıştırarak tozlardan temizlerken duyduğum çığlıkla hızla üzerimdeki örtüyü atıp ayaklanmış pencereye doğru ilerlemiştim. Pencereden çıkardığım başımla sokağı incelerken kralın askerlerinin teker teker odalara girip insanları hoyratça dışarı çıkarıp içeriyi talan ettiklerini görmüştüm. Hızla kendimi dışarı atıp yan komşumun evine giren adamlardan birinin kafasına attığım tekmeyle adamın yere yığılmasını izlemiştim.

Yan komşum tek başına yaşayan bir kızdı ve böyle durumlarda başına gelecekleri bildiğim için elimden geldiğince onu korumaya çalışıyordum. Daha önce kralın askerlerinden birinin ona saldırdığına şahit olmuştum ve yetişmeseydim başına gelecekleri düşünmek bile istemiyordum.

"SİKTİRİN GİDİN KOKUŞMUŞ KÖPEKLER!!" diye bağırmamla ayaklanan adamın yumruğunu suratıma yemem bir olmuştu.

"Kralın askerlerine saldırmaya nasıl cürret edersin!" diyerek yere yığılan bedenime ardı ardına attıkları tekmeler arasına genç kızın çığlıkları karışmıştı.

"BIRAKIIN!!" diyerek önüme geçmeye çalışan kızın ayak bileğini tutup

"Gi-git buradan!" diyerek itmiştim. Kız ardı ardına akan yaşlarıyla yalvarır gibi askerlere bakarken tekmeler durmuştu. Öksürerek yerde kendime gelmeye çalışırken ağzımdan süzülen kanı gören kız daha da şiddetli ağlamaya başlayıp baş ucuma gelmiş eteğinden kopardığı parçayla ağzımı silmeye çalışıyordu. Askerlerin gözünün kızın açıkta kalan bacağına inmesiyle tüm gücümle elimi kaldırıp askerlerden birinin kuşağındaki kılıcı çekip bacağına doğru salladım. Acıyla inleyen asker yere eğilip saçımdan tuttuğu gibi çekerek dışarı sürüklemişti halsiz bedenimi.

"Ağğhhhh..." acıyla tıslayarak saçımı çeken ellerine tırnağımı geçirdim. Beni meydanın ortasına sürükleyen asker elimden aldığı kılıcı bedenime saplamak için kaldırdığı an gözleirmi yummuş bekliyordum.

Ama beklediğim olmadı. Bedenime inmek üzere olan kılıç ani bir darbeyle havalanmış başımın çok az ilerisinde kuma saplanmıştı. Şaşkınlıktan açılmış gözlerimi etrafa diktiğimde Bembeyaz elbiseleri, çatılmış kaşları ve elindeki kılıcıyla dikilmiş adamı görmemle yutkundum. Güneş ışığı arkasından parıldıyordu. Kestane kahvesi saçları hafif esen rüzgarın etkisiyle uçuşurken öldüğüme ve cennete gittiğime emin olmuştum. Bir hırsız olarak bunu nasıl hak ettiğim ise şu anlık umrumda değildi.

Yüzümde beliren anlık sırıtışla adamın bize doğru yaklaşmasını izledim. Kılıcını saçımdan kavrayan askere doğrultup

"İndir ellerini!" demesiyle asker sıktığı dişleriyle yere çalarcasına bırakmıştı saçlarımı. Hızla yere çarpan başımla ağzımdan kaçan inlemeye engel olamamıştım.

Asker adamlarına emrederek geri çekilirken komşum yanıma gelmiş titreyen elleriyle başımı kaldırmama yardım etmişti.

Başımı kaldırıp kucağına koyduğu sırada hayatımı kurtaran adam kılıcını yere atıp hızla yanıma gelmişti. Saçlarımı karıştırarak başımda yara olup olmadığına bakarken yüzünün ne kadar yakışıklı olduğunu görmek yüzümdeki sırıtışın genişlemesine sebep olmuştu.

"Bir daha bu şekilde karşılaşacağımızı düşünmemiştim."

Duyduğum şeyle gözlerimi aralayıp kurtarıcıma diktim bakışlarımı. Bu yüzü unutmama imkan yoktu. Daha önce görşeydim kesinlikle hatırlardım. Onu hatırlamadığımı anlamış olmalı ki yüzüne az öncekine tezatla sıcak bir gülümseme yerleştirip

Thief //YoonkookWhere stories live. Discover now