Evet, evet kendime gelmeliyim. Akşam onunla konuşurum ve aramızı düzeltirim. O kadar da kötü bir kavga değildi. Hoseokie hyungumla bir kere saç baş girişmiştik ama yine de barışmıştık. Tavşanımın gönlünü almayı bilirim ben.

Hai-yun'un isteğiyle onun babasının hizmetçileri ikimize de içecek getirdi. Kristal bardağı elime aldım ve pembe sıvıya gözlerimi diktim.

"Gül şerbeti! Jungkook çok sever" dedim heyecanla. Gül şerbetini görünce Jungkook'u görmüş kadar olmuştum.

"Yaa, öyle mi?" dedi ilgisizce.

"Evet, evet!" dedim gülümseyerek."Pembe rengi de çok sever. Bir de obur ki inanamazsın hele hamur işine bayılır."

"Ne kadar da iyi tanıyorsun, öyle" dedi şaşkınlıkla.

"Tabi ki tanıyorum" dedim kendimle gurur duyarak. "Mesela bahar alerjisi var. Burnu tıkanıyor, sesi çok komik çıkıyor" kıkırdadım. "Alerji yüzünden burnu ve gözleri de kızarınca o kadar sevimli oluyor ki yanaklarını sıkmadan duramıyorum" ben anlatırken yavaşça kafasını sallıyor, gül şerbetinden yudumluyordu.

"Tabi yanaklarından sıkmama çok kızıyor ama olsun" dedim omuz silkerken.

"Ah, anlıyorum. Biraz kendinizden bahsetsenize" dedi iğneleyici ses tonuyla "Dağ tavşanınız gelip bozmasaydı neredeyse öpüşüyorduk ama hala birbirimizi tanıdığımız söylenemez"

"Öhö,öhö!" aniden rahatça söylediği sözle şerbetin genzime kaçmasını engelleyememiştim. Hey, eğer olsaydı o benim ilk öpücüğüm olacaktı! Nasıl bu kadar rahat konuşabiliyor bu kız?

"Ah, evet... Ben..." dedim yerimde rahatsızca kıpırdanırken.

"Bahsetmiştim, bu kervanda mahut olarak çalışıyorum. Yani Arundati ile ilgileniyorum"

"Filden mi bahsediyorsun?" dedi bacak bacak üstüne atarken

"Ah, evet... Fil..." "Adı Arundati"

"Peki yapmayı sevdiğin şeyler?" dedi tek kaşını kaldırdıktan sonra

"Kılıç eğitimi aldım, yakın dövüşü seviyorum. Onun dışında bitkilerden de anlarım. Jack hyungum öğretmişti"

"Jack mi? O da kim?"

"Doğru...Tanımıyorsun. Kusura bakma, tanıyormuşsun gibi konuştum. Sürekli Jungkook ile sohbet ettiğim için alışmışım" dedim ellerimle oynarken

"Jack, Hoseok hyungumun arkadaşı. Bana bildiğim bir çok şeyi o öğretti. Ben de yeri ayrıdır" Jack hyungumun gülümseyen suratı gözümün önüne gelmiş, gülümsememe neden olmuştu.

"Hoseok hyung?" "Ah neyse boş ver, zamanla öğrenirim." dedi sıkkın sıkkın. "Nasıl bitkilerle ilgileniyorsun? Çiçeklere bakmıştık. Sadece çiçekler mi?" hızla konuyu değiştirmişti.

"Hayır, şifalı otları da biliyorum" dedim zoraki gülümseyerek. "Ah bak aklıma ne geldi?" aklıma gelen komik anıyla kıkırdadım

"Jungkook'a bir gün ısırgan otuyla şaka yaptım. Biraz eşek şakası oldu ama bence komikti" kahkaha attım

"O olaydan sonra ne zaman tenine dokunsam irkildi"

destiny ಇ taekook ✔️Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ