flowermochi: jeongguk
tanrıM
jeongguk..
yorgun görünüyorsun
çok fazla
jeonflower: iyiyim
ölmem bu yorgunluktan
ayrıca okuldayım şu an
nereden biliyorsun yorgun gözüktüğümü?
flowermochi: eh
tahmin etmesi çok da zor olmasa gerek
jeonflower: tahmin edebiliyorum zaten
ama senden duymak istedim?
aynı okuldayız demek oluyor bu
flowermochi: hım
jeonflower: seni daha önce gördüm mü?
ya da konuştuk mu?
flowermochi: konuştuk
daha önce bana baktığına şahit oldum ama
muhtemelen beni görmemişsindir
jeonflower: nereden biliyorsun seni görmediğimi?
flowermochi: görsen bilirdim jeongguk
ezberimdesin
beni görmüş olsan anlardım
jeonflower: nasıl bu kadar eminsin?
flowermochi: meslek sırrı
jeonflower: can sıkıyor
flowermochi: canını sıkan şey ne?
jeonflower: hakkında hiçbir şey bilmediğim bir insanın hakkımda bu kadar çok şeyi biliyor olması
flowermochi: hakkımda bir şey öğrenmek istediğin zaman seni geri mi çevirdim?
oh,
hatırlamıyorum
15:44
görüldü.
jeonflower: her neyse
gitmem gerek
hoşça kal
15:58
**
Telefonu hafifçe titreyen ellerim arasından masanın üzerine yavaşça bıraktığımda, gözlerim benden uzak bir masada kitap okuyan oğlanda takılı kaldı. Kalkmak üzereydi. Kitabından belki iki, belki üç sayfa okuyacak, kahve dolu bardağındaki son yudumları da aynı yavaşlıkla boğazından aşağı gönderecek ve ardından kalkıp karton bardağını oturduğu masanın köşesinde duran çöp kutusuna atacaktı. Hesabı ödeyecek, müzik bile dinlemeden, otobüse binmeden, yolları uzatarak sokaklarda yürüyecekti. Ara sokaklara girmekten korkmayacaktı, sarhoşları hiç umursamayacak, sokak köpeklerinden ürkmeden öyle geçip gidecekti. Dikenleri yalnızca kendine dönecek, ne kadar susarsa o kadar kanayacaktı.
Ağlamayacaktı bile. Gülmeyecekti de, yolun kenarında açan lalelerin toprağını incelerken öyle kısık sesle birkaç şey mırıldanacaktı. Duymayacaktım.
Papatya koparan çocuklara öyle üstünkörü kızacaktı. O sokaktaki hiçbir çocuk bir daha çiçek koparmayacaktı.
Yalnızca onun sokağında çiçekler açacaktı, gönlünde, dudak kenarlarında, göz çizgilerinde tebessüm çiçekleri yeşermeyecekti.
Yaşayacaktı, öyle gelişigüzel.
Adımlarım ondan uzakta, fakat aynı yönlerde ilerlerken beni fark etmemesi için özel bir çaba sarf etmiyordum. Etmiyordum çünkü hafızasında yer edinebileceğimi düşünmüyordum. Görür geçerdi belki.
Uzun uzun bakmazdı. Bu yüzden adımlarını taklit ettiğim adımlarımın mesafeyi kısalttığını bilmeden yürüdüm arkasında. O da yürüdü. Arkasında ona çağlayan biri olduğunu bilmeden. Arkasında onunla çiçeklenen biri olduğundan habersiz.Rüzgar hafif hafif esedururken, Jeongguk'un saçları da rüzgarın ritmiyle karışıyordu ve onun bu konuda hiçbir şikayeti yoktu. Rüzgarı seviyordu. Rüzgarı hissetmeyi, rüzgara karşı durmayı seviyordu. Daima yaptığı gibi rüzgarı her bir yanında hissedebilmek için durakladı. Gövdesi rüzgar tarafına döndüğünde ben de onun gibi döndüm rüzgara, ikimize esen rüzgar Jeongguk'tan bana bir tenin eserini, benden ona bir hiçlik götürdü. Jeongguk, bana gelen ve avuçlarım arasına konan tenden bihaber, benden giden hiçlikten de hiç şikayetçi değildi. Mahzuru yoktu, inanın ki varlığı varlığımı kuşattığı müddetçe ondan gelen hiçbir şeyin mahzuru yoktu.
Rüzgar esti, bir şeyler fısıldadım estiği yöne, aldı götürdü. Ne Jeongguk duyabilirdi, ne ben alıp ona iletebilirdim. Onun dikenleri nasıl kendine dönüyorsa, benim içimde çığ gibi büyüyen bu sevgi yalnızca benim içime yığılıyordu.
Elleri ceplerinde, rüzgar hala teninin üzerindeyken yüzü yavaşça benim olduğum tarafa döndü. Saçları yüzüne uçuştu, gözleri her şeyi biliyormuşcasına gözlerimi buluverdi. İçimi dağlayan sevgi açığa çıktı, Jeongguk'un göz bebeklerine yığıldı sandım. Baktı. Görür gibi. Jeongguk ilk defa bana görür gibi baktı.
Yalnızca gözlerimi görebildiğini bildiğim halde korkunun ona karşı duyduğum hislerin önüne geçtiğini hissettim. Bacaklarım titredi, beni taşıyamayacağını sandığımda, yine ona döneceğimi bile bile koştum. İçime sığmayan nefesi koşarken yitiririm umuduyla koştum. İçimdeki harmanlanan hislerle delirmemek adına koştum. Biraz kendi adıma, biraz sevgi adına.
Sevgimden korkarak, özgürce yaşayamamak korkusuyla koştum.
Yüzüme çarpan gerçeklerle, bu toplumun ve belki de Jeongguk'un sevgimi hor göreceğini sanarak koştum.
Nitekim, aldığım mesaja da sevgimi yaşayamayacağım korkusuyla uzun süre cevap veremedim.
jeonflower: erkek olduğunu tahmin etmemiştim
**
öptüm bir sürü kez
YOU ARE READING
çiçeklere bürünmüş jeon jeongguk ✓
Fanfictioneğer gittiğin yerde seni sevmezlerse; sevildiğinde çiçekler açtığını söyle. vei, 2019