üç

3.8K 504 216
                                    

flowermochi: jeongguk

tanrıM

jeongguk..

yorgun görünüyorsun

çok fazla

jeonflower: iyiyim

ölmem bu yorgunluktan

ayrıca okuldayım şu an

nereden biliyorsun yorgun gözüktüğümü?

flowermochi: eh

tahmin etmesi çok da zor olmasa gerek

jeonflower: tahmin edebiliyorum zaten

ama senden duymak istedim?

aynı okuldayız demek oluyor bu

flowermochi: hım

jeonflower: seni daha önce gördüm mü?

ya da konuştuk mu?

flowermochi: konuştuk

daha önce bana baktığına şahit oldum ama

muhtemelen beni görmemişsindir

jeonflower: nereden biliyorsun seni görmediğimi?

flowermochi: görsen bilirdim jeongguk

ezberimdesin

beni görmüş olsan anlardım

jeonflower: nasıl bu kadar eminsin?

flowermochi: meslek sırrı

jeonflower: can sıkıyor

flowermochi: canını sıkan şey ne?

jeonflower: hakkında hiçbir şey bilmediğim bir insanın hakkımda bu kadar çok şeyi biliyor olması

flowermochi: hakkımda bir şey öğrenmek istediğin zaman seni geri mi çevirdim?

oh,

hatırlamıyorum

15:44

görüldü.

jeonflower: her neyse

gitmem gerek

hoşça kal

15:58

**

Telefonu hafifçe titreyen ellerim arasından masanın üzerine yavaşça bıraktığımda, gözlerim benden uzak bir masada kitap okuyan oğlanda takılı kaldı. Kalkmak üzereydi. Kitabından belki iki, belki üç sayfa okuyacak, kahve dolu bardağındaki son yudumları da aynı yavaşlıkla boğazından aşağı gönderecek ve ardından kalkıp karton bardağını oturduğu masanın köşesinde duran çöp kutusuna atacaktı. Hesabı ödeyecek, müzik bile dinlemeden, otobüse binmeden, yolları uzatarak sokaklarda yürüyecekti. Ara sokaklara girmekten korkmayacaktı, sarhoşları hiç umursamayacak, sokak köpeklerinden ürkmeden öyle geçip gidecekti. Dikenleri yalnızca kendine dönecek, ne kadar susarsa o kadar kanayacaktı.

Ağlamayacaktı bile. Gülmeyecekti de, yolun kenarında açan lalelerin toprağını incelerken öyle kısık sesle birkaç şey mırıldanacaktı. Duymayacaktım.

Papatya koparan çocuklara öyle üstünkörü kızacaktı. O sokaktaki hiçbir çocuk bir daha çiçek koparmayacaktı.

Yalnızca onun sokağında çiçekler açacaktı, gönlünde, dudak kenarlarında, göz çizgilerinde tebessüm çiçekleri yeşermeyecekti.

Yaşayacaktı, öyle gelişigüzel.

Adımlarım ondan uzakta, fakat aynı yönlerde ilerlerken beni fark etmemesi için özel bir çaba sarf etmiyordum. Etmiyordum çünkü hafızasında yer edinebileceğimi düşünmüyordum. Görür geçerdi belki.
Uzun uzun bakmazdı. Bu yüzden adımlarını taklit ettiğim adımlarımın mesafeyi kısalttığını bilmeden yürüdüm arkasında. O da yürüdü. Arkasında ona çağlayan biri olduğunu bilmeden. Arkasında onunla çiçeklenen biri olduğundan habersiz.

Rüzgar hafif hafif esedururken, Jeongguk'un saçları da rüzgarın ritmiyle karışıyordu ve onun bu konuda hiçbir şikayeti yoktu. Rüzgarı seviyordu. Rüzgarı hissetmeyi, rüzgara karşı durmayı seviyordu. Daima yaptığı gibi rüzgarı her bir yanında hissedebilmek için durakladı. Gövdesi rüzgar tarafına döndüğünde ben de onun gibi döndüm rüzgara, ikimize esen rüzgar Jeongguk'tan bana bir tenin eserini, benden ona bir hiçlik götürdü. Jeongguk, bana gelen ve avuçlarım arasına konan tenden bihaber, benden giden hiçlikten de hiç şikayetçi değildi. Mahzuru yoktu, inanın ki varlığı varlığımı kuşattığı müddetçe ondan gelen hiçbir şeyin mahzuru yoktu.

Rüzgar esti, bir şeyler fısıldadım estiği yöne, aldı götürdü. Ne Jeongguk duyabilirdi, ne ben alıp ona iletebilirdim. Onun dikenleri nasıl kendine dönüyorsa, benim içimde çığ gibi büyüyen bu sevgi yalnızca benim içime yığılıyordu.

Elleri ceplerinde, rüzgar hala teninin üzerindeyken yüzü yavaşça benim olduğum tarafa döndü. Saçları yüzüne uçuştu, gözleri her şeyi biliyormuşcasına gözlerimi buluverdi. İçimi dağlayan sevgi açığa çıktı, Jeongguk'un göz bebeklerine yığıldı sandım. Baktı. Görür gibi. Jeongguk ilk defa bana görür gibi baktı.

Yalnızca gözlerimi görebildiğini bildiğim halde korkunun ona karşı duyduğum hislerin önüne geçtiğini hissettim. Bacaklarım titredi, beni taşıyamayacağını sandığımda, yine ona döneceğimi bile bile koştum. İçime sığmayan nefesi koşarken yitiririm umuduyla koştum. İçimdeki harmanlanan hislerle delirmemek adına koştum. Biraz kendi adıma, biraz sevgi adına.

Sevgimden korkarak, özgürce yaşayamamak korkusuyla koştum.

Yüzüme çarpan gerçeklerle, bu toplumun ve belki de Jeongguk'un sevgimi hor göreceğini sanarak koştum.

Nitekim, aldığım mesaja da sevgimi yaşayamayacağım korkusuyla uzun süre cevap veremedim.

jeonflower: erkek olduğunu tahmin etmemiştim

**

öptüm bir sürü kez

öptüm bir sürü kez

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


çiçeklere bürünmüş jeon jeongguk ✓Where stories live. Discover now