Bu ne demek oluyordu şimdi? Kim uğraşıyordu onunla? "Kalbimden vuruyorsunuz" derken ne demek istiyordu. Beynim yine kendini soru bankası moduna almıştı. Bir sorunun cevabını düşünmeden yeni soruyu yapıştırıyordu. Elimdeki bardağı masaya bırakarak ayağa kalktım. Mutfak kapısına doğru yaklaşarak merakıma yenik düştüm.

"Unutma benim adım Balamir bu söylediğin lafları dürüm yapıp müsait bir yerine sokacağım!"

Sanki sinirlendiği kişi karşısındaymış gibi yumruğunu havada sıkarak bağırıyordu. Anlaşılan Balamir'in başı beladaydı.

Kendi derdime düşüp onu ihmal etmiştim son zamanlarda. Artık Turna ve Simay olaylarını sineye çekip huzur kokan adamın derdine derman olmalıydım. Belki benim boyumu aşardı derdi ama yanında olmam ona güç verecektir buna tek gerçeğim adımın Hazal olduğu kadar emindim.

Balamir telefonu kulağından çekip hırsla koltuğa fırlatınca telaşla eski yerime geri döndüm. Bir kaç saniye içinde Balamir yanıma gelerek bütünleşmek istercesine sımsıkı sarıldı.

Kollarımı güçlükle kaldırıp ona dolayarak kokusunu ciğerlerime çektim. Kokusunda huzur ve güvenin eşsiz dansı vardı. Ona kendimden çok güveniyordum. Bu hayattaki vazgeçilmezlerim arasında ilk sırada yer alıyordu. Belki de ondan başka vazgeçilmezim yoktu.

Burnunu saçlarımda gezindirip geri çekilerek alnımdan öptü. Aşk gerçekten var mıdır bilmiyorum ama eğer varsa işte aşk buydu. Aşk bu adamdı benim için.

Gözlerindeki hüzün yükü ile gözyaşından bulanıklaşan gözlerimin en derinlerine bakarak "Bir işim çıktı onu halletmem lazım. Seni böyle bırakmak istemiyorum ama bizim için gitmeliyim. " dedi ve acı dolu bir soluk verip "Gece geldiğimde muhtemelen uyumuş olursun yanına kıvrılabilirim haberin olsun." Diye ekledi ve gülümsedi.

Gülümsemesine karşılık verip "Dikkat yataktan atmayayım seni." Dedim. Onu yataktan düşürdüğüm hatırına düşmüş kocaman gülmüştü. Yanağında oluşan çukuruna saatlerce bakabilir, o çukur uğruna varlığımdan vazgeçebilirdim.

Yanaklarımın kızarmasını, utanmamı umursamayarak parmak uçlarımda usulca yükseldim. İçine gömülesi güzellikteki gamzesinin üzerine minik buse kondurdum. Elim kalbinin üstündeydi, hızlanan atışları sırıtmama neden oldu. Balamir Güleç benim yanağına bıraktığım dokunuşla heyecanlanmıştı.

"Hoşça kal, artık gitsem iyi olacak daha fazla geç kalmayayım." Diyerek benden uzaklaşıp arkasını döndü. Fonda çalan "Gidiyor gönlümün efendisi" şarkısına söverek hücuma gelen gözyaşlarımı anında def ettim.

İki üç adım attıktan sonra durdu ve birkaç saniye hareketsiz kaldı. Sırtını üzerindeki yükleri görmek ister gibi incelediğim sırada hızla arkasını döndü ve bedenimi kendine çekti. Dudaklarının çarpıcı hissini dudaklarıma bahşederek ruhumu bulutların üzerine taşıdı.

Hasret kalmış dokunuşlarını sonlandırıp alnını alnıma dayayarak "Gidemiyorum, senden gidemiyorum." Diye fısıldadı nefes nefese.

Cevap vermeme fırsat vermeden yeniden alt dudağıma gömüldü. Hiç bırakmayacak diye düşündüğüm sırada dudaklarımızı ayırıp "Hoşça kal sevgilim, seni seviyorum." Dedi ve yeniden arkasını dönerek uzaklaşıp evden çıktı.

***

Gözyaşlarımın yağmur misali akıp gitmesine özenmiş gibi gökyüzü de başladı gözyaşlarını akıtmaya. Balamir evden çıktıktan sonra bedenimin çöküşüne iyi geleceğini düşünerek orta şekerli bir Türk kahvesi yapıp mutfaktaki cam kenarına geçtim.

TABUT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin