2.BÖLÜM

15 3 4
                                    

Şimdi özlüyorum diye kalkıp dikilsem karşısına;  iki saat içinde yüzü gözlerimin önünde, elleri kucağında bağlı, yüzündeki beni olduğu gibi durur. Ama aramızda gezegenler var.

Benim onun ellerine ulaşmam için, aşmam gereken koskoca bir düzen var. Şimdi ben böylesine büyük bir boşluktayken; sesimin onun sesinin çarptığı duvarlarda yankılanması için silinmesi gereken fizik yasaları var.
Onun ellerine dokunabilmem için, bileklerimden vazgeçme zorunluluğum var.

Karşısına çıkıp ben seni, ben sana diyebilmem için boğazıma dizilen kelimelerden arınmam var.
Ona gidebilmek için, onu bir daha görmekten vazgeçmek var.
Onu sevmekten vazgeçecek yürek yok ama abi,

Orasını ne yapacağız?
Benim dünyamın bütün renkleri, onun iki sıra dişine dizilmişken, ben gençliğimin çiçeklerini nasıl soldurdum? Güneşim onun iki göz kapağının arasındayken, ben nasıl böyle karanlıkta kaldım, ben nasıl yaşadım abi ? Soldukça onu solumda büyütürken, ben nasıl onsuz yaşarım?
Nasıl ağır geliyor düşünceleri insana.

Üç avuç toprağın içine batmaya nasıl başlıyoruz birden gün ortasında.
Bir gram su olmadan biz nasıl boğuluyoruz böyle derinlerde.
Çok mu zor; seni seviyorum demek.

Neden bu kadar zor ?

Neden bu kadar acı?

İki çift ayak  tabanına sığdıracak kadar büyük değil mi bu dünya ?

Beni onunla aynı karede yaşatacak kadar güzel değil mi fotoğraflar ?
O uzaklara bakarken benim ona bakıp uzaklara dalmam için yok mu yeterince iyi bir manzara ?

Onun kokusunu sarıp getiren bir rüzgar neden esmiyor bu şehirde ?
Geceler neden onun hayaliyle geçiyorda bir kez olsun onunla geçmiyor ?

Ben sabah neden onun gün yüzüne uyanamıyorum ?

Biz neden bunları çekiyoruz abi söylesene neden ?

Meğersem ;

Üstüne gitmeden, akışına bırakıp sabırla beklediğim her şey sonunda güzellikler getirdi bana. Zorlamak ve kendimi yıpratmak büyük yanlışımmış.

kaç yüzü var insanların bilmiyorum.

Kime açsak içimizi,

Ordan vuruyor bizi.

Kime canım desek ,dönüp

Yakıyor can evimizi.

Oysa bir lokma samimiyetti istediğimiz

Kursaktan geçse doyuracak yüreğimizi...

Eskiden yüreğimin sıkıntısını sadece yazarak hafifletebiliyordum, yazıya dökünce nefes alabiliyordum. Şimdi yazmaya giriştiğim her cümle beni boğmaya kalkıyor.
Mesela sigara ve kahvenin anaöğün gibi tüketildiği geceleri anlatamam. Öyle yoğun ki hislerim kelimeler taşıyamaz, dile gelse sen kırılırsın,ben kırılırım,hepimiz kırılıp parçalara ayrılırız.

Eğer bir evin balkonunda sabah ayazına karşı oturmuş, sigara için birilerini görürseniz o balkonda acı vardır. Gözyaşı vardır, birinin boğazı düğümlüdür, birinin kalbi kırık. O balkonda terkedilmişlik vardır. Belki cinnet. Biraz bağırmak istemek vardır..

Değersiz hissettiren kim olursa olsun er ya da geç terk ediyorsun.Üstesinden gelinen ne varsa artık durdurmaya yetmiyor.Defalarca şans vermenin,görmezden gelmenin sınırına gelindiğinde harcadığın emek de gözüne gelmiyor.Tükenmiş bir toleransla devam etmek kendini hiç etmek demek. 

Bu saatten sonra yediğim darbelere üzülecek değilim. Gelirsiniz, gidersiniz, sevmezsiniz. İsterseniz yalanlarla karargah da kurabilirsiniz ama sakın düşmeyin, önceki gibi tutmayacağım çünkü.

UYAN !Where stories live. Discover now