ÖZEL BÖLÜM

73.3K 3.2K 827
                                    

Küçükken bizimkilerle evcilik oynadığım zaman sürekli annem ve babamı taklit ederdim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Küçükken bizimkilerle evcilik oynadığım zaman sürekli annem ve babamı taklit ederdim. Çünkü hayatımda gördüğüm ilk ve en güzel evlilik onlarınkiydi. Arada ufak tefek kavgaları oluyordu tabii. Ama birbirlerine seslerini bile yükseltmiyorlardı. Babam ne olursa olsun akşam annemi gülümsetecek bir şey getiriyordu yanında.

Büyüdükçe onlara olan hayranlığım da artıyordu. Evliliğe olan bakışım onlardan ibaret olmamıştı tabii. Filmlerdeki veya kitaplardaki gibi bir beklentim vardı. Sevgi dolu, anlayışlı, sevecen, beni idare edebilecek birini düşlerdim hep. Tabii gözlerimin önünde olduğunu da biraz geç fark etmiştim. İnsan gerçekten konduramıyordu. Kayahan benim için en baştan beri oluru olmayan biriydi çünkü. Nasıl fark etmedin, aptal mısın değildi konu. Çünkü gerçekten başına geldiği zaman anlayamıyordu bile. Bana söylemese kendi kendime fark eder miydim bilemiyorum. Çünkü bazen kelimeler bizim ağzımızdan bağımsız çıkıyordu. Sanırım bu da kalbin getirisiydi.

"Biraz daha mı süt eklesek acaba?"

Karıştırdığım sosa baktım. Hiçbir fikrim yoktu. Eline yasladığı yüzü ile onun da bir fikrinin olmadığını anlamıştım. Omzumu silktim.

"Bilmiyorum bence tarife uyalım geçen seferki gibi olsun istemiyorum."

Geçen sefer beraber hiç bilmediğimiz bir çorba yapmaya kalkmıştık. Soğan çorbasıydı. İçine sütü fazla koyunca tadı iğrenç olmuştu. Yine dışarda yemek zorunda kalmıştık. Mutfakta iyiydim ama bildiğim şeyler de sınırlıydı tabii. Şu an da kabak yapmaya çalışıyorduk. İçinde neden süt olduğunu bilmiyordum sosunda tuhaf bir şekilde vardı.

"Geçen seferki o kadar da kötü değildi."

Karşımda kaşlarını havalandırarak bana bakan kocama yüzümü buruşturarak baktım. Midesizdi. Ne yapsam iyi veya kötü olmasına aldırmadan mutlaka bir tabak bitiryordu. Küçük de bir göbeği çıkmıştı. Dalyan gibi adamdan eser kalmamış bir aile babası olmuştu. Ama ben onun her halini seviyordum.

"Yok, kötü az kalır berbattı."

Dediğime bir ağız dolusu gülerken ben de işime tekrar döndüm. Yavaşça ocağın üzerindeki kabağa doğru giderken içimden iyi olması için dualar ediyordum.

"Ben bu sefer ümitliyim. Içime iyi olacak gibi geldi."

Yüzüme manidar bir gülümseme yerleştirip ona döndüm ve "Bundan önceki yemeklere de aynı şeyi demiştin ne hikmetse canımın içi." dedim. Gözlerine sinsi parıltılar yerleşirken yanıma yaklaştı. Hemen önümü döndüm. Evliliğimizden bu yana altı ay gibi bir zaman geçmişti. Ve Kayahan resmen beni yalnız yakaladığı her yerde kur yapıyordu. Kızlar ona bu hareketi yüzünden 'kudurgun' deseler de aldırmıyordum. Kudurgunsa bana kudurgundu canım. Ben kocamı her hali ile seviyordum.

"Ne güzel canımın içi dedin öyle."

Kabağın sosunu dökerken o da kollarını belime sarmış çenesini de omzuma yaslamıştı. Her zaman dizilerde, filmlerde görüp özendiğim şeyi yaşıyordum. Ve bunun tarifi bir o kadar imkansızdı. Bazı şeyler yaşamadan bilinmezdi. Bazı şeyler yaşamadan hissedilmezdi.

...Where stories live. Discover now