33. Bölüm

44.1K 2.2K 1.7K
                                    



Bu bölüm daimi destekçim HaticeAcc25 e geliyor😍

Çok teşekkür ederim canım her daim yanımda olduğun için🙏🏻

Eylem


"Eylem!!!"

Fırat'ın sesi silah seslerinin arasında kayboluyordu. Sesine tutunup içine düştüğüm cehennemden kurtulmak istiyor fakat yapamıyordum. Sokağın iki tarafından durmaksızın ateş ediyorlardı, hiçbir şey yapamıyordum. Sırtımı arka kapıya yaslayıp, başımı ellerimin arasına almış öylece bekliyordum.

Oğuz bağırıyordu. "Eylem'i al!" diyordu "Çabuk!" diyordu.

Cipin altından diğer tarafa geçebilirdim fakat geçemiyordum. Başımı kaldırırsam ölecekmişim gibi geliyordu. Ben ölmek istemiyordum. Ben bu gece ölmek istemiyordum.

Bir ay önce kafama silah dayayıp tetiği çekmiştim fakat şimdi deli gibi korkuyordum ölmekten. Bir umudum vardı artık hayata dair, yaşamak istediklerim vardı. Doymamıştım sevmelere, sevilmelere çok yeniydi her şey. Daha yolun başındaydık, ölemezdim şimdi.

"Eylem" diye bağırdı Fırat öfke dolu sesiyle. Bir kabustan uyanır gibi yerimden sıçrayıp başımı kaldırdığımda ön kapı açıktı. Fırat aracın içinden elini uzatmış gözlerime bakıyordu. Ne olup bittiğini sorgularcasına "Fırat" diye mırıldandığımda sert bakışlarına tezat bir yumuşaklıkla "Gel sevgilim" dedi elini uzatıp.

Elimi avucuna bırakıp hafifçe doğruldum ve beni aracın içine çekmesine izin verdim. Bacaklarımın titremesine engel olamıyordum. Silah sesleri durmaksızın devam ediyordu fakat beni asıl korkutan Oğuz'un sesine yerleşen dehşet tınılarıydı. Sürekli olarak birilerine talimat veriyor, o dehşet içinde bağırdıkça benim içime karanlıklar çöküyordu.

Fırat sürücü kapısından dışarı çıkıp belimden tutarak benim de çıkmamı sağladı. Aracın etrafını silahlı adamlar sarmıştı. Oğuz'un adamları.

"Motoru al! Çabuk olun!" diye bağırdı Oğuz tahammülsüz bir tonda. Bir taraftan ateş etmeye devam ediyordu.

Fırat elimi tutup hızlı adımlarla bardan içeri girdi. Peşi sıra koşuyordum. Merdivenlerden inip arka kapıya doğru yöneldi sonra. Kapının önünde bir motosiklet ve iki adam vardı. Adamlardan birinin uzattığı kaskı alıp aceleyle başıma taktıktan sonra kendi kaskını taktı. İçimdeki korkuyu bastırabilmek adına ısrarla gözlerine bakıyor, bir teselli bir avuntu arıyordum fakat gözleri gözlerime değmiyordu.

Motoru dengede tutan pedalı yukarı doğru kaldırdıktan sonra motora yerleşip elini bana doğru uzattı. Elini tutup arkasına oturduğumda kollarımı beline dolayıp hiç beklemeden motoru hareket ettirdi. Bizi bekleyen adamlar da siyah bir arabaya binip peşimize takılmıştı.

Ara sokaklardan geçip anayola çıktıktan sonra hız sınırının neredeyse iki katına çıkmış, araçların arasında zikzaklar çizerek ilerlemeye başlamıştık. Nereye gittiğimiz, neden gittiğimiz ya da kimden kaçtığımız hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Korkuyordum, üşüyordum, donuyordum hatta.

Hızımız arttıkça kollarım Fırat'ın belini daha sıkı sarıyor, ben sarıldıkça gerilen kasları huzursuzluğumu daha da arttırıyordu.

Gün ağarmış, gecenin soğuğu yerini sabahın ayazına bırakmıştı. Motosikletin hızı arttıkça tenime vuran soğuğun şiddeti de artıyordu fakat Fırat bunu umursamıyordu. Hız kesmeden ilerlemeye devam ediyorduk. On dakika kadar sonra kollarım ve bacaklarım uyuşmuştu soğuktan.

İSYAN ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now